CİHAD DERSLERİ- Dursun Usta

CİHAD DERSLERİ- Dursun Usta

Dursun Yalçın, Erzurum ili Oltu ilçesi Büyük Orcuk köyünde 1956 yılında doğdu. İlkokulu köyünde bitirdi. Maddî imkânsızlıklar yüzünden ilkokuldan sonra okuyamadı. Askere gidinceye kadar inşaatlarda çalıştı. Askerden sonra evlendi ve ilçeye yerleşti. İnşaatlarda soğuk demir ustası olarak çalıştı. Halen de aynı işini devam ettiriyor. Dursun Usta’yı bugün sütunumuza misafir ediyor ve kendisi ile konuşuyoruz. Hatırlarsanız bundan önceki bazı yazılarımız “Devamlı Kur’an Okuyoruz”, “Devamlı Hadis Okuyoruz”, “İlmihâl Okuyoruz” başlıklarını taşıyordu. Dursun Usta ile ilgili yapacağımız konuşma da “Okumak” üzerine olacak. Şunu hemen belirteyim ki, ilkokul mezunu ve aynı zamanda bir inşaatçı olan Dursun Usta, çok okuyan birisidir. Benim tespitlerime göre üniversite mezunlarından ve hatta üniversite hocalarından çok okumaktadır. Dursun Usta’nın bana sorduğu soruları bugüne kadar hiçbir ilahiyat fakültesi talebesi ve din görevlisi sormadı. Sorduğu soruların seviyesi onun ne kadar fazla okuduğunu göstermektedir.

“Okumaya ne zaman ve nasıl başladın?” diye sorduğum soruya şöyle cevap veriyor: “Yirmi sekiz yaşına kadar kitap okuma alışkanlığım yoktu. Namazlarımı da devamlı kılamazdım. Oltu müftülüğünde çalışan bir yakınımın ısrarı üzerine müftülükten Osman Keskinoğlu’nun Hz. Muhammed’in Hayatı isimli kitabını aldım ve okudum. Bu kitabı okuduğumda yeni bir hayat tarzı ile karşı karşıya kaldım. Kitabı okudukça bende “galiba ben, şimdiye kadar İslâm diye içi boşaltılmış bir dine inanıyormuşum” kanaati hâsıl oldu. Bu kitabı okudukça gördüm ki, Hz. Muhammed’in hayatı ile benim hayatım birbirine uymuyor. Kitabı birkaç sefer okudum. Sonra kendi kendime şu soruyu sordum:

“-Ey Dursun Usta, Hz. Peygamber’in derdi ne idi ki, bunca açlık, susuzluk, işkence, hicret, savaş ve daha başka sıkıntılara katlandı?” Artık bende bir kıvılcım başlamıştı. Ali Şeriati’nin Dinler Tarihi isimli kitabını okuduğumda bozulmuş ve tahrif edilmiş dinlerin bizzat o dinlerin din adamları tarafından bozulduğunu ve tahrif edildiğini gördüm.”

Dursun Usta, “Önceden sigara ve buna benzer alışkanlıkların var mıydı?” diye sorduğum soruya şöyle cevap veriyor: “Evet, vardı. Hz. Muhammed’in hayatını okuduktan sonra hepsini terk ettim. Mâlâyânî (boş, faydasız) olan her şeyi terk ettim.” Gördünüz mü? Hz. Peygamber efendimizin hayatı işte böyle okunmalı. Bir kısım insanlar var, Hz. Peygamber’in hayatını ezberlemek için okuyorlar; bir kısım insanlar da Hz. Peygamber’e benzemek için okuyor. Allah’ım, bizi o güzel Peygamber’e benzeyenlerden eyle (Âmin).

“Eski çevrenden hemen kopabildin mi? Bu zor olmadı mı?” diye sorular soruyorum. “Azmettim, karar verdim ve kararlı davrandım. Bunun için de başardım.” diye cevap veriyor. “Eski arkadaşlarım, ‘Sen de mi molla oldun?’ der, takılırlardı; hiçbirine kulak vermedim. Sözlerine de değer vermedim. Yani, kınayanın kınamasına aldırmadım” diye devam ediyor Dursun Usta.

