Varlığın Anlamlandırılması

Varlığın Anlamlandırılması

Geleneğin yerine seküler-ilerlemeci bir varlık tasavvurunun inşa edilmesi anlamında modernizm, son birkaç yüzyılın dünya görüşlerinden birini oluşturuyor. İslam düşüncesini de birçok yönden etkileyen modernizm, varlık tasavvuru açısından incelenmesinde de önem addetmektedir. Varlığa bakış açısı duyu ötesi varlık alanını da şekillendirecektir.

Bu gün modernizