Abdullah Kibritçi İle Röportaj

Abdullah Kibritçi İle Röportaj

1- Genç Adamlar’ın tanımasını ve takip etmesini istediğimiz isimlerden birisiniz. Bize kendinizden ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

Yolda olmayı seviyor, uzaktaki insanların hikâyelerini ülkemizdeki insanlara ulaştırmayı bir görev biliyorum. İHH İnsani Yardım Vakfı’nda çalışıyor, bu vesileyle mazlum coğrafyalara ulaşıyor ve yardım çalışmalarına katılıyorum. Bunun yanında vakfın belgesel projelerine destek veriyorum.

2- Özellikle gençlik yıllarında seyahat etmenin çok önemli olduğunu biliyoruz. Günümüzde ise yurtdışına seyahat etmek gerçekten ciddi maddi güç istiyor. Biz gençler ekseriyette bu sorunu aşamıyoruz. Neler tavsiye edersiniz?

Seyahat etmeye kendi sokağımdan mahallemden başladım. Bir ilçeden diğerine yürüdüğümde henüz sekiz yaşındaydım. İndirimli toplu taşıma kartı aldığım yaşlarda ise otobüs, trenle ve metroyla İstanbul’u keşfe çıktım. Şunu söylemeye çalışıyorum; “bu bir tutku meselesi.” Yurtdışına çıkmak özellikle Balkanlar’a yolculuk yapmak kolaylaştı ancak oralara gidemediğiniz durumda da yapabileceğiniz çok şey var. Özellikle İstanbul bu konuda çok bereketli. Eğer Afrika’ya gidemiyorsanız Langa’daki Somali sokağına uğrayabilirsiniz. Langa’da yaptığınız bir yürüyüşte onlarca milletten insanla karşılaşır ve hatta isterseniz Afgan gençlerin evlerine misafir olabilirsiniz. Eğer Asya’ya gidemiyor ve sokaklarının keyif verici karmaşasına karışamıyorsanız benzerini Esenler’de Bağcılar’da yaşayabilirsiniz. Fatih‘te Malta’dan Hırka-i Şerif’e kadar yürüdüğünüzde, lokantaların yanından geçtiğinizde kakule ve köri kokularını duyar bir Arap ülkesine gitmiş gibi olursunuz. Bu yürüyüşlerin hepsini bir dua niyetine yaparsanız da bir gün gitmek istediğiniz uzak diyarlara kapılar açılır. Yani, seyahat için illa para gerekmiyor, yeteri kadar dolu bir Akbil’le aylar boyunca onlarca hayata, hikâyeye yolculuk yapmak mümkün.

3- Seyahatlerimizi nasıl bereketlendirebiliriz?

Not almak. O seyahat hakkında yazmak. Başka insanlar tanımak. Kendinle baş başa kalmak.

4- Genç bir seyyahın çantasında neler olmalı? Sizce seyahat neden yapılır?

Çantaya ne koyacağımız ihtiyaçlarımızla ve yolculuğun şartlarıyla alakalı. Gidenler mutlaka bilirler ki ilk seferler genelde yanlış tercihlerle doludur. Lazım olur diye doldurulan şeylerin çoğu külfet olur. Ancak zamanla ve tecrübeyle eşyayı azaltmak, eşyadan kurtulmak mümkün olacaktır. Bu aynı zamanda konfordan feragat etmek demek. Aslında yolculuk bu manada insanı eğitir, eşyaya bağımlılığını azaltır.

Seyahat şunun için yapılır demek pek makul gelmiyor bana. Ancak ben şaşkınlıktan yola düşüyorum. Arka sokaklarda olan biten sürekli beni şaşırtıyor. Başka insanların başka hikâyeleri, sokaklardaki hayat, giderek eskiyen yaşanmışlıkların izleri beni hayrete düşürüyor. Arka sokaklarda ne zaman yürüsem kalbim heyecanla çarpıyor.

5- Aile olmak belgeseli ile ne amaçlıyorsunuz? Bu belgesel sizin için ne ifade ediyor?

Aile Olmak belgeseli Emre Karapınar’ın projesiydi ve beni hikâye ve metinleri yazmam için davet etti. Yıllarca beraber uzun yolculuklara çıktık, binlerce kilometre yol gittik ve mesajımızı anlatmanın yollarını keşfetmeye koyulduk. Belgeselin amaçlarından ilki elbette aile olmanın önemini anlatmak. Diğerleri, şükre sebep olmak. Ve dünyanın bizim etrafımızda dönmediğini, bambaşka hayatlar da olduğunu hatırlatmak.

6- (Bu soru “kendin sor kendin cevapla” kısmıdır.) Aklınıza ilk gelen seyahat hatıranız nedir?

Ruanda’daydım. Ülkede yolculuğa çıkmış, bir aracın içinde gidiyorduk. Yan koltukta hasta olan ve uyuyan Sudanlı rehberim vardı. Aracı süren genç Kongoluydu. Ben Türk’tüm. Çalan şarkıyı Lübnanlı bir sanatçı Filistinli bir şarkıcının eserini miksleyerek yapmıştı. Ve bir kaç gün sonra Burundi’ye gidecektim. O an bütün bunları fark edip durdum. Hayat bir an olağanüstü garip geldi.

7- Genç Muhabir “senin derdin ne?” gibi absürt bir soru sorsaydı nasıl cevap verirdiniz?

Derdim, uzakları yakın etmek. Bunun yollarını arıyorum.

8- Genç Adam Dergisi olarak sizi hortluyoruz şiirinizle tanıdık. Nasıl bir ruh hali bu şiiri yazdırır insana?

Yıllar geçmiş aradan… O sıralar tartışmalar vardı sanırım, laiklikle alakalı. Bir grubun diğerine baskısı söz konusuydu. Sürekli laiklik elden gidiyor yaygarası vardı. Köşe yazarları bu konularla ilgili eli ayağı düzgün ama hiçbir şey söylemeyen şeyler yazıyordu. Yazarlar konulara çok usturuplu değiniyor, önemli mesajlarını önemli cümlelerle(!) ifade ediyorlardı. Okuduğum metinlerdeki lezzet eksikliği ve gereksizliğin beni yazmaya ittiği zamanlardı. Derdimizi eğlenceli bir şekilde anlatmam gerek diye düşünüp yazmıştım.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.