Üç Aylar

Maddî mevsim ve iklimler olduğu gibi manevî mevsimler ve iklimler de vardır. Bu mevsimler ve iklimlerin kendilerine has özellikleri vardır. Maddî mevsimlerde iklimlere göre canlıların ihtiyacı olan bin bir çeşit yiyecekler yetişirken, manevî mevsimler ve iklimlerde de kâmil mü’minler yetişir. Maddî mevsimlerin kimi ayları ekim, kimi ayları bakım, kimi ayları da hasad aylarıdır. İşte Rabbimizin ve Rasulünün övdüğü, kâmil mü’min olma yolunda, büyük lutuf ve ikramların bulunduğu, büyük fırsat mevsiminin de kimi ayları ekim, kimi ayları bakım kimi ayları da hasad mevsimidir. Rabbimizin lufu ihsanı ile bu mübarek mevsime kavuşmuş bulunuyoruz. Bu mübarek mevsim adı, Receb, Şaban ve Ramazan’dan ayından oluşan üç aylardır. Elbette sırf bu aylara yetişmek kâmil mü’min olmak için yeterli olmadığı gibi kulluğu sadece bu aylara inhisar etmekte yeterli olmaz. Fakat bunlar da büyük bir fırsattır, en güzel şekilde değerlendirmeliyiz. Kemale ulaşma yolunda vazife ve sorumlulukların, ihlâs, samimiyet, gayret, şevk ve heyecanla yerine getirilmesi lazımdır.
Rabbimizin hikmetinin tecellilerinden biri de kimi zamanları kimi zamanlardan, kimi mekânları da kimi mekânlardan üstün kılmasıdır. Bu vesilelerle Rabbimiz kullarına kulluklarını hatırlatmak, af ve mağfiret etmek ve lütuflarda bulunmaktadır.
Rabbimiz buyurdu ki:
“Mübarek bir ağaçtan…” (Nur, 35)
“O mübarek yerdeki vadinin…” (Kasas, 30)
“Çevresini bereketlendirdiğimiz…” (İsra, 1)
“Biz onu mübarek bir gecede indirdik.” (Duhan, 2)
“Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır… Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin” (Tevbe, 36)
Bu zamanlar ve mekânlar, diğerlerine göre üstün kılınmış, rahmet ve mağfiretin sağnak sağnak indiği zaman ve mekânlardır.
Âlemlere rahmet olarak gönderilen efendimiz bile bu mübarek zamanlara kavuşmayı canı gönülden istemiş, bu zamanlara ulaşmak için canı gönülden dua etmiştir.
“Allah’ım, bize Recep ve Şaban’ı mübarek eyle ve bizi Ramazan’a ulaştır.”
Recep ekim, Şaban bakım, Ramazan da manevi kazançların hasat edildiği aydır. Bu fırsat aylarında imanı ibadetleri, ahlakı kemale erdirmeye gayret etmelidir.
Rabbimiz buyurdu ki;
“Azık toplayın. Kuşkusuz azığın en hayırlısı takvadır.” (Bakara, 197)
Dünya azıklarını toplamak için kimsenin teşvikini beklemiyoruz, ahiret azıklarını toplamak için de kimsenin teşvikini beklemememiz lazım. Dünya azıkların Rabbimiz ihsan etmektedir. Ahiret azıklarını ise bizim gayret ve çabamıza bırakmıştır.
Geçen üç aylarda aramızda olan uzaktan yakından pek çok kimseler bu ayda aramızda yoklar. Bu ayların sonuna hangimizin ulaşacağı da meçhul. Öyleyse Rabbimizin çağrısına uyup azık toplamamız lazım. Azığın en hayırlısını da Rabbimiz takva olarak ilan etmiştir.
Rabbimiz buyurdu ki;
“İyilik etmemek, takvaya sarılmamak, insanlar arasını ıslah etmemek yolundaki yeminlerinize Allah’ı siper yapmayın. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (Bakara, 224)
Nefis, şeytan, kötü çevre çeşit çeşit bahanelerle, iyilik ve takvaya ulaşmayı engellemeye çalışır. Yeminlere sadık kalmak dini bir vecibe iken, bu iyilik ve takvayı engellemek için yapılmışsa, Rabbimiz “yeminlerinizi bozun, Allah’ı siper yapmayın” buyuruyor.
Her şey Rabbimizin kudret elinde, her şeyi veren O yeter ki ihlâs ve samimiyetle istemesini bilelim.
“Allah ise, peygamberlerine ve inananlara huzur ve güveni indirmiş ve onların takva sözünü tutmalarını sağlamıştır. Zaten onlar buna layık ve ehil idiler. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir.” (Fetih, 26)
Rabbimiz herkese layıkını vermektedir. Kendimizi iyiliklere, güzelliklere Rabbimizin ihsan ve ikramına layık hale getirelim. Bunun için de gönül âlemi çok önemli. Dilin ne söylüyor, gönlün ne âlemde.
İMAN
“Allah iman edenlerin dostudur, onları karanlıktan aydınlığa çıkarır.” (Bakara, 257)
“Bu söz onların imanını artırdı ve “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir! dediler.” (Al-i İmran, 173)
“Allah, elbette kendisine iman edenleri de bilir ve elbette münafıkları da bilir.” (Ankebut, 11)
İBADET
“İbadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de, âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (En’am, 162)
AHLAK
“Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin” (Kalem, 4)
“Çünkü sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar, sadece ahlaksız ve kâfir kimseler yetiştirirler.” (Nur, 27)
TEVBE
“Nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.” (Şems, 9)
“Eğer tevbe ederseniz, bu sizin için hayırlıdır” (Tevbe, 3)
“Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için, ahiret yurdu daha hayırlıdır.”(Araf, 169)
NETİCE
Tüm bu gayret ve çabaların neticesi de, Rabbimizin şu buyruğuna ulaşmak içindir.
“Siz ancak Müslümanlar olarak ölün” (Al-i İmran, 102)
Ömür bir yel gibi gelip geçmekte iken, bu mübarek vakitleri, karıncalar gibi azık hazırlama gayretiyle geçirmeliyiz.
“Geldi geçti ömrüm benim, Şol yel esip geçmiş gibi.
Hele bana şöyle gele, Şol göz yumup açmış gibi.
Bir hastaya vardın ise, Bir içim su verdin ise.
Yarın anda karşı gele, Hak şarabın içmiş gibi.” (Yunus Emre)