Müslüman Kanabilir Ama Nereye Kadar?

Müslüman Kanabilir Ama Nereye Kadar?

Ebu Hureyre radiyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Resuli Ekrem aleyhisselam şöyle buyurdu: “Mü’min bir yılan deliğinden iki defa ısırılmaz.”

Efendimiz aleyhisselam bu hadisi şerifi cahiliye devri şairlerinden Ebu Azze’ye söylemiştir. Asıl adı Amr İbni Abdullah el-Cümahî olan bu Mekkeli şair, Bedir Gazvesi’nde esir alınıp Rasulullah’ın huzuruna getirildiği zaman boyun büküp halini arz etti: “Sen de biliyorsun ki, benim fidye verecek malım mülküm yok; çoluğu çocuğu haddinden fazla fakir bir adamım. Şayet lütfeder beni serbest bırakırsan, söz veriyorum artık aleyhinde bulunmayacağım” dedi.

Rasulullah aleyhisselam kendisini serbest bırakınca onu metheden bir de kaside söyledi. Ertesi yıl müşrikler Uhud Gazvesi’ne hazırlanırken, Hz. Peygamber’e söz verdiği için bu savaşa katılmayacağını ifade etti; fakat kendisine vaat edilen maddî imkânlara dayanamayıp savaşa katıldı. Hatta müşrikleri Müslümanlarla savaşmaya teşvik eden şiirler söyledi. Ama bu savaşta yine Müslümanlara esir düştü. Bağışlanması için dil dökmeye başlayınca, Efendimiz aleyhisselam işte bu hikmet dolu hadisi söyleyerek “Mü’min bir yılan deliğinden iki defa ısırılmaz” buyurdu ve Âsım İbni Sâbit hazretlerine emrederek Ebu Azze’nin boynunu vurdurdu.

Rasulullah aleyhisselam, Medine’ye hicretiyle birlikte Medine’deki halklarla anlaşma yapmıştı. Müslümanlar aleyhine hiçbir harekette bulunmayacaklar, Müslümanlar da onlar aleyhine bir harekette bulunmayacaklardı. Ama biliyoruz ki Yahudiler her fırsatta anlaşmalarını bozuyorlardı. Mesela Bedir Gazvesi esnasında Rasulullah efendimizle anlaşmalarını bozarak Müslümanlar aleyhine Mekke müşriklerine silah yardımında bulundular. Sonra yine onlarla yeniden bir anlaşma daha yapıldı. Bu defa da Hendek Gazvesi esnasında müşriklerle birlikte hareket ederek anlaşmayı bozdular.
Bunun üzerine uzun bir kuşatmadan sonra Beni Kurayzalı Yahudiler kalelerinden indirilip Medine’deki Hendek kıyısına getirildiler. Savaşabilecek erkekleri idam edildi, kalanları ise esir alındı. Onlar, kendileriyle antlaşma yaptığın halde her defasında antlaşmalarını bozarlar ve bundan hiç çekinmezler. Bundan dolayı onları harpte yakalarsan, kendilerinden sonrakilere de gözdağı olacak şekilde ağır bir cezaya çarptır, belki ibret alırlar. (Enfal, 56-57)

Mü’min uyanık, basiretli, ferasetli, akıllı ve zeki insandır. Hadiseleri İslam’ın şaşmaz ölçüleri içerisinde değerlendirir. Kendisine hile yapan, tuzak kuran, kendisini oyuna getirmek isteyenlerin oyununa gelmez. Beşeriyet icabı yaptığı hatalardan hemen döner, asla ısrar etmez. Bilgisizliği, nefsin şomluğu, şeytanın iğvası, kötü çevrenin etkisi veya müsamaha ve hoşgörüsünden dolayı gerek dünya ve gerekse ahiret işleri hususunda aldansa veya aldatılsa bile aynı konuda ikinci kez aldatılamaz. Ferasetini kullanarak ikinci defa aynı tuzağa yakalanmaz.

Mü’min, halim selim bir insandır. Gerektiğinde karşısındakini bağışlar, yapılan kusurları büyütmez. Ama biri kendisini kandırmaya kalkar, o da bunu fark ederse, bu defa İslam’ın izzetini korumak için bu hilekârı bağışlamaz, ona haddini bildirir. Hz. Âişe radiyallahuanha annemizden öğrendiğimize göre Resuli Ekrem Efendimiz “Allah’ın yasakları çiğnenmediği sürece şahsı adına hiçbir şeyden dolayı intikam almamış, ama Allah’ın bir yasağı çiğnenmişse, bu hareketin cezasını mutlaka vermiştir.” Demek ki Müslüman, Allah hakkı söz konusu olduğu zaman daha dikkatli ve titiz olacaktır.

