MAVERADAN MACERAYA / İyilik Yaptığın Kişinin Şerrinden Sakın!*

Surre para kesesi / çıkını ve hediye demektir. Tarihte Osmanlı padişahlarının her yıl Mekke Emirine, Mekke, Medine ve Kudüs halkına, Sadat-ı Kiram’a, Haremeyn Kadılarına gönderdikleri para ve armağanlara Surre-i Hümayun denir. Surre Alayı, Osmanlı Devleti’nde her yıl Recep ayının on ikisinde Hicaz’a gitmek üzere törenle yola çıkarılan ve padişahların armağanlarını taşıyan askeri ve sivil topluluktur.
Osmanlı döneminde ilk Surre Alayı, 1402 yılında Yıldırım Bayezid tarafından gönderilmiştir. Surre alaylarının uğurlama törenleri yazın Dolmabahçe, kışın da Topkapı saraylarında yapılırdı. Surre keseleri ve defterleri padişah mührü ile mühürlenir, yemek ikramından sonra okunan hatim ve mevlid-i şeriflerin ardından Surre Emini Kaftan Ağasına teslim edilir ve kervan dualarla uğurlanırdı.
Surre Alayı’ndan bir âşık şöyle nida ederdi: “Ey Şem’i Celil-ey âlem, ey Mahmil-i Şerif / Sürdüm yüzümü sizlere hizmet ile bir bir / Öptüm seni, sizler de benim busemi lütfen / Nakleyleyim ol caye selamımla beraber.”
Her yıl ortalama yetmiş bin kişiden oluşan Hac kervanının kara yolu ile üç ay süren gidiş ve dönüş yolculuğunda izlediği yedi güzergâhtan birisi şöyledir: İstanbul / Kartal-İzmit–Eskişehir–Konya-Adana-Antakya-Hama-Humus–Şam-ı Şerif–Maan-Fahleteyn–Medine-i Münevvere–Cudeyre-Bedr-i Huneyn-Rabiğ ve Mekke-i Mükerreme.
Deniz yolu güzergâhı ise Dolmabahçe Sarayı’ndan başlamış ve İstanbul/Beşiktaş-Üsküdar-Harem-İzmir-Çeşme-Gelibolu-Çanakkale-Bozcaada-Rodos-Kıbrıs–Beyrut ve Cidde şeklinde devam etmiştir.
Sultan 2.Abdülhamid tarafından Alman ve İtalyan firmalara inşa ettirilen Hicaz Demir yolu ile 1916 yılında ilk defa İstanbul Haydarpaşa İstasyonu’ndan uğurlanan Surre Alayı ve Hac Kervanı; Konya-Haleb-Şam-Der’a hattı üzerinden Medine-i Münevvere’ye ulaşır.
Hicaz’dan dönen bir hacının yol boyunda abdest alınan su kuyularının ve namaz kılınan yerlerin yetersizliğini ve ilgisizliğini Fatih Sultan Mehmed’e şikâyet etmesi üzerine yardım amaçlı gönderilen altınları “Biz aciz miyiz? Kim bürkemize ol merhamet ede!” diyen ırkdaşımız Mısır yöneticileri Osmanlı’yı tahkir etmiş ve yardımı geri göndermiştir.
Hâlbuki Anadolu’yu ihmal etmek pahasına Hicaz eyaletini imar ve iskân edenlerin amacı kuru bir cihangirlik sevdası değildir. Nitekim 1517’de Mekke Emiri Şerif Berekat şehrin temsili anahtarını Osmanlı Padişahına teslim ettikten sonra, Haleb Cami-i Kebir İmamı’nın halife adına hutbe okurken kullandığı Hakimül Haremeyn ifadesini Yavuz Sultan Selim Hadimül Haremeyn şeklinde düzeltmiştir.
Kanuni Sultan Süleyman, 3. Murad, 4. Mehmed, 3. Ahmed, 1. Abdülhamid, 2. Mahmud, Abdülmecid, Abdülaziz, 2. Abdülhamid, Sultan 5. Reşad dönemlerinde, Mekke-Medine ve Kudüs’e develerle çantalar dolusu altın sikke hediyeleri, gıda ve giyecek yardımları, imar ve iskân harcamaları devam etmiştir. Kâbe-i Muazzama’yı tamir ve tezyine çalışan ilk Osmanlı padişahı Kanuni olmuştur. Haremeyn’e kandil astırmak şerefine ilk defa 3. Murad nail olmuştur. Kâbe örtüsü Sultan 1. Ahmed döneminden sonra İstanbul’da dokunmuştur.
Fakat Arap milliyetçiliğini kışkırtan İngiliz casuslarının girişimleri ile Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in isyan etmesi ve Osmanlı Devleti’ne baş kaldırması sonucu 1916 yılında Sultan 2. Abdülmecid tarafından Surre Alayları ile Hicaz’a yardım / iyilik kervanına son verilmiştir. Nitekim bunun acı meyvelerinin kekre tadı günümüze kadar gelmiştir. En son Medine Müdafaasının kahraman komutanı Fahreddin Paşa için Birleşik Arap Emirlikleri bakanının sirkat iftirası İngiliz ve Amerikan ajandasının bir ürünüdür. Aman dikkat!
*Arap Atasözü