KAPAK- Musikimiz Popüler Müziğe Karşı

KAPAK- Musikimiz Popüler Müziğe Karşı

 

Çok insan anlayamaz eski mûsikîmizden

Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden

Yahya Kemal

Müzik, Cenâb-ı Hakk’ın insanoğluna bahşettiği fıtratın bir icabı olarak ruhun sevdiği ve kendisini hızlıca kaptırdığı güzelliklerden bir tanesidir. Nasıl ki güzel bir koku burnu, güzel bir manzara gözü, güzel bir tat damağı etkilerse güzel ses de kulağı etkiler. Bu duyuların her birinin kalpte ayrı yansımaları olmakla beraber içlerinde en güçlü olanlarından biri de müziktir. Kalp üzerinde müspet ve menfi tesirleri olabilen müziğin kirli olanından şiddetle sakınmak, güzel ve faydalı olanına da sığınmak mecburiyetindeyiz.

Klasik müziğimiz, yaşamış olduğumuz yıkıcı modernleşme sürecinde kaybettiğimiz önemli değerlerden bir tanesidir. Ecdadımız musiki ile iç içe yaşarlardı. Osmanlı şehir hayatı büyük ölçüde musiki, şiir ve tasavvuf merkezli olarak yüzyıllar boyunca akıp gitmiştir. Musiki hem sarayın hem de halkın temel meşgalelerinden bir tanesiydi. Osmanlı tarihi boyunca güçlü birer musikişinas ve bestekâr olduğu bilinen padişah ve şeyhülislamlar bulunmaktadır. Ve hatta Sultan III. Selim’in sûzidilârâ makamını icad ettiği bilinmektedir. Bugün bu topraklarda İslam kültürünün yeniden ihya ve inşasından söz edilecekse bunun önemli unsurlarından bir tanesinin de musiki olacağı muhakkaktır.

Merhum Mehmed Akif’in de musikiye müptela olduğu, bilhassa Hafız Kemal ile Şerif Muhyiddin’i dinlemeye bir ömür doyamadığı bilinmektedir. Son devrin en önemli eserlerinden bir tanesi olan Üstad Ali Ulvi Kurucu’nun hatırâtı, özellikle Hafız Saadettin Kaynak ve Hafız Sami ile ilgili hatıralar, ecdadın musikiyle olan güçlü bağını ortaya koyan pek çok anekdot ihtiva etmektedir. Şu sayılan isimlerden de görüleceği üzere klasik musikinin önemli icracıları arasında pek çok hafız bulunmaktadır. Ve bu çizgiyi Hafız Kemal Batanay, Hafız Kani Karaca ve Hafız Bekir Sıtkı Sezgin gibi büyük isimler bir önceki nesilden devralıp neredeyse günümüze getirmiştir. Büyüklerden, Allah uzun ömürler versin, Hafız Mehmet Ali Sarı ve gençlerden Hafız Abdurrahman Düzcan gibi örnekleri bulunmakla beraber artık bu hafız-musikişinas çizgisinin gittikçe zayıfladığı acı bir gerçektir.

Musikişinaslardan bahsedip de Münir Nurettin’i anmamak olmaz. Münir Nurettin Selçuk klasik musikinin gücünü muhafaza ederek onu, modern musikinin tat ve gücüyle birleştirmiş müstesna bir şahsiyettir. Ve bu sebeple eski musikiye alışık olmayan yeni nesillerin bu klasik musiki ile tanışmak için müracaat etmeleri gereken ilk isim, Münir Nurettin’dir. Klasik musikinin tadına bakmak isteyen herkes hemen internetten Münir Nurettin’e ait şarkıları açıp dinlemeye başlayabilir. Ve Münir Nurettin uzunca bir süre dinlendikten, kulak ona alıştıktan sonra daha ağır ve klasik tarzda icralarda bulunan diğer musikişinaslar daha kolay dinlenebilir. Ve ayrıca Münir Nurettin’den önce veya Münir Nurettin ile beraber daha güncel isimlerin dinlenmesi de mümkündür.

Bir sanat eserinin gücünü gösteren noktalardan bir tanesi de kendisine kolay nüfuz edilememesi, başka bir ifadeyle çok basit olmamasıdır. İşte bu sebeple, güçlü sanat eserlerinden oluşan klasik musikimize ilk defa muhatap olacak kulakların onun zevkine ilk seferde ulaşmaları mümkün olmayabilir. Yıllarca kötü şarkılarla kirlenmiş kulakların tek seferde “öz musikimizi” anlaması, hissetmesi hiç de kolay değildir.

