Evlatlarımızı Muhafaza Edelim 

 Evlatlarımızı Muhafaza Edelim 

Kur’an-ı Kerim’den yüce Rabbimizin kelamlarından bazı mesajlar sunmaya çalışacağız. Allah Teâlâ Hud suresinde şöyle buyuruyor:

“Bu sana indirilen hikmet sahibi ve her şeyden haberdar alan Allah tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış, sonra da açıklanmış bir kitaptır.”(Hud 1)

Evet, ayetleri sağlamdır onun. Allah kelamı olduğu hakkında hiçbir şüphe yoktur ve ayrıca muhkemdir. Çünkü Allah Teâlâ Kur’an’la bildirmiş olduğu bu hükümlerle en doğru, en sağlam ahkâmı bildirmiştir. Çünkü o geçmişi, hali ve geleceği bilmekte, yarattığı insanın lehine olan en uygun olan emirleri vermekte ve onun aleyhine olacak şeylerden de kulu men etmektedir. Onun için Allah’ın ahkâmından daha güçlü, daha sağlam, daha doğru, daha güzel bir hüküm, bir söz olamaz, hatta düşünülemez. Öyleyse toplumda, kâinatta doğruyu aramak, doğruyu bulmak sözlerin en güzelini temin etmek isteyenler mutlaka Kur’an’a bakacak ve onda en doğruyu bulacaktır.

Surede ikinci ayet-i kerimenin meali şöyle:

“Habibim, de ki: Bu kitap Allah’tan başkasına ibadet etmemeniz için indirildi. Şüphesiz ki ben O’nun tarafından size gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeciyim.”

Demek ki mümin zaman zaman şaşırıyor ki Allah Teâlâ bu muhkem kitapla, bu kelam-ı ilahi ile kıyamet sabahına kadar gelecek bütün insanlığı, sakın yeniden sapmayın, nefislerinize zebun olmayın diye uyarıyor. İnsanlar zaman zaman nefsine, bazı düzenlere, rejimlere, kula kul oluyor. İşte, Allah Teâlâ biz insanların böyle yanlışlara düşmemesi, niçin yaratıldığımızı bilelim, sadece Allah’a kulluk edelim diye uyarıyor.

İnsanlar, öyle felaket günleri, öyle felaket asırları yaşamışlar ki kendilerini unutmuşlar, Yaratanı’nı unutmuşlar, dinlerini unutmuşlar, peygamberlerini unutmuşlar ve kendi elleriyle yonttukları taşlara, putlara secde etmiş, aya güneşe Rab diye tapınmışlar. Hatta bir kısım hayvanlara bile ilah diye, tanrı diye tapınmışlar. Bu ne dehşetli, ne korkunç bir neticedir. Kaldı ki Allah Teâlâ insanı aklıselim ile zinetlemiştir. Doğruyu ve eğriyi fark etsinler diye.

Allah Teâlâ kulun, “cahil ve nankör” olduğunu bildiği için onları ikaz ediyor ve ‘sadece bu kitap sizin için bir uyarıcıdır’ diyor. Çünkü biz nefsimize düşersek saparız, sapıtırız. Onun için, Allah’a ibadet edelim, nefsimize, kula kul olmayalım; bir kısım düzenlere, rejimlere kölelik etmeyelim, paraya pula tapmayalım diye Allah Teâlâ bizleri böyle uyarıyor. Sonra Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle demesi isteniyor:

“Ben işte bu gerçekleri sizlere bildiren bir müjdeciyim. Bana uyanlar ve inananlar için müjdeciyim. İnanan ve bu inancıyla yaşayan, bu inancıyla ölen müminlerin öbür âlemdeki ebedî hayatlarında ebediyen huzura kavuşacaklarını, cennet ve cemalullahla teşerrüf edeceklerini müjdeliyorum. İsyan ve tuğyan edenleri de ikaz ediyorum. Onlara da cehennem var, azap var, kendinize gelin diyorum.”

 Allah Teâlâ Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemi bir müjdeci, bir ikazcı, bir uyarıcı olarak göndermiştir. Bize düşen âlemlerin efendisi, canımız ve cananımız, sevgilimiz Rasulullah sallallahu aleyhi ve selleme uymak, O’nun izine tabi olmak, O’nun kutlu yolundan ayrılmamaktır.

