Hak Yolun Yolcusu

İbni Ömer r anhümâ şöyle dedi:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem benim iki omuzumu tuttu ve:
“Dünyada sanki bir garip veya bir yolcu gibi ol” buyurdu.
İbni Ömer r anhümâ şöyle derdi:
Akşama ulaştığında sabahı gözetme, sabaha kavuştuğunda da akşamı bekleme. Sağlıklı anlarında hastalık zamanın için, hayatın boyunca da ölümün için tedbir al. (Buhârî, Rikak 3. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 25; İbni Mâce, Zühd 3)
Yokluk âleminden varlık âlemine gönderiliş, insanoğlunun en değerli varlık olarak yaratılışı ve ebedi bir hayata sahip olması tesadüf olamaz. Bir gaye uğrunda ayrıcalıkların verildiği aşikârdır. İnsan olarak bizler, sayısız özellikler/yetenekler ile donatılmış bir varlığız.
Yolcu nedir?
Hepimiz birer yolcuyuz. Bu varoluş âleminde bir müddet yolculuk. Akabinde ise ebedi kalınacak bir diyar. An be an devam eden bu süreç bir gün nihayete erecek. Yolcu gayesine ulaşacak. Efendimiz nasıl buyuruyor bizlere; yolcu gibi ol.
Yol olmadan yolcunun ne kıymeti/manası var. Yolcuyu var kılan yolun kendisi. Yol hak olduğunda yolcu ve yolculuk kıymetli. Yoksa bir önemi kalmamaktadır. Hak yol da bizi Allah Teâlâ’ya götüren her şey.
Sütçü İmam, 1872 yılında Maraş’ın Fevzipaşa (Bektutiye) Mahallesinde doğmuştur. Babası Kireçcioğullarından Ömer Efendi, Annesi Tiyeklioğullarından Emine Hanımdır. Sütçü İmam, kendi halinde Uzunoluk Camii’nin imamlığını “Allah rızası için” yapmakta, geçimini sağlamak için ise caminin biraz altındaki küçük dükkânında süt satmakta idi. Kendisinin asıl adı “İmam” olmasına rağmen süt sattığı için ismi “Sütçü İmam” olarak bilinirdi.
Fransızlardan güç alan Ermeniler, Maraş sokaklarına dağılarak önlerine gelen Türklere hakaretler ediyorlar, mukaddesata dil uzatıyorlardı. Bir grup Fransız-Ermeni devriyesi akşama doğru Uzunoluk Caddesi’nden kışlaya dönüyordu. O sırada Ermeni askerlerinden birisi Uzunoluk Hamamı’ndan çıkan bir hanımefendiye saldırarak peçesini yırttı ve ardından “Artık burası Türklerin değildir, Fransız memleketinde peçe ile gezilmez.” diye tehdit etti. Bu durumu gören vatandaşlar, hemen dışarı çıkıp olay yerine geldiler. Olaya müdahil olan Çakmakçı Sait ise işgalci kuvvetlerin açtığı ateş sonucu şehit düşmüştür. Bu olaya şahit olan Sütçü İmam, işgalcilere karşı silahını ateşlemiş ve işgalci askerlerden birini etkisiz hale getirmiştir.
Yirmi iki gün süren Maraş şehir harbinde de büyük yararlılıklar gösteren Sütçü İmam, işgalci kuvvetlerin Maraş’tan kovulmasından sonra harpteki fedakârlıklarına mükâfat olarak Belediye’ye personel olarak alınmıştır. Bu vazifesinin yanında kaledeki topun idaresi de kendisine verilmiştir. Abdülmecit Efendi halife olunca 101 pare top atmak için kaleye çıkmış ve top atışları sırasında barutun ateş alması neticesinde ağır şekilde yaralanmış ve iki gün sonra 25 Kasım 1922 tarihinde vefat etmiştir.
Dinimiz beş aslın korunmasını bizlere vazife olarak bildirmektedir. Bunlar akıl, din, namus, can ve mal. Bu beş unsurdan biri veya birkaçına zarar verecek herhangi bir durum insanlığın tehlikeli bir konumda olduğuna işaret etmektedir. Kişinin bunları korumak için yapmış olduğu her türlü mücadele bir cihad olmaktadır. Ve hak yol uğrunda gayret sarf etmektir.
Gayr-i nizami harp düzeninin var olduğu günümüzde birçok yollar ile aklımıza, dinimize, canımıza, namusumuza ve malımıza yönelik saldırılar yapılmaktadır. Bunlara karşı uyanık ve mücahid olmamız vecibedir. İrade her daim hak üzere eğitildiğinde her an bizleri hakka ulaştıracaktır. Nasıl ki Sütçü İmam gibi nice yiğit erler meydanda olup hem ilk kurşunu sıkmış hem de toplumu yönlendirmişse, bizlerin de bu misyonu üstlenme sorumluluğumuz mevcuttur. Bu sorumluluk bizlere tevdi olunduğunda irademizin hak yol üzerinde sarf edilmiş, hakkı hak bilip hakka yönelmiş olması elzemdir. Bu bir eğitim sürecidir ki cephe öncesi hazırlıktır. Kişi nasıl ki teçhizat bilgisi eğitimi almadan savaş meydanında verimli olamaz ise irade eğitimi almadan da hak yolun yolcusu olamaz.
İnsanın aklını, dinini, namusunu, canını ve malını korumak için yapmış olduğu her türlü gayret haktır. İnsanın cihadıdır bu gayret her durum, mekân ve zaman içerisinde. O halde hakkı bilmek ve ona göre hareket etmek gereklidir. Bu ise bizlere kulluk olarak öğretilmiştir. Bizlere hak üzere yaşamayı Peygamber Efendimiz göstermiştir ki bu hayatı da kulluk olarak bildirmiştir. İnsan El-Hakk (c.c) olan Allah Teâlâ’yı tanıdıkça, O’nun güç ve kuvvetini idrak ettikçe hak üzere olacaktır. Kulluğu perçinleşecek ve iradesi eğitilecektir.
Bizler anlık durumların birleştiği bir ömür yaşıyoruz. Bu anlık durumlardaki tercihlerimiz, davranışlarımız bizlerin hakkın mı yoksa batılın mı içerisinde olduğumuzu gösteren bildirgelerdir. O halde dem bu dem diyerek âna odaklanmak gereklidir. Bizler için en önemli durum düşmana gerekli yerde kurşun sıkabilecek güç ve irade sahibi olmaktır. Ey yolcu! Vakit geçmeden hak yol üzere ol ki hakkın huzuruna her daim varacak yolda olasın. Yunus Emre’nin şu sözlerine dikkat kesilelim ki hakkın yolcusu olalım;
Günler geceler durmaz geçiyor
Sermayen olan ömrün bitiyor
Bülbüllere bak efgan ediyor
Ey gonca açıl mevsim geçiyor
Ey yolcu biraz gel dinle beni
Kervan geçiyor sen kalma geri
Yusuf denilen dünya güzeli
Fethetti bugün kalbi seferi