“Daha sonra neler okudun?” diye soruyorum ve bu soruma şu cevabı alıyorum: “Komşularımızdan birisi alıp okumadığı bir tefsir kitabı verdi bana. Suûdî Arabistan’da işçi olarak çalışırken almasını tavsiye etmişler; o da almış okumamış. Bu, rahmetli Seyyid Kutub’un Fî Zılâli’l-Kur’an isimli kitabının Türkçe tercümesiydi. Bu kitabı alır almaz birinci ciltte rahmetlinin hayatını ve şehid edilmesini okudum ve çarpıldım. Yirmi iki ay içinde on altı ciltlik bu kitabı süze süze okudum. Akşam, inşaattan geldiğimde yatma saatine kadar okurdum. Sabah namazını kıldıktan sonra da inşaata gideceğim saate kadar okurdum. Okudukça câhil olduğumu anladım. Câhil olduğumu anladıkça okumaya hız verdim. Seyyid Kutub’un hayatını okudukça cana geldim, dirildim. Kim bilir, bu şehit benim gibi nicelerini diriltmiştir?” Yüce Rabbimiz, şehitlerin ölmediğini ve onların diri olduğunu haber verir Kur’ân-ı Kerim’de. Şehitler, toprağa düşmüş birer tohumdur. Onlar, değişik zamanlarda, dünyanın değişik yerlerinde filiz verir, kök salar, boy atarlar.

“Daha sonra ilmihal kitaplarını okudum. Muhammed Ebû Zehrâ’nın Mezhepler tarihini okudum” diye devam eden Dursun Usta’ya “Kur’ân-ı Kerim okuman nasıl?” diye soruyorum. Şöyle cevap veriyor: “Köyde, küçük yaşta Kur’ân-ı Kerim okumayı öğrenmiştim; ama devam ettiremediğim için unutmuşum. Bir ara Kur’ân-ı Kerim okumaya yoğunlaştım. Bu konudaki eksikliğimi giderdim.”

Dursun Usta, şimdi usûl kitapları (Fıkıh Usûlü, Tefsir Usûlü ve Hadis Usûlü) okuyor. Din ilimlerinde derinleşmek istiyor. Yaşı buna müsait. Usûlüd-din, ictihad, müctehid, ulemâ, nesh, muhkem, müteşabih konularına yoğunlaşmış. Sünnet konusunda, Hayri Kırbaşoğlu’nun, Ebû Reyye’nin, Mustafa Sibâî’nin kitaplarını okumuş. Yakın zamanda Kur’ân-ı Kerim’i üç sefer meâli ile birlikte hatmetmiş. Hamdi Yazır’ın Hak Dini Kur’an Dili’ni, Mevdûdî’nin Tefhîmu’l-Kur’ân’ını, Muhammed Esed’in meâl-tefsirini, Hamdi Döndüren’in bütün ilmihâllerini, Said Hava külliyâtını, İzzet Derveze’nin eserlerini, Said Ramazan’ın eserlerini okumuş ve halen okuyor.

Yukarıdan beri yazdıklarımız Dursun Usta’nın bir kısım okuma faaliyetleridir. Onun okuduğu kitaplar yazdıklarımızdan ibaret değil; çok kitap okumuş. İnşaat demirciliğinden kazandığı ile hem evini geçindirmiş, hem de evinde bir kütüphane kurmuş. Okuduğu kitaplar ona bir kimlik ve kişilik kazandırmış. İstiyor ki, dinî kitapları okuyarak herkes tahkîkî imanı kazansın. “Kör taklitçiliğe karşıyım. Taklitçilik maymun için meziyettir ama insan için zillettir. Müslüman taklid etmez, örnek alır; örnek alacağımız kişi de Hz. Peygamber’dir.” diyor.

Demirci ustası bu seviyede olan bir ümmetin üniversite mezunları, aydınları, münevverleri, dava adamları hangi seviyede olmalı? Bu saydıklarımız istenilen seviyede mi? Orada değilseler ne iş yapıyorlar? Niçin okumuyorlar? Yüklendikleri misyonu, yapmaları gereken işleri başkaları mı gelip yapacak? Yoksa biz, Müslüman olarak yaşamayı kolay, dava adamı olmayı basit mi zannediyoruz?

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.