İnsanlığımızı Hatırlatan Eğitim

İnsanları ‘kul olduğu bilinci’ içerisinde yatkın olduğu tarafı bulma ve bu tarafa doğru yönelim sağlamaktır, eğitim. İnsana kendi potansiyelini fark ettirerek toplumsal kulluğu yaşama sanatıdır da aynı zamanda. Belli derslerin belirli zamanlarda insanlara aktarılması eğitim değildir yani. O sadece bilgi aktarımıdır ki herkese aynı bilgiyi aktarmak insanın potansiyelini köreltme sürecidir.
Eğitimde önemli olan insanın kendini, potansiyelini ve etrafını fark etmesidir. Kimisi beşinde kimisi yetmişinde fark eder potansiyelini. Dikkat edilmesi gereken insanların potansiyellerini ortaya çıkaracak mantık, kabiliyet ve tecrübe ortamları oluşturmaktır. Bu ortamların da illaki dört duvarı olması gerekmez.
Eğitim, insan hayatının tamamını kapsar ama başlangıcı insanın kendi türüyle ilk karşılaşma alanı olan aile ortamıdır. Burada verilir hayatın temel şifreleri olan sevgi ve nefret eğitimi, zorluklarla mücadele eğitimi, elindekiyle yetinme eğitimi, birlikte hareket etme ve başkalarını düşünme eğitimi. Ve insan bu eğitimlerle farkına varır insanlığın, hayatın, dünyanın ve vicdanın. İlerleyen zamanlarda hassasiyet ve kırmızı çizgi eğitimleriyle de hayatın sınırları çizilirken hayata atılmaya hazır, bilinçli bir insan çıkacaktır ortaya.
Eğitim ciddiye alınması veya ciddiyetinin farkına varılması gereken bir konudur. Hayat bizimle sonlanmayacağına ve bizden sonra da devam edeceğine göre insan kendisinden sonraki neslin eğitimini önemsemelidir. Neslin eğitiminde kriterimiz sadece yaşa uygunluk değil bilinç seviyesine de uygunluk olmalıdır. En fazla sekiz yaşına kadar eğitim oyunlaştırılarak verilmelidir. Sürekli oyunlaştırılarak verilen eğitim insanın karakterine kendini odaklaştırarak bencilliği, kıymet bilmemeyi ve laçkalığı yerleştirecektir.
Eğitimde hedefe ulaşabilmek için denetleme mekanizmasının sağlam çalışması gerekir. Denetimin yapılma sıklığı ise çok önemli değil. Toplumsal dengenin değişimi, hassasiyet sapmaları ile ümitsizliğin veya şımarıklığın yaygınlaşması denetim mekanizmasının iyi işlemediğinin en bariz görünümleridir. Ya da günümüzdeki gibi ders notlarının eğitimin başarısı olarak kabul edilmesi denetlemenin ötesinde eğitimin anlaşılmadığının kanıtıdır. Böyle devam etmemiz nesillerimizi kaliteye değil sorumsuzluğa, menfaatçiliğe ve bencilliğe sürükleyecektir.
Eğitimde asıl denetlenmesi gereken eğitimcileridir. Eğitimci derken daraltmadan anne, baba, yakın akraba, komşu, öğretmen, yönetici ve STK’lardan bahsediyorum. Bu eğitimciler kendi milletinin ideallerini, beklentilerini, sınırlarını ve ahlakını sonraki nesillere aktarma kabiliyetine ne kadar sahiptir? Veyahut eğitimcilerin yetiştirilme sürecinde bunlar gündemleştirilir mi? Bilemiyorum diyeceğim ama cevabı siz de biliyorsunuz. Eğitimin mantıksal bütünlüğünü sağlayarak vasıflı eğitimci yetiştirme derdi/hedefi olmadan bu konulara değinemeyiz.
Kulluğumuz çerçevesinde gelişen medeniyetimizin -günümüz için kaybolan- eğitim anlayışını yeniden sorgulamalıyız. Aile, okul, öğretmen, öğrenci ve müfredat kavramlarının gözden geçirilmesi gerekiyor. Geleceğimiz diyerek sloganik cümlelerle gaz verip hiçbir şey yapmadığımız genlçerimizin düşünce, duygu ve karakter gelişimlerini inceleyecek eğitimcilere ihtiyacımız var. Bunlar yapıldığında uzaklarda yaşayanların bize yönelen ümidi ve heyecanı artacaktır.