Zamanımızda maalesef her şey bozuldu. Hayâ duyguları, iffet duyguları, ahlakî güzellikler tarumar oldu. Her türlü kötülük, ahlaksızlık, iffetsizlik şuyû buldu ve bir kısım insanlar bunu sürekli topluma empoze etmeye çalışıyorlar. Radyolarıyla, televizyonlarıyla, basın yayınlarıyla, çeşit çeşit vasıtalarıyla melanet ve ahlaksızlık pompalıyorlar. Buna karşı, bilhassa anne-babalar, ailenin büyükleri ailedeki fertleri sürekli kontrol etmek durumundadırlar. Onlara İslam’ı, Kur’an’ın gerçeklerini, dünyanın geçici olduğunu, kula kul değil Allah’a kul olmaları gerektiğini; dünyaya, paraya, makama tapınmak değil Allah’a ibadet etmeleri gerektiğini öğretmeleri lazımdır. Aksi takdirde farkında olmadan çocuklarımız, torunlarımız, yakın uzak müslüman kardeşlerimiz elden avuçtan çıkar, haberimiz olmaz. Bir gün bakarız ki, o insan değişmiş, başkalaşmış; bir gün bakarız ki, o insanlar inancını kaybetmiş ve fakat iş işten geçmiş olur, onları zapt etmek mümkün olmaz. Öyleyse zamanında tedbir almak, insanımıza Allah’a kul olduğunu, İslam’ın en yüce bir din olduğunu, Kur’an’ın ahkâmına, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin sünnetine uymamız gerektiğini çok iyi bir şekilde anlatmamız gerekmektedir.

Bugün Türkiye’de ve diğer İslam ülkelerinde çok müthiş bir hıristiyan propagandası yapılmaktadır. Bunun yanında şeytana tapıcılık(satanistlik), dinsizlik, ahlaksızlık propagandası yapılmaktadır. Okullarımızda, bunlara karşı panzehir olacak, İslam’ı ve tarihimizi en güzel şekilde öğreten, medeniyetimizi anlatan programlar da yapılmamaktadır. Bunun en büyük sorumlusu devlettir, devlet erkânıdır. Bu gidişata dur denmez, bilakis imam hatip okullarıyla, Kur’an kurslarıyla, başörtülü müslümanlarla, namaz kılan müminleri fişlemekle uğraşılırsa bu gafletin vebali çok büyük olur. Önceden gizli Hıristiyanlık propagandası yapılıyor idi, artık şimdi açıktan yapılmaya başladı.

Kiliseler yaptırılıyor, açılıyor, apartman daireleri kilise evlere dönüştürülüyor. Boyalı basın, bu düzenbazlar, bu hortumcular, bu milletin tarihine, medeniyetine, dinine, örf ve âdetine düşman olan insanlar bundan bahsetmiyor. Basın yayın kurumları bu tehlikeden bahsetmiyor, müslümanları ve Müslümanlığı tehlikeli gösteriyor.

Değerli müslümanlar!

Biz aileler olarak, anne ve babalar olarak çocuklarımıza sahip çıkmalıyız, onları takip etmeli, onları korumalıyız. Kiminle arkadaşlık yapıyor, nereye giriyor, nereden çıkıyor? Dikkat etmeliyiz. Bu okulların kapanma zamanında mezuniyet günleri oluyor. Mezuniyet günlerinde bakıyorum, dindar ailelerin ortaokulu bitirmiş kız çocuklarına, erkek evlatlarına dans yaptırılıyor. Güya mezuniyet töreni yaptırılıyormuş

Bunlar ne kadar çirkin şeylerdir, değerli müminler! Buna nasıl müsaade ediliyor? Kız çocukları erkek çocuklarına karışmış vaziyette, bu yaştayken dans ettirilirse hem de dindar ailelerin kızları buralarda bu şekilde hareket yaparlarsa, bu toplum ne hale gelmiş varın görün. Ölüm var değerli müminler, ölüm, ölüm! Ateş var, cehennem var! O kirli paralar, o makamlar, o mevkiler bizi kurtarmayacak. Bizi kurtaracak olan imanımızdır, halis niyetimizdir, salih amellerimizdir. Çocuklarımıza mukayyet olalım.

Bakınız, anne babası müslüman olan birçok ailenin çocukları hıristiyan oluyor, satanist oluyor. Müthiş bir propaganda var, müthiş bir aldatmaca var. İnsanımız dünyevîleşince, çocuklarımıza hep ekonomiden bahsedince, çocuklarımız hep parayla haşır neşir olunca, ailelerimizin içinde hep ticaretten, senetten, çekten, dolardan, avrodan  bahsedilince, o çocukların kafası dünyayla doldurulunca o çocuklar parayla, yeşil dolarlarla satın alınıyor.  Sadece yoksul ailelerin değil zengin ailelerin çocukları da, çocukların lüks tutkusu kullanılarak, bu şebekeler tarafından satın alınıyor, kiralanan evler kilise haline dönüştürülüyor ve oralarda çocuklarımız zehirleniyor. Hem de öyle bir zehir ki, imanı yok eden bir zehir. Medeniyetimiz küçümseniyor, inancımız aşağılanıyor. Bu saçma sapan, hakiki dinle hiçbir alakası kalmamış, tamamen tahrif edilmiş hıristiyanlığa doğru insanlarımızın kalbi, para, dünya, makam mevki düşkünlüğü kullanılarak, kaydırılıyor. Onun için çocuklarımıza sahip olalım.

