Rum Suresi

Rum suresi, mushaftaki sıralamada otuzuncu, iniş sırasına göre seksen dördüncü suredir. İnşikak suresinden sonra, Ankebût suresinden önce Mekke’de inmiştir. 17. ayetinin Medine’de nazil olduğuna dair bir rivayet de vardır.
Sureye, ehli kitap olan Bizanslıların ateşperest olan İranlılara -daha önce mağlup olmuşken bir süre sonra- galip gelecekleri ve Müslümanların sevinecekleri bildirilerek başlanmakta; geçmişteki inkârcı toplumların durumlarından ibret alınması öğütlenmekte; Yüce Allah’ın varlığı, birliği, eşsiz kudreti ve evrendeki mutlak egemenliğinin kanıtları, insan fıtratının önemi ve insanların yapıp ettikleri yüzünden ortaya çıkan olumsuzluklar üzerinde durulmakta; kıyamet günü inkârcıların karşılaşacakları bazı hallere değinilip Hz. Peygamber’in şahsında bütün mü’minlerden, tevhid inancına bağlı kalarak, ahiret hayatına hazırlığı ihmal etmeden, darlıkta da bollukta da Allah’a olan saygı ve itaatlerini devam ettirmeleri ve inançsızların tutumlarından etkilenmemeleri istenmektedir.1
- Elif lâm mîm.
- Rumlar mağlup oldular.
- Size çok yakın bir yerde. Onlar bu yenilgilerinden sonra galip geleceklerdir;
- Birkaç sene içinde. Eninde sonunda emir Allah’ındır. O gün mü’minler sevineceklerdir;
- Allah’ın yardımı sebebiyle. Allah dilediğine yardım eder. O, Aziz’dir (Her şeye galiptir) ve Rahim’dir (Çok merhametlidir).
- Bu Allah’ın vaadidir. Allah vaadinden dönmez. Fakat insanların çoğu bilmezler.
- Onlar dünya hayatının sadece görünen yüzünü bilirler. Onlar ahiretten tamamen gafildirler.
“Rumlar mağlup oldular.” Rum milleti, Hz. İbrahim aleyhisselam neslinden Rum b. Iys b. İshak b. İbrahim soyundan olan, medeniyet sahibi güçlü bir millettir. Rumlar, Hristiyan idiler. Putperest İranlılar Rumlara galip gelmişti. Bunun üzerine Mekke kâfirleri sevinmişler ve Müslümanlara “İranlıların Rumlara galip gelmesi gibi biz de size galip geleceğiz.” demişlerdi.
“Size çok yakın bir yerde” mağlup oldular. “Onlar” yani Rumlar “bu yenilgilerinden sonra”, İranlıların kendilerini mağlup etmelerinden sonra İranlılara “galip geleceklerdir.” “Eninde-sonunda emir Allah'ındır.” Yani Rumların yenilgilerinden önce de sonra da emir Allah’ındır. Bunun manası önce İranlıların mağlup olması, sonra da Rumların mağlup olması Allah’ın emriyle yani O’nun iradesiyle meydana gelmiştir. “O gün” yani Hristiyan Rumların putperest İranlılara galip geldiği gün “mü’minler sevineceklerdir.” “Allah’ın yardımı sebebiyle” yani Allah’ın, kitabı olmayanlara karşı Ehli Kitab’a yardım etmesiyle sevineceklerdir. “O Azizdir” her şeye galiptir. “Rahim’dir.” Mü’minlere rahmeti geniştir. “Bu Allah'ın vaadidir.”2
Zemahşerî diyor ki: “Onlar dünya hayatının sadece görünen yüzünü bilirler.” (Rum, 7) ayeti dünyanın görünen ve görünmeyen (zahir ve batın) iki yönü olduğunu ifade etmektedir. Dünyanın zahir (görünen) yönü cahillerin bildiği dünya ziynetlerinden yararlanmak, dünya lezzetlerinden istifade etmektir. Dünyanın batın (görünmeyen) yönü ise dünyanın ahirete bir köprü olmasıdır. Kişinin dünyadan ahirete giderken ibadet, taat ve salih ameller azığını beraberinde götürmesidir. Dünyanın ahiret için bir geçiş yeri olduğunu bilip o bilinçte yaşarsak; yani Allah’ın kulları olursak mutluluk diyarları bizi bekliyor olacak.
