KUR’AN İKLİMİ- Kurtuluşun İki Temel Anahtarı: İman ve Salih Amel

KUR’AN İKLİMİ- Kurtuluşun İki Temel Anahtarı: İman ve Salih Amel

Allah Teâlâ, Hûd Sûresi 23. âyetlerde şöyle buyurmaktadır:

﴿إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَأَخْبَتُوا إِلَى رَبِّهِمْ أُولَئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

İnanıp da sâlih amel işleyenler ve Rablerine gönülden boyun eğenlere gelince, işte onlar cennet ehlidir. Onlar orada ebedî kalırlar.

Hûd sûresi 23. âyette iman eden ve sâlih amel işleyip gönülden Rabbine bağlanan insanların cennetlik oldukları ve orada ebedi kalacakları bildirilmektedir. İslâm dininde önce iman gelir. Zira kurtuluşun birinci anahtarı sağlam bir imana sahip olmaktır. İmansız yapılan amellerin Allah katında hiçbir değeri yoktur.

İman, peygamberin Allah’tan alıp getirip haber verdiği her şeyin doğru olduğunu kalp ile tasdik etmek ve dil ile de ikrar etmek demektir. İmanın zıddı küfürdür. İnkâr edenlerin amelleri Allah katında asla kabul edilmez. Nitekim bu hususta Yüce Allah; “Rablerini inkâr edenlerin işleri, fırtınalı bir günde, rüzgârın şiddetle savurduğu küle benzer; yaptıklarından hiçbir şey elde edemezler. İşte bu uzak sapıklıktır.”[1], “İnkâr edenlerin işleri engin çöldeki serap gibidir. Susayan kimse onu su zanneder, fakat oraya geldiğinde hiçbir şey bulamaz. Orada Allah’ı bulur ve O da hesabını görür. Allah hesabı çabuk görendir.”[2] buyurmaktadır.

“İmansız insanlar da bu dünyada bazı iyi, güzel ve insanlara faydalı işler yapabilirler. Onlar, bu iyi amellerinin karşılığını bu dünyada alırlar. Onlara, yaptıkları bu amellere karşılık ahirette hiçbir sevap verilmez. Çünkü imandan yoksun olarak yapılan amellerin Allah katında hiçbir değeri yoktur. Ameller ancak imanla değer kazanır ve insanın kurtuluşuna vesile olur.”[3]

İman sadece kuru bir sözden ibaret değildir. İman zihinlerde hapsedilen soyut bir düşünce de değildir. İmanın, inanılan şeylerin hayata yansıtılması, sâlih amele dönüştürülmesi gerekmektedir. Nitekim bu hususta Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “İnsanlar, ‘inandık’ demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler? And olsun ki biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğru söyleyenleri de bilir yalancıları da bilir.”[4]

Demek ki, iman tek başına kurtuluş için yeterli değildir. İmanla birlikte sâlih amellerin de yapılması gerekir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de nerede imandan bahsedilirse hemen ardından sâlih amel zikredilmektedir. Tam elli âyet-i kerîmede “İman eden ve sâlih amel işleyenler…[5] formatında iman ve sâlih amelin yan yana geçtiğini görmekteyiz.

İnsanın yaptığı ibadetler, iman ve takvasının artmasına vesile olur. Bunun için ibadeti terk eden insanların imanları cılız ve takvaları sönük kalır. Nitekim son dönem Osmanlı âlimlerinden biri olan Ali İrfan, “amelsiz imanı ışıksız fenere benzetmiştir.” Işık vermeyen bir fenerin insana faydası olmadığı gibi amelsiz imanın da bir faydası olamaz. Müminin Allah katındaki değeri, iman ve sâlih amelleriyle doğru orantılıdır.[6]

