MUHAMMED SURESİ

Allah’ın rahmeti, bereketi, affı ve mağfireti; siz kıymetli Baciyan sevdalısı kardeşlerimizin ve tüm inananların üzerine olsun. Kardeşlerim bu sayımızda inşallah Muhammed Suresi üzerinde tefekkür edeceğiz, bu sureden nasip dar olmaya çalışacağız. Rabbim muradına uygun anlamayı ve razı olacağı şekilde yaşamayı hepimize nasip etsin.
Muhammed Suresi, Mushaf’taki sıralamaya göre 47, nüzul sıralamasına göre 95.suredir. Sûremiz Medine’de, Bedir savaşından sonra ve muhtemelen Uhud savaşı esnasında, Hadîd sûresinin peşinden nazil olmuştur. Ayetlerinin sayısı 38’dir.
Bu surede Kur’an’ın Muhammed’e (sav) indirildiği beyan edildiği için sure, “Muhammed Suresi” diye adlandırılmıştır: “Muhammed’e indirilene inananlar.” (2. ayet).
Kur’an-ı Kerim’de Muhammed ismi dört kez zikredilmiştir:
1- Al-i İmran suresi 144. ayet: “Muhammed ancak bir peygamberdir.”
2- Ahzab suresi 40. ayet: “Muhammed hiç kimsenin babası değildir.”
3- Muhammed suresi 2. ayet: “Muhammed’e indirilene inananların…”
4- Fetih suresi 29. ayet: “Muhammed Allah’ın resulüdür.”
Savaş esnasında ve savaş sonrasında surede kâfirlerle yapılan harp hükümleri beyan edildiği için sureye “kıtal suresi” de denilmiştir: “(Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun!” (4. ayet) (1)
Bu kitabın peygamber efendimize indirilmiş olmasının özellikle vurgulanması dikkat çekicidir. Kuran’ın onlara göre indirilmesi gereken kişilerde bir takım farklı özelliklerinin olması gerekirdi… Zengin, mevkii yüksek, onların ayarında ulu birine inmeli idi… Öyle olmadı. Rabbimizin kıstasları vardı… Bu kıstaslara layık olanı bilen de Allah’tı… O kişi de Abdullah’ın yetimi Muhammed (as) idi… Salat ve selamlar onun üzerine olsun…
Diyanet tefsiri Kuran Yolu’na göre surenin temel konusu, savaş belâsından kurtulmak ve barışı devamlı kılabilmek için barış düşmanlarının savaş gücünü yok edinceye kadar onlarla savaşmaya teşviktir. Bu temel konu çerçevesinde şu hususlara da temas edilmiştir:
İman edenler ile etmeyenlerin yapıp ettiklerinin, dünya ve ahiret hayatında işe yaraması ve Allah katındaki değer bakımından karşılaştırılması.
Allah’ın yardımı, ödüllendirmesi ve doğru düşünmeye muvaffak kılması bakımından iman edenler ile etmeyenlerin farkları.
Münafıkların tipik davranışları.
Dünya ve ahiret nimetlerinin karşılaştırılması.
Dünya hayatının imtihan hikmeti ile bağlantısı.
Savaşın bitmesi, fitnenin ortadan kalkması, insanla İslam arasındaki engellerin ortadan kalkması için savaşa ihtiyaç vardır. Savaşmak aslolan bir durum değil zorunluluktan başvurulan bir yoldur. Allah’ın emrettiği bir durumda savaştan kaçmak büyük bir suçtur. Nitekim bu durum Enfal Suresinde şu şekilde geçer:
“ Ey mü’minler! Ordular hâlinde kâfirlerle savaşmak üzere karşılaştığınız zaman sakın onlara arkanızı dönüp kaçmayın! Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilme veya başka bir birliğe katılma gibi taktik gereği maksatlar dışında her kim o günde düşmana arkasını dönüp kaçarsa, hiç şüphesiz Allah’ın çok şiddetli bir cezasını üzerine çekmiş olur. Onun nihâî varacağı yer cehennemdir. Cehennem ise ne kötü bir varış yeridir!“15-16.ayetler
Suremizin 3.ayetinde şöyle bir cümle geçmektedir:“… inkâr edenler boş şeylerin peşine düşmüşlerdir, iman edenlerse rablerinden gelen gerçeğe uymuşlardır…“Rabbimizden gelen gerçek Kuran’dır… Gerçek olan, Allah katından gelendir. Rabbimizden gelen gerçeğe uymayanlar, boş şeylerin peşine düşerler. Eğer bir şeyi takip edeceksek o da Allah’ın istediği olan, tek gerçek olan Kuran olmalı ve Kuran’ın ete kemiğe bürünmüş hali olan Resullulah olmalı… Bizim için iki yol var, üçüncü yol yok. Ya hayatımızı boş şeylere takılarak heba edeceğiz ya da iman edip rabbimizden gelenlere boyun eğeceğiz, iman edeceğiz… Rabbimiz ayaklarımızı sağlam kılsın onun rızası yolunda…
“Ey iman edenler! Allah’a yardım ederseniz O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır. İnkâr edenlere gelince onların sonu felakettir, amellerini de Allah boşa çıkarmıştır. Bu onların, Allah’ın indirdiğinden nefret etmeleri sebebiyledir. Allah da onların yaptıklarını sonuçsuz kılmıştır.“7-8-9.ayetler
Buyur Ya Rabbi… Rabbimiz bize sesleniyor, bizi muhatap alıyor “Ey iman edenler!” diyerek bizi her an gördüğünü, biz de ona dua edersek her an bize cevap vereceğini müjdeliyor… ne mutlu bu hitabın muhatabı olanlar arasında olmak… Emret Ya Rabbi, ne yapmamızı buyurdun?