Kur’an’da ki diğer ayetlere de baktığımız zaman görürüz ki Allah’ın taraftarları hep kazanacaklardır. Hatta kaybetmiş olsalar da kazanan onlar olacaklardır. Mü’min, Rabbinin rızası için çalışır, didinir; sonucu Allah’a bırakır. Yense de yenilse de o Allah’ı vekil edinmiştir. “Sefer bizden, zafer Allah’tandır.” diye düşünen bir zihniyet dünya ve ahiret saadetini umanların şiarıdır. Rabbim bizleri de onlardan eylesin.
“Yeryüzünde gezip de kendilerinden öncekilerinin sonu ne olmuş görmezler mi? Onlar kendilerinden çok daha kudretliydiler; toprağı iyice işlemişler, yeryüzünü bunların imar ettiğinden daha fazla imar etmişlerdi. Onlara da peygamberleri nice açık kanıtlar getirmişti. Şu halde Allah onlara asla zulmetmiş değildir, asıl onlar kendilerine zulmetmişlerdir.” (Rum, 9)
Rabbimiz ayetlerde gezip dolaşmamızı, önceki ümmetlerin yaşantılarından ibretler almamızı ister. İman gözüyle yapılmayan gezme sadece gezmedir. İman gözüyle yapılan gezme ise; tefekkür, tedebbür, teakküldür. Bizi imana götürür bu gezmemiz. Zulüm bulaşmamış gezmede tevhid vardır. Nerde zulüm varsa, orada isyan ve tuğyan vardır. Allah azgın toplumlara uyarıcılar gönderir; peygamberler gönderir, vahiyle peygamberleri destekler. Azan kavme uyarıcı imtihanlar gönderir. Allah’ın muradı helak etmek değildir. Fakat azgın toplumlar zulümde o kadar aşırıya kaçarlar ki sonuç helakle biter. Gittiğimiz yerlerde avm’leri dolduran bir toplum olarak hala akletme zamanımız gelmedi mi acaba? Oysa kıyamete dünyadan daha yakınız. Bu durumu rabbimiz “Keşke bilselerdi” diye özetler.
“Öyleyse sen yüzünü Allah’ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah’ın o fıtratına çevir ki, insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratması için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak İnsanların çoğu bilmezler.” (Rum, 30)
Ayetle ilgili hadisimiz ise şu şekildedir: “Doğan her çocuk fıtrat üzere doğar. Sonra ana-babası onu ya Yahudileştirir ya Hristiyanlaştırır ya da Mecusileştirir. Dört ayaklı hayvanın azası yerinde dört ayaklı yavru doğurduğu gibi, doğan çocuğun fıtratında bir noksanlık hisseder misiniz? (Onda meydana gelen her türlü noksanlık sonradan arız olur). Bu, Allah’ın sağladığı bir mayadır ki insanları o fıtratta yaratmıştır. Allah’ın yaratma (kanununda) hiçbir değişme, değişiklik bulamazsın.”
Hz. Ömer radiyallahu anh, Muaz b. Cebel’e uğradı. Hz. Ömer “Bu ümmetin temel taşları nelerdir?” diye sordu. Muaz “Üç şeydir. Bu üçü de kurtarıcı esaslardır.”
1- İhlâs: Bu, Allah’ın insanları üzerinde yarattığı bozulmamış fıtrattır.
2- Namaz: Dinin ta kendisidir.
3- İtaat: Günahlardan korunmaktır dedi.
Bunun üzerine Hz. Ömer “Doğru söyledin.” dedi.
Rabbim hepimizi gereği gibi namaz kılanlardan, kendisine itaat edenlerden ve ihlâslı kullarından eylesin.
Dipnot
1- Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sadrettin Gümüş, Kur’an Yolu: IV/269.
2- Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 11/48-49