Allah’ını Seven Allah’tan Korksun!

Allah’ını Seven Allah’tan Korksun!

‘Allah yakar!’ sözünden ne çok korkardık küçükken. Büyüyünce Allah’ın
rahmetinin gazabını geçtiğini öğrendik ve ne yazık ki büyük bir
çıkarcılıkla bu sözü kendimize göre yoğurup ‘artık korkmamız
gerekmiyor’muş gibi algıladık. Oysa elini vicdanına koyan her insan
bilir ki babamızın yap dediklerini bile kızmasından daha çok, gözündeki
değerimizin düşmesinden korktuğumuz için yapardık.

Günümüzde
çocukları ‘Allah yakar!’ sözüyle korkutanların eleştirildiği malum.
Peki, öyleyse niçin korkacaktık Allah’tan? Tam da burası boş bırakıldı.
Bu boşluk da kalplerdeki korkuyu bıraktırdı. Bir sonra ki gençlik
aşamasında da “Siz hiç Allah’tan korkmaz mısınız?” “Biraz Allah’tan
korkun!” gibi sözler işitenlerimiz hatta bu sözlere gülüp geçecek kadar
korkunç bir hâle düşenlerimiz bile oldu. Allah yakmıyorsa niçin korkalım
Allah’tan?

“Cevaplanmayan soru gençlik çürütmekte!”

Allah’ın
kendisini sevmediğini düşünen gençler en çok Allah’ı sevdiğini
söylemekte! Bu çelişkili sorunumuzu Üstad Necip Fazıl’ın bir şiiriyle
açıklayalım:

“Bir kalbim var ki benim
Sevdiğinden burkulur
Kahredenden ziyade
Sevilenden korkulur”

Yani
Allah’ın sevgisi ucuz değil. Seviyorum dediysen kalbin burkulacak,
başın sıkıntıdan kurtulmayacak ve yakmasından daha çok Sevgili’nin
yüzüne bakmamasından korkulacak.

Peki, Allah’tan nasıl
korkulur? Allah’tan korkanlar nasıl olur? Şimdi Hz. Ömer dönemine hicret
edelim. Biri kendisinde, diğeri bir gençte yaşanan Allah korkusuna dair
iki örnek görelim:
Hz. Ömer’in korkusu Rabbinin huzurunda adaletsizlik yapmaktan. Akif’in tabiriyle;

“Kenar-ı Dicle’de bir kurt kapsa koyunu
Gelir de Adl-i İlahi Ömer’den sorar onu”

Korkuyu iliklerine kadar hissetmek bu olsa gerek!

İkincisi:
Hz. Ömer’in halifeliğinde gönlü mescidlere bağlı bir genç bir gün
mescide gelmez. Gencin vefat ettiğini öğrenen Hz. Ömer bunun sebebini de
öğrenir; delikanlı, yol üstünde bir kadının ahlaksız teklifini
aldığında Araf suresinin 201. ayetini hatırlar “Takvaya erenler var ya,
onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda hatırlayıp hemen
gerçeği görürler.” ve birkaç kere tekrar ettikten sonra oracıkta
ölüverir. Hz. Ömer gencin kabrinin başında “Rabbinin huzurunda (günahla)
durmaktan korkanlar için iki cennet vardır.” (Rahman, 46) ayetini okur.
Tam o sırada kabirden bir ses geldiği rivayet edilir: “Ey mü’minlerin
emiri! Allah bana vaat edilenden fazlasını verdi.”

Şimdi öncelikle
şuna dikkat kesilelim; ortada adaletsizlik ve zina gibi çeşitli
günahlara duyulan ortak bir korku var. Ama bugün diğer günahlara kıyasla
gözümüzde küçülttüğümüz günahlar mevcut. Zinaya -en azından-
çevremizdeki çoğunluk itiraz eder ama adaletsizlik kimin umurunda? Adam
öldürmek fena iken kalp kırmak neden çocuk oyuncağı?

Diyeceğim o ki şu an günahları küçük görme hastalığımız Allah korkumuzu törpülemekte…

Yukarıda verilen örneklere bakınca, Allah’tan gerçekten korktuğunu iddia edenler bugün nerede?

Sevmek
ve korkmak birbirine paralel iki doğruyken, günah işlerken üzerine kaya
düşecekmiş gibi hissetmesi gereken mü’minlerin sevgisi mi sorgulanmalı?

Ya da “Allah’ını seven Allah’tan korksun!” sloganı yüreklere mi yazılmalı…

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.