-Allah’a yardım ederseniz O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.-
Allah’a yardım özünde kişinin kendine yardımıdır. Haşa rabbimizin bizim yardımımıza ihtiyacı mı var? Elbette hayır. O bizim için, kendimiz ve ehlimiz için ve tüm ümmet için, dünya-ahiret kurtuluşumuz için bizi, bize yardıma çağırıyor. İstiyor ki kendi özgür irademizle ona teslim olalım, onun adını yüceltmek için seferber olalım… O’nun şanı zaten yüce onun adıyla biz şeref bulalım. Allah’ın dinine ve peygamberine yardım eden birisine verilecek mükâfat; ayakların sağlam bastırılmasıdır… Ne kadar büyük bir müjde, ne kadar büyük bir ödül… Ayakların sağlam bastırılması nimeti; bizi dünya ve ahirette saadete, güzelliğe, iyiliğe, şükre, hamde, rızayı ilahiye götürür… Ne fırtınalar kopar, ne acılar, ne dert ve sıkıntılar gelir bu süreci mümin yara almadan geçirir. Yine mümindir, yine mümindir; yense de yenilse de hep galiptir; ayaklarını sağlam kılan rabbinin koruması altındadır… ne mutlu bu müjdeye nail olanlara.
İnkâr edenlere gelince onların sonu her zaman hüsrandır. Kazansalar da kaybederler; gülüp eğlenseler de hep bir tarafları eksiktir, müminlerde olan itminan onlarda yoktur. Dünya telaşı, hırsı onların sonudur. Onların sonu felakettir, buyuruyor rabbimiz. Öyle bir felaket ki bundan kurtuluş imkânı yok. Ağlamanın, sızlanmanın, rüşvet vermenin, aracı koymanın, sevdiklerini fidye olarak vermenin hiçbir şeyin faydası yok. Onların evveli de ahiri de felaket. Büyük zarar, üzüntü, keder, elem, yıkım, bela, kayıp… Bu acıların sebebi ne? Onların, Allah’ın indirdiğinden nefret etmeleridir. Sevmeme değil dikkat edin, nefret etme…
Suremizin müminlere müjde verdiği ayetlerden biri de 15.ayettir:
“ Rabbine itaatsizlikten sakınanlara vaat edilen cennetin temsili şudur: İçinde doğal nitelikleri bozulmamış su ırmakları, tadı bozulmamış süt ırmakları, içenlere lezzet veren şarap ırmakları, süzülmüş bal ırmakları bulunan bir bahçedir. Onlar için ayrıca orada her meyveden verilecektir. Üstelik rablerinden bir de bağışlama lütfu. Şimdi bunlar, ateşte devamlı kalan, bağırsaklarını parçalayan kaynar su içirilen kimseler gibi olur mu hiç!” Olmaz ya rabbi! Olmaz ya rabbi!..
Son ayetimiz rabbimizin rahmetini hak etmek için bize ipucu veriyor. Allah’ın rahmet ve merhametine nail olabilmek birçok yollar var. Onlardan biri bize bu ayette emrediliyor. Yaparsak bizi kurtuluşa götürecek bir yol.
“ (Ey müminler!) İşte siz Allah yolunda harcama yapmaya çağırılıyorsunuz, fakat içinizden bir kısmı cimrilik yapıyor. Hâlbuki cimrilik yapan ancak kendine karşı cimrilik yapmış olur; zira Allah zengindir, siz ise yoksulsunuz. Eğer hak çağrısına sırtınızı dönerseniz Allah sizin yerinize başka bir topluluk getirir; artık onlar sizin gibi olmazlar.”38.ayet
Rabbimizin çağrısına icabet etmek imanımızın gereğidir. Biz işittik ve itaat ettik dedik. Bu itaatimiz, sözümüz ispat ister. O zaman Allah yolunda, onun rızası için veren, o yolda yarışan, önde olanlardan olmak için daha neyi bekliyoruz kardeşlerim…Allah bizim yerimize başka bir topluluk getirmeden hala vaktimiz varken onun yolunda malla, canla cihat edelim. Kurtuluşa erecek olanlar arasında yerimizi alalım. Rabbim bu yolu bize kolay ve sevimli kılsın..
KAYNAK: Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 13/315.