Bayramı Doğru Anlamak

Evlerimize bereket, üzerimize rahmet, günahlarla kirlenmiş gönüllere mağfiret getiren Ramazan ayına veda edip bayrama ulaşmak herkese nasip olmaz. Elhamdülillah bizlere bu nimetleri lütfeden Rabbimize.
Peki, böyle özel günlerden olan bayramlarda ne yapmalı böyle mübarek günleri nasıl değerlendirmeliyiz.
Bayramı en iyi değerlendirmek, bayram algısını değiştirmekten geçer. Bunun için de bayramları şahsî tatil ve eğlence fırsatı olarak görmemeli, ümmet olarak yaşanılması gerektiği bilincini taşımalıyız. Çünkü insan tek başına bayram yapamaz. Yani, tek başına bir bayram namazı, tek başına bir bayramlaşma düşünülemeyeceği gibi, sırf kendi şahsının veya kendi ailesinin mutluluğuna hasredilmiş bir bayram da düşünülemez.
Bayramlar toplu sevinçlerin yaşandığı ve paylaşıldığı zamanlardır. Gönül kazanma seferberliğidir. Akraba ziyaretinde bulunmak, dargınları barıştırmak, yoksulları sevindirmek, hastaları ziyaret etmek, hayır duası almak kısacası mümin kardeşliğinin gereklerini yerine getirmeye vesile olan mübarek günlerdir. Eğer bunları yaparsak, Bayramımız gerçekten bayram olur.
Bayramda ağız tadımızın bozulmaması için birkaç önerimiz olacak; şeytan, eski kırgınlıkları hatırlatacak, dargınların barışmamaları için her türlü oyun ve hilesini devreye sokacaktır. Geçmişte yapılanları hatırlatarak nefsi tahrik etmek suretiyle kırgınlıkları arttırmaya çalışacaktır. Ona fırsat vermemek için nefsimizin üzerine basalım. Hangi yönden vesvese verirse versin, kulak asmayalım.
Evet, bayramlar birlik olunan, toplu sevinçlerin yaşandığı günlerdir. Ama sadece bundan ibaret değildirler de. Bayram gecelerini ihya etmek, Allah’ın biz müminlere bir ikramı olan bayram gecelerini ibadetle değerlendirmek çok önemlidir. Bunun kıymetini anlatmak için Ebu Ümame (ra)'den rivayetle Resulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: “Kim Ramazan ve kurban bayramı gecelerini, sadece Allah'tan sevap almayı umarak ibadet ve taatle geçirirse kalplerin öleceği gün onun kalbi ölmez.” (İbn Mace)
Kalp, insanı insan yapan ilahi cevher ve Rabbanî latifedir. Bilen, tanıyan, algılayan, sorumlu ve yükümlü olan, hakkı batıldan, doğruyu yanlıştan ayırt eden, insan, sevgi ve şefkat mahalli olan manevi cevherdir, insanın hakikatidir. İnsanın dünya ve ahiret saadeti ancak kalb-i selim ve akl-ı selimle mümkündür.
Kalb-i selim; manevî hastalıklardan özellikle de küfür, nifak, şirk, riya ve gaflet gibi marazlardan kurtulmuş kalbdir. Tedavi edilmeyen ve edilemeyen bedeni hastalıklar insanı ölüme götürdüğü gibi tedavi edilmeyen manevi hastalıklar da kalbi öldürür. Kalbi diri tutan en faydalı gıda ve ilaç zikrullahtır. “İyi bilin ki kalbler ancak Allah’ı zikretmekle huzur bulur.” (Ra’d, 28)
Böyle önemliyken, bayram günlerini eğlence, tantana ile değil de ibadeti, zikri ve Kur’an okumayı da ihmal etmeyerek geçirin. “Bayram Eğlencesi” adı altında yapılan programlardan uzak duralım. Bize, adeta “Eğlence işte böyle olur” diye, hayâsız günahların işlendiği onca rezaleti benimsetmeye çalışıyorlar. Biz de “Eğlendiğimizi, iyi vakit geçirdiğimizi zannediyoruz. Hâlbuki ”İnandığın gibi yaşamıyorsan, yaşadığın gibi inanmaya başlarsın.” denilmiştir.
Ramazan ayının feyiz bereketinden nasiplenmeyi bayramla birlikte bu mükâfatlarımızı artırmayı rızana uygun bayram geçirmeyi bizlere nasip et yarabbi.