Yılan deliğinde eli sokulan bir Müslüman oraya ikinci defa elini sokmaz. Bilir ki o delikte yılan vardır. Buna rağmen elini sokarsa o kişinin basiretsizliğinden ve ahmaklığındandır. Bu teşbihte olduğu gibi, gerek dünya ve gerekse ahiret işlerinde defalarca aldanan ve aldatılan bir Müslüman da yılan deliğine ikinci kez elini sokan kişinin durumuna düşmüş olur.

Zamanımızda ulaşım ve iletişim vasıtaları oldukça ilerlemiş ve yaygınlaşmış, mesafeler kısalmış, dünya küçülmüştür. Çevremizde ve dünyada meydana gelen hadiselerden anında haberdar olabiliyoruz. Bu hadiseler karşısında Müslümanca tavır almak ve aldanmamak için uyanık olmalıyız. Çünkü dünyanın büyük haber merkezleri tamamen Yahudi ve Hıristiyanların kontrolünde ve güdümündedir. Dolayısıyla bu haber merkezlerinin haber ve yorumları ile hadiselere doğru teşhis koymamız mümkün değildir.

Müslümanlar kendi haber merkezlerini ve haber alma teşkilatlarını en iyi bir şekilde kurmalı geliştirmelidirler. Çünkü aldatıcı, yanıltıcı yoğun bir propaganda ile karşı karşıyayız. Bu propagandalar karşısında kendimizi koruyabilmemiz için, sağlam ölçülere, zihin dinamizmine ve doğru haber alma merkezlerine sahip olmamız gerekir. Aksi takdirde her zaman aldanır ve aldatılabiliriz.

Türkiye’de 1946 yılından beri seçimler yapılır. Partiler, broşür dağıtır, afiş asar, mitingler yapıp, konvoylar düzenler. Milyonlarca lira harcanır. Akıl almaz vaatlerde bulunurlar. Hiçbir zaman yapmadıkları ve yapamayacakları işleri vaat ederler. Milletin saf duygularını istismar ederler. Millet zarar görmüş, birçok insan şu veya bu şekilde perişan olmuş onlar için o kadar önemli değildir. Dine, ahlâka, dince kutsal sayılan değerlere hayâsızca hücumlar yapılır, hakaretler yağdırılır. Müslüman maalesef yine aldanır, yine aldatılır.

Türkiye ve dünyada çalışan çeşitli İslami gruplar vardır. Maalesef bu grupların pek çoğu, mensuplarını tutabilmek için onları taassubun ve ifratın kör karanlığında mahkûm ederler. İslam’ın ölçülerini arı, duru, net olarak anlatmazlar da kendi anlayışlarına göre tevil ederler. Bilerek veya bilmeyerek aldanır ve aldatırlar. Kendi nefislerini oyalama ve aldatma, onlar için bir tutku haline gelmiştir. Apaçık hatalar, hatta imana zarar veren durumlar bile onları uyarmaz. Teviller yaparlar ve kendilerini aldatmak için bahaneler ararlar.

Çaresiz kalırlarsa “Bizim bilmediğimiz bazı sebepler vardır.”deyip yine de aldanmanın yolunu bulurlar. Bazen bunun aksi de varit olur. Yapılan çalışmalar İslam’a uygun olduğu hâlde, kişi nefis ve şeytanın tuzağına düşer, kötü niyetli insanların tesirinde kalır. “Nefis olanca şiddetiyle kötülüğü emredicidir.”(Yusuf, 53).“Şeytan insanlara aldatmadan başka bir şey vaat etmez.” (İsra, 64). Böylece insan aldanır ve yapılan İslami çalışmalara karşı yersiz ve saçma tavırlar sergiler; şeytan da bu yaptıklarını ona süsler ve güzel gösterir.

“İblis dedi ki: Ey Rabbim, andolsun ki beni azdırmana karşılık, ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım. Ancak onlardan ihlâsa ermiş olanlar müstesna.” (Hicr, 39-40) Ayette de işaret olunduğu gibi bu kötü durumdan ancak ihlâslı olanlar, her işini Allah rızası için yapanlar kurtulabilir. Müslüman bir oyun ve eğlenceden ibaret olan dünya hayatına ve onun ziynetlerine aldanmamalı, ebedî kurtuluşa vesile olacak salih ameller işlemeli, İslam’ın aleyhinde yapılan gizli açık çalışmalara karşı uyanık bulunmalı, İslam’ın hâkimiyeti için bütün imkânlarını seferber etmeli.

İslam’da suç olan bir işi kendi öz nefsi de yapsa, asla nefsini müdafaaya kalkmamalıdır. “O günde ki (Allah) o toplama günü için hepinizi bir araya getirecek, işte o gün kimin aldandığının açığa çıkacağı aldanma günüdür. Kim Allah’a inanır, salih amel işlerse Allah onun kötülüklerini örter ve onu içinde ebedî kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte kurtuluş budur.” (Teğabun, 9)

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.