İman ile amel arasında, et ve tırnak gibi sıkı bir bağ vardır, birbirinden ayrılamaz. İman ve sâlih amel arasındaki münasebetin Hz. Peygamber’in hadislerinde de sıkça vurgulandığına şahit olmaktayız. Sâlih amel sadece namaz, oruç, zekât, hac ve kurban ibadetlerinden ibaret değildir. İnsan hayatının her alanını kapsayan bütün güzel davranışlar sâlih ameldir. Nitekim Hz. Peygamber: “İman yetmiş küsur şubedir. En üst derecesi la ilahe illallah, en alt derecesi, çevredekileri rahatsız edici bir engeli yoldan kaldırmaktır.”[7] buyurmak suretiyle iman ve sâlih amelin kapsamının ne kadar geniş olduğuna vurgu yapmıştır.

Yüce Allah, ebedi kurtuluşun anahtarlarını açıkladığı Asr sûresinde şöyle buyurmaktadır: “And olsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Bu ziyandan ancak iman edip de sâlih amel işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler kurulabileceklerdir.[8]

İman edip sâlih amel işleyenlerin mükâfatı ise âyetlerde şöyle açıklanmaktadır:

İman edip sâlih amel yapanlara ne mutlu! Varılacak güzel yurt da onlar içindir.”[9]

İman edip de sâlih amel yapanlar, Rablerinin izniyle içinde ebedî kalacakları ve zemininden ırmaklar akan cennetlere sokulacaklardır. Orada (birbirleriyle) karşılaştıkça esenlik dilekleri ‘selam’dır.[10]

İman edip sâlih ameller işleyenlere ise zemininden ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş budur.”[11]

Netice olarak diyebiliriz ki Yüce Allah, Kur’ân-ı Kerîm’de tam 50 âyette iman ve sâlih ameli peş peşe zikretmekle iman ve sâlih amelin birbirinden ayrılması mümkün olmayan iki kurtuluş anahtarı olduğuna vurgu yapmıştır. O halde Müslümanlar olarak imanımızı sâlih amellerle süsleyerek Rabbimizin rızasına kavuşup cennete girmeye çalışmalıyız.

 


[1]     İbrahim 14/18.

[2]     en-Nûr 24/39.

[3]     Mehmet Soysaldı, Asr Sûresi Işığında İnsanlığın Kurtuluş İlkeleri, (Ankara: Manas Yayınları, 2019), 53-54.

[4]     el-Ankebût 29/2-3.

[5]     Bk., el-Bakara 2/25, 82, 277; Âl-i İmrân 3/57; en-Nisâ 4/57, 122, 173; el-Mâide 5/9, 93; el-A’râf 7/42; Yunus 10/4, 9; Hûd 11/23; er-Ra’d 13/29; İbrahim 14/23; el-Kehf, 18/30, 107; Meryem 19/96; el-Hac 22/14, 23, 50, 56; eş-Şuarâ 26/227; el-Ankebût 29/7, 9, 59; er-Rûm 30/15, 45; Lokman 31/8; es-Secde 32/19; Sebe 34/4; Fâtır 35/7; Sad 38/24, 28; Gâfir 40/58; el-Fussilet 41/8; eş-Şûrâ 42/22, 23, 26; el-Câsiye 45/21, 30; Muhammed 47/2, 12; el-Feth 48/29; et-Talâk 65/11; el-İnşikâk 84/25; el-Burûc 85/11; et-Tîn 95/6; el-Beyyine 98/7; el-Asr 103/3.

[6]     İrfan, Ali Eğribozî, Mufassal ahlak-ı medenî, (İstanbul: 1327), 60, 204; Hüsamettin Erdem, Son Devir Osmanlı Düşüncesinde Ahlâk, (Konya, Sebat Ofset Matbaacılık, 1996), 182; Soysaldı, Asr Sûresi Işığında İnsanlığın Kurtuluş İlkeleri, 66.

[7]     Buhârî, “İman”, 3; Müslim, “İman”, 58.

[8]     el-Asr 103/1-3.

[9]     er-Ra’d 13/29.

[10]    İbrahim 14/23.

[11]    el-Burûc 85/11.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.