Allah Yaptıklarımızı Bilir

“Sana vahiy edilen kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki namaz hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebut, 45)
Ayet-i kerime biz mü’minlere bilinç oluşturan ayetlerin en önemlilerindendir. Bunlar okuma bilinci, namaz bilinci, edep bilinci, zikir bilinci ve murakabe (Gözetim altında olma) bilinci şeklinde özetlenebilir.
yet-i kerimenin ilk muhatabının Efendimiz s.a.v. olduğu aşikârdır. Ona iman etmiş yolunu yol edinmiş mü’minler olarak kendimizi Efendimizin yerine yani ayetin ilk muhatabı konumuna koyarsak yüce Rabbimizin bize verdiği ilk görevlerimizi ve bunların yararlarını müşahede ederiz.
Ayet-i Kerimeye göre ilk görev, Kur’an okuma bilincine sahip olmaktır. İlk vahiy de, “Seni yaratan rabbinin adıyla oku…” ayetleridir. Okumanın birçok ifadesi olmakla birlikte burada okumanın Kur’an-ı Kerim okumak üzerinde yoğunlaşılıyor.
Bu okuyuş; Başkalarına okumak, başkalarını davet etmek, başkalarına anlatmak için değildir. Bu okuyuş vird ederek, devamlı olarak tekrar tekrar ve güzel güzel okumaktır.
Bu okuyuş; “And olsun biz Kur’ân’ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?” (Kamer, 17) ayetini gerçekleştiren bir okuyuştur.
Bu okuyuş; Mü’min kalbin iç âleminde peygamberlerin ve ümmetlerinin halleriyle hallenerek, düşüncelere dalarak ve bu arada namaza da huşu içinde devam ederek okumaktır. Tıpkı; Peygamber s.a.v. ve sahabeleri gibi; gece kakıp bütün gönlüyle Rabbine yönelerek, ağır ağır, tane tane Allah’a tevekkül ederek, hikmetleri düşünerek dilinin söylediğini kulağı duyan kalbi ürperen zerremize kadar iman dolu bir okuyuştur.
Bu okuyuş; ayetler okununca göğsü daralan, sıkıntılanan ve Kuranî tabirle içi pislik dolu bir okuyuş değildir.
Bu okuyuş; Tevrat’ın gereğini yerine getirmeyerek ilahi hitapta kitap yüklü eşeğin durumu gibi örneklenen şuursuz, bilinçsiz ve bilgisiz bir okuyuş değildir.
Bu okuyuş; “…Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Şu halde içinizden böyle yapanlar, netice olarak dünya hayatında perişanlıktan başka ne kazanırlar, kıyamet gününde de en şiddetli azaba uğratılırlar. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.” (Bakara, 85) ayetindeki gibi bir okuyuş değildir.
Bu okuyuş; “Ahir zamanda yaşça küçük, akılca kıt birtakım gençler çıkacak. Yaratılmışın en hayırlısının sözünü söylerler, Kur’an’ı okurlar. İmanları gırtlaklarından öteye geçmez. Okun avı delip geçtiği gibi dinden çıkarlar…” (Buhâri Şerif) Hadisi Şerifindeki okuyucunun kıraati hiç değildir.
Bu okuyuş; “Biz bu Kuran’ı bir dağa indirseydik, Allah’ın korkusundan onu baş eğmiş, parça, parça olmuş görürdün. Bu misalleri düşünsünler diye insanlara veriyoruz.” (Haşir, 21) ayetindeki gibi mesuliyeti omuzlarında hissederek bir okuyuştur.
Bu okuyuş; “Allah, kelamın en güzelini ikizli, ahenkli bir kitap olarak indirdi. Ondan Rablerine saygısı olanların derileri ürperir. Sonra derileri de, kalpleri de Allah’ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu Allah’ın rehberidir. Allah, onunla dilediğini doğru yola çıkarır. Her kimi de Allah şaşırtırsa, artık ona doğru yolu gösterecek yoktur.” (Zümer, 23) fermanındaki gibi derileri ürperten bir okuyuştur.
Bu kılınan namaz; Hz. İbrahim a.s.ın, İsmail a.s.’nin, İsa a.s.ın, Muhammed a.s.’ın ve tüm enbiyanın kıldığı namazdır. Bu namaz huşu içinde kılınan ve insanı dünya ve ahirette kurtaran namazdır.
Bu namaz; “Münafıklar, Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Hâlbuki Allah, onların oyunlarını başlarına geçirecektir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar. Allah’ı pek az anarlar.” (Nisa, 142) Hükmü ilahisindeki gibi yalancı, riyakâr ve münafık tiplerin namazı değildir.
Bu namaz ; “Vay o namaz kılanların haline ki, Kıldıkları namazın değerine aldırış etmezler. Gösteriş yaparlar onlar.” (Maun, 4) ayetindeki gibi ne yaptığını bilmeyen şuursuzların namazı değildir.
Bu namaz; en dipten ta gönüllerin derinliğinden kuldan Rabbe bir miraçtır. Bu namaz fuhşiyattan ve kötülükten alı koyan vücudu manevi mikroplardan koruyan ilahi bir kalkandır.
Okuduğu kendisine fayda vermemiş, kıldığı namaz kendisini kötülükten alı koymamış, ilahi gözetimden -murakabeden- uzak olanlar aslında hiç Kur’an okumamış hiç namaz kılmamışlardır.
Gerçekten namaz fahşadan, yani açık çirkinlikten, edepsizlikten, fuhşiyattan ve münkerden; aklın ve şer’in beğenmeyeceği uygunsuzluktan ve günahtan alıkoyar. Çirkinlikten ve uygunsuzluktan uzaklaştırır.
Doğru bir şekilde namaza devam edildikçe iyilikler artar. Efendimiz buyurmuştur ki: “Kim bir namaz kılar da, o namaz kendisini açık ve gizli kötülüklerden alıkoymazsa o namazla Allah’tan uzaklaşmaktan başka bir şey artırmış olmaz”
Tâhâ Suresi’nde “Beni anmak için namaz kıl.” (14) buyrulduğu üzere Allah’ı anmak; namaz en büyük iştir. Yani asıl bütün incelikleri, detayları ve gerçeği ile Allah Teâlâ’yı anmak ve O’nun azamet ve kibriyası huzurunda kulun değişiklikleri ve tavırları ile acizlik ve ihtiyacını arz etmesi demek olan namaz, en büyük amel veya açık ve gizli kötülüklerden men için en büyük sebeptir. Çünkü namaz Allah’a bağlanma durumudur. Bu yüzden kişi namazla birlikte büyük günah işlemekten, kötülüklere bulaşmaktan utanır, bu şekilde Allah’ın karşısına çıkmaktan sıkılır. Namaz arınmadır, kötülüklerden soyutlanmadır.
Kötülüklerin kiri, iğrenç davranışların ağırlığı namazla uyuşmazlar:
Namazı gerçek anlamda kılmak ile namazın gerektirdiği hareketleri yapmak arasında büyük fark vardır. Namaz gerçek anlamda kılındığı zaman Allah’ı anmaktır. “Allah’ı anmak en büyük ibadettir.” Kesin olarak büyüktür, her türlü heyecandan, her türlü özlemden büyüktür. Bütün ibadetlerden ve içten yakarışlardan daha büyüktür.
“Allah ne yaptığınızı bilir.” Hiçbir şey, hiçbir durum O’na gizli kapaklı kalmaz. Hepimiz O’na döneceğiz. Yaptıklarımıza göre hak ettiğinizle karşılaşacağız.