KAPAK – KABİL’İN ÇOCUKLARI

İnsanlık tarihinde zorbalığın timsalidir Kabil…
Kendi hakkına razı olmamanın, hırsını aklının önüne geçirmenin, istediğini elde edebilmek için kan dökmekten ve cana kıymaktan çekinmemenin timsalidir Kabil…
Sevdiği kıza kendini beğendirme uğraşına girmektense, o kızın gideceği adresi ortadan kaldırmayı tercih edişin sembolüdür Kabil…
“Sen beni öldürmeye yeltensen de, ben sana elimi kaldırmam” diyen habil’i öldürerek insanlık tarihinin ilk kan dökeni olmayı göze alacak kadar insanlıktan uzak olmanın sembolüdür Kabil…
Evet zorbalığın, haksızlığın, insafsızlığın, isyankarlığın, doymayan bir hırsın, alçakça arzuların doruğa çıkmasının örneğidir Kabil…
Fitnenin, fesadın, huzursuzluğun, kargaşanın, kaosun, terörün insanlık tarihindeki ilk temsilcisidir Kabil…
Ve O’nun izinden gidenler isimleri, cisimleri, renkleri, şekilleri, coğrafyaları, dinleri, dilleri, ırkları ne olursa olsun Kabil’in çocuklarıdır…
O Kabil’in çocukları ki Firavun’un zulmü altında geçirdikleri yıllar süren esaretten kurtulur kurtulmaz kendilerini bu zilletten kurtaran Hz.Musa’ya isyan etmekten çekinmemişler…
Hz. Musa içlerinden kırk günlüğüne ayrılınca Allah’a eşler koşmaktan ve putperestliğe dönmekten haya duymamışlar…
Hz. Harun’u ölümle tehdit etme bedbahtlığından endişe dahi etmemişler…
Hz. Zekeriyya’yı ve Hz. Yahya’yı öldürme mel’anetinin altına imzalarını koyma vebalinden korkmamışlar…
Bütün bu pisliklerinden sonra bile bağışlanmak için gittikleri Tur dağında Allah’ı görme cür’etini işlemekten geri kalmamışlar…
Evet İsrail oğulları…
Kendilerini bataklıktan kurtaran…
Kendilerini zilletten saltanata çıkaran…
Kendilerine yol ve yön gösteren…
Nebileri….
Resulleri…
Allah elçilerini…
Ulul-azm Peygamberleri…
Öldürmekten…
Onlara işkence etmekten…
Onların izlerini silmekten…
Onların kendilerine gösterdikleri yönleri değiştirmekten…
Onların kendilerini kurtuluşa götüren yollarını karıştırmaktan…
Onların kendilerine bıraktıkları kitapları tahrif etmekten…
En ufak bir korku, endişe, üzüntü, haya, çekinme duygusu taşımaz Kabil’in çocukları…
Yani İsrail oğulları…
Onlar insanlık tarihi boyunca yeryüzünde işlenen her kötülüğün, her pisliğin, her hayasızlığın, her ahlaksızlığın yol göstericisi, yön göstericisi ve mutlaka ilk işleyicisidirler…
Onlar Allah’a eşler ve ortaklar koşmanın, putperestliğin, inadî küfrün yeryüzündeki ilk temsilcileridir…
Bu nedenle Allah(cc) onlardan hep intikam almış…
Onları tarihin her devrinde zilletten zillete düşürmüş…
Başlarına kimi zaman Babil hükümdarı Buhtunnasr’ı (Nebunedkazar’ı)…
Kimi zaman Roma imparatoru Titus’u cezalandırıcı olarak göndermiş…
Böylece yüz yıllar boyu yerlerinden yurtlarından olmuşlar…
Ve tam 2500 yıl vatan hasretiyle o diyardan o diyara sürüklenmişler…
Gittikleri her yerde hor ve hakir bir hayatın yaşayıcısı olmuşlar…
Aşağılanmışlar, itilmişler, kakılmışlar, horlanmışlar, ikinci-üçüncü sınıf vatandaş muamelesi görmüşler…
Fakat yine de uslanmamışlar…
Kendilerine insan muamelesi yapan…
Kendilerine yanında yer veren…
Kendilerini itibar sahibi kılan..
Her insanın, her kavmin, her milletin mutlaka düşmanı olmuşlar…
Saray hekimi olmuşlarsa akrep olup velinimetlerini zehirlemişler…
Esnaf olmuşlarsa piyasanın ekonomisini karıştırmışlar…
Bilim adamı olmuşlarsa insanı maymuna bağlamışlar…
Medya patronu olmuşlarsa yalan dolanla insanların kafasını karıştırmışlar…
Modacı olmuşlarsa kadını bir meta olarak kullanıp, toplumun ahlakını bozmuşlar…
Film üreticisi olmuşlarsa korku ve dehşetin yayıcısı ve yayınlayıcısı olmuşlar…
Evet, Kabil’in çocukları olan İsrail oğulları bulundukları her yerde islah etmek yerine ifsat etmenin temsilcisidirler…
Onlardan insanlığın hayrına hiç bir şey çıkmaz…
Onlar kınamadan, şiddetli kınamadan, çok çok şiddetli kınamadan anlamazlar…
Kınamak onlara kına yakmak gibi gelir…
Kendilerini kınalanmış koç gibi masum ve temiz hissederler…
Ve bu masumiyetin verdiği güçle her kınama onları daha da, daha da, daha da azdırır…
Onlar güçten anlarlar…
Onlar enselerine inecek tokattan, başlarına vurulacak dipçikten, ellerine geçirilecek kelepçeden anlarlar…
Onlar derdest edilip zindanlara atılmaktan anlarlar…
Bunları yapabiliyor musunuz?
Yapamazsınız…
Öyleyse ne olur kınamayın İsrail oğullarını…
Çünkü bir şeyler yapma durumunda olanların kınama mesajları ağırıma gidiyor benim…
Bir Baharistan’lı olarak, Daristan’lıların geliştirdiği ve düşmanlarına karşı kullandıkları silahlar aklıma geliyor…
Gerçekten ne müthiş silahlardır onlar…
Menzilleri gayet uzun…
Üretim maliyetleri sıfır…
Çevre kirliliği yapmayan…
Ve yeşillerin sürekli ayakta alkışladıkları silahlardır onlar…
Kınama…
Şiddetle kınama…
Çok çok şiddetle kınama…
Bu silahlardan ve etkilerinden Laika ve İrtica kitaplarında uzun uzun bahsedildiği için burada ayrıntılarına girmiyorum…
Fakat bir kere daha rica ediyorum…
Sayın yetkililerimiz…
Ne olur çok etkili olan bu silahları kapı komşumuz olan İsrail oğullarına karşı kullanmayın…
Gün gelir yine yüz yüze bakacağımız olur…
En iyisi mi, ne yapacaksanız onu yapın…
Sizden hiç kimse savaş açmanızı beklemiyor…
Bunu bir bilge ve devlet adamı edasıyla ilan etmenize gerek yok…
Fakat bekledikleri kesinlikle kınama da değil…
İstenilen…
İsrail oğullarını…
Yani Kabil’in çocuklarını dize getirecek bir uygulama…
Buna da siz karar verin…
Fakat mutlaka karar verin ve uygulayın…
Kınama sizin değil bizim işimiz…
Herkes kendi işini yapsın…
Olmaz mı..?