Değerli müminler! İşte bu ayet-i kerimede Allah Teâlâ bizlere sadece Allaha ibadet etmemizi emrediyor. Kur’an’ın inmesi, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin son peygamber olarak gönderilmesiyle artık bütün tahrif olmuş dinler, Yahudilik ve Hıristiyanlık hükümden kaldırılmıştır. Çünkü ne Yahudiliğin Hz. Musa’ya indirilen Tevrat’la, ne de Hıristiyanlığın Hz. İsa’ya indirilen İncil’le bir alakası kalmamıştır. Allah Teala’nın bu iki peygambere indirmiş olduğu dinle günümüzdeki Yahudilik ve Hıristiyanlığın hiçbir alakası yoktur. Yahudilik ve Hıristiyanlık tamamen tahrif edilmiş, tamamen bozulmuş din olmaktan çıkmış bir durumdadır.

Bizim yavrularımız, cihanşümul dinlerini, İslam dinini, son dini bıraksın da bu tahrif edilmiş, asılları bozulmuş, asıllarıyla hiçbir alakası kalmamış muharref dinlere tabi olsunlar ve biz de bunlara göz yumalım öyle mi? Allah muhafaza buyursun, bu bir ateştir, bu bir azaptır. Bu hususta çocuklarını gözetmeyen çocuklarını maddeperest, dünyaperest, paraya pula kul eden aileler anne ve babalar yarın huzur-ı ilahide sorguya çekilecek, büyük azap olunacaktır. Bu çocuklara dinini öğretmeyen aileler orada perişan olacaklar, o çocuklar da “Bize dinimizi öğretmediler, bize kitabımızı öğretmediler, biz böylece yanlış yerlere saptık, dinimizden olduk, diyanetimizden olduk” diye anne babalarından şikâyetçi olacaklardır. Elbette ki, bu topluma gerçek dini, dinin doğrularını anlatmayan, hatta anlatmak şöyle dursun bu dinin doğru şekilde anlatılmasına engel olan, din öğreten Kur’an kurslarını, imam hatip okullarını kapatma noktasına getiren yöneticiler de çok büyük bir mesuliyet altındadırlar. Yarın Allah’ın huzurunda bunun cevabını vereceklerdir.

Aziz kardeşlerim! Biz müslümanız, Müslümanlığımızı haykırmak durumundayız. İmanımızı muhafaza etmek durumundayız. Sadece kendimizin değil aile efradımızın ve bütün müslümanların imanlarını muhafaza etmeye çalışmalıyız. Bu şen’i propagandalarla, bu ahlaksızlık, dinsizlik, ateistlik satanistlik, Hıristiyanlık propagandalarıyla mücadele etmemiz gerekir. İlmi olan ilmiyle, parası olan parasıyla herhangi bir şekilde buna katkı yapmalıdır. Hepimizin imkânı nisbetinde böyle bir mücadele içerisinde olmamız gerekir. Yoksa ahir ve akıbetimiz perişan olur.

Aziz müminler!

Hud suresinin 3. ayeti kerimesinin mealinde şöyle denmektedir.

“Ve Rabbinizin mağfiretini isteyin, sonra ona tevbe edin ki sizi, belli bir süreye kadar güzel güzel yaşatsın. Ve her fazilet sahibine layık olduğu ihsanı versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin için büyük bir günün azabından korkarım.”

 Dikkat buyurulsun, eğer yüz çevirirseniz ben sizin başınıza gelecek büyük bir günün azabından korkarım, denilmektedir. Evet, o büyük gün gelecek, kıyamet kopacak, herkes yaptığından sorulacak, herkes ettiğinin karşılığını bulacaktır. Onun için Müslümanlığımıza sahip çıkalım, gelip geçici olan baskılar, gelip geçici olan tazyikler sebebiyle, bu insanlara yaranmak için sakın ola dinimizden taviz vermeye meyletmeyelim.

Biz ki, takva üzere yaşamakla emrolunmuşuz. Biz ki, sadece Allah’tan korkmakla emrolunmuşuz. Allah Teâlâ, “sakın ola ki onlardan yani İslam düşmanlarından, Kur’an düşmanlarından, zalim yöneticilerden korkmayınız, sadece Benden korkunuz!” buyuruyor.