İşte bu noktada biraz sabır göstermeli, aynı parçalar, bilhassa Münir Nurettin, farklı zamanlarda tekrar tekrar dinlenmeli ve klasik musikinin tadına varabilmek için birkaç ay sabır gösterilmelidir. Israrla dinlenen bu eserler kesinlikle bir süre sonra kendisini size açacak ve gönlünüze doyumsuz bir lezzet verecektir. İşte bu, bir kulak eğitimidir ve bu sabrı gösterenler “bir altın anahtarla ruh ufuklarının açıldığını” hissetmeye başlayacaklardır.

Klasik musikiyi dinleyen bir kimse ilk olarak onun popüler şarkılara göre daha yavaş aktığını fark edecektir. İşte bu yavaşlık klasik musikiye ayrı bir tat verir. Nasıl mı? Kâinatta insanı en çok dinlendiren şeylerden biri karaya sakin sakin vuran dalgaların sesini dinlemek değil midir? Bu yönüyle musikimiz, adeta kâinatın sakin ritmini yakalamaktır. Kalp ritimleri de klasik müziği dinlerken yavaşlar ve ruh dinlenmeye, dinginleşmeye, yüklerinden kurtulmaya başlar. Bu da insanı kendisine, ruhuna, maneviyata hazır hâle getirir. Muhtemelen bu sebepten dolayı bazı tarikatlarda zikirler, musiki eşliğinde yapılır.

Bunun aksi olarak da popüler müzik, hızlı müzik kalbin, ruhun ritmini hızlandırır. Müzikle beraber hızlanan kalp daha çok enerji üretiyormuş gibi hissettirse de aslında kalbi yormakta, kalbin ritmini bozmaktadır. İşte, “haz ve hız dünyası” olarak adlandırılan modern zamanları modern müzik hem temsil hem de inşa etmektedir. Kendinden emin, dingin, vakur bir İslam medeniyetinin inşası da klasik müzikten ciddi manada güç alacaktır.

Belki takvamızı arttırmak için musikiye ihtiyacımız olmayabilir. Ama hayatımızı güzelleştirmek, ruhumuzu terbiye edebilmek, en azından maruz kaldığımız zararlı ses ve müziklerin gönlümüzdeki menfi tesirlerini silmek, daha sağlıklı bir toplum inşa edebilmek, İslam medeniyetini tüm unsurlarıyla ihya ve tesis edebilmek için Osmanlı musikisine muhtacız. Ayrıca hayatın her yerine sirayet etmiş olan popüler müziği eğer kâinattan silip atamayacaksak onun belki de tek sağlıklı alternatifi olan klasik musikiyi yaygın hale getirebilmek mecburiyetindeyiz. Popüler müziğin yok olması mümkün olmasa bile yaygınlığını kaybetmesi ve arındırılması ancak bu yolla mümkündür.

İşte bu sebeple, popüler kültürün en önemli motorlarından bir tanesi olan popüler müziğin sesini kısabilmek için önce kulak eğitimi tamamlanmalı, yani klasik müzikten zevk almak için hususi gayret sarf etmeliyiz. Ve bunun yanı sıra, klasik musiki enstrümanlarının yaygınlaştırılması da büyük önem taşımaktadır.

Hz. Mevlâna Mesnevi’sinde neyin esrarına işaret etmiş olduğundan dolayı ve genelde dini musikinin vazgeçilmez enstrümanlarından biri olması sebebiyle günümüzde ney ile ilgilenen pek çok genç bulunmasına karşılık kanun, ud, tambur gibi musiki aletleri ney kadar rağbet görmemektedir. Hâlbuki ismi geçen bu sazların tamamı klasik musikinin ayrılmaz parçalarıdır. Ve aslına bakıldığında ney, ud, kanun veya tamburdan daha üstte değildir.

Ecdadımızın yüzyıllar boyunca el üstünde tuttuğu bu enstrümanların pek çok değerimiz ve temel esaslarımızla beraber gençlik çalışması yapılan dini ve sosyal kurum, kuruluş ve merkezlerde öğretilmesi büyük önem taşımaktadır. Aslî mevzulara ağırlık verirken şiir, musiki, mimari gibi fer’î ama bir o kadar da ehemmiyetli konuların da ihmal edilmemesi elzemdir.

Gönül, ruh kişiye Allah’ın en önemli emanetidir ve kişi onu muhafaza etmeye, her türlü tehlikelerden korumaya mecburdur. Genel itibariyle popüler müzik hem tınısıyla hem de muhtevasıyla gönülleri paslandırmakta, yaralamaktadır. İşte klasik musiki ile iştigal, popüler müziğin kötü tesirlerini azaltmakla kalmayıp ruhlarımızı inceltecek, gençlerimizi olgunlaştıracaktır. Musiki icrasının gençlerimize katacağı vakar ve rikkati ona verebilecek pek az şey vardır. İşte bu sebeple klasik musikimizin sevilmesi ve yaygınlaştırılması büyük önem taşımaktadır.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.