Allah’tan korkan kimden korkar ki? Allah’tan korkmayan her şeyden korkar. Onu rızık korkusu, ecel korkusu, şu veya bu çeşit çeşit korkular sarar sarmalar ve onu alır sapıklıklara kadar götürür (Allah cümlemizi muhafaza buyursun). Onun için Allah Teâlâ bir daha hatırlatıyor bize Hud suresi 4. ayet-i kerimede

“Dönüşünüz yalnız Allah’adır. O, her şeye kadirdir.”

Dönüşümüz Allah’adır. O mutlak kudret sahibidir. O Malikü’l mülktür, mülkün gerçek sahibidir. Öyleyse biz, fanilere ve zalimlere, Allah düşmanlarına boyun eğersek, yarın Malikü’l mülk olan, mülkün sahibi olan Allah huzurunda verecek bir cevap bulamayız. Akıbetimiz cehennem olur.

Sokaklarımız çıplaklar kampına döndü. Allah aşkına kızlarımıza sahip çıkalım! Başörtüsü ile mücadele edenler, bu çıplaklıkla niçin mücadele etmezler? Şu ekranlara bakınız! Televizyon reklâmlarını bir aile olarak seyredebilir misiniz? Kızınızla, gelininizle, hanımınızla; baba, evlat, çoluk-çocuk bu rezaletleri oturup seyredebilir misiniz? O diziler, o rezaletler nedir Allah aşkına? Çırılçıplak kadınlar sahnelerde, çırılçıplak vücut teşhirleri yapılıyor. Tv ekranları adeta kasap vitrini gibi. Kadınlık onuru alınıyor, kadınlar bir meta haline getiriliyorlar. Kadın hürriyeti kadın hakları adı altında, kadınlar şehvetperest, ahlaksız erkeklerin şehvetlerine kurban ediliyor. Maalesef kadınlarımız da bunu bir hürriyet zannediyorlar. Bu özgürlük değil kadınların erkeklerin şehvetine kurban edilmesidir. Kadınlık onuru, annelik onuru çiğneniyor

Bu ahlaksızlığa savaş açılmalıdır. Kadınlar da hürriyet adına, kadın hakları, kadın özgürlükleri adına vücutlarını teşhir etmeyi bir marifet kabul etmeyip bir meta gibi kullanılmaya razı olmamalıdırlar. Bunlar nefse, şehvete, şeytana esarettir. Hanımının, kızının saçının bir kılına bile zarar gelmesin, düşmanlar mahremimize girmesin diye ecdadımız harp meydanlarında kanlarını döktüler. Şimdi güzellik yarışmalarına giren soyunan bu ahfadını görseydi emin olun bin defa daha ölürlerdi.

Kadınlarımızı bozmaya yönelik bu ahlaksız faaliyetlerle öncelikle bacılarımız mücadele etmek zorundadır. Bir milletin hanımları ayağa kalkmışsa, Allah için ayağa kalkmışsa, kendi iffet ve namusları için ayağa kalkmışsa o milletin erkekleri felç olur. Onun için düşmanlar öncelikle bizim ailelerimizi bozmaya çalışıyorlar. Kadınlarımızı tahrif edip bozmak, onları sokak kadınları yapmak için çalışıyorlar.

Anne ve babalar! Bu milletin namusu, dini, imanı vatanı için çocuklarımıza mukayyet olalım. Onların iffet ve namuslarına tasallut olanlara karşı mücadele edelim. Onların imanlarını çalıp satanist, hıristiyan, ateist, dinsiz yapmak isteyen hainlere karşı mücadele edelim. Bizim bugün 21. asırdaki en büyük mücadelemiz, en büyük savaşımız bu olmalıdır. İman düşmanlarına, iffet, namus düşmanlarına karşı mücadele etmeliyiz. Yazan yazarak, konuşan konuşarak, bu hususta yapılan çalışmalara maddî katkıda bulunacak olanlar maddî katkıda bulunarak yani bu hususta neye imkânı varsa o imkânı seferber ederek; bu ahlaksızlığa, bu iffetsizliğe, bu din dışılığa bu müslüman düşmanlığına, bu hıristiyanlaşmaya, bu yahudileşmeye, bu dinsizleşmeye ve satanistleşmeye yani şeytana tapıcılığa karşı mücadele edelim. Bu bizim için en büyük cihattır. Zamanımızda iman cihadıdır bu, imanı kurtarma cihadıdır bu, namusu iffeti kurtarma cihadıdır bu. Bu cihattan kaçanlar Allah indinde hem dünyada hem ukbada rüsvay olacaklardır.

Allah, ahir ve akıbetimizi hayır etsin. Bizi bu kötülüklerden korusun, nesillerimizi muhafaza buyursun. Rabbim, bize bu kötülüklerle mücadele etme azim, gayreti, aşkı, heyecanı, sevdası ihsan eylesin.

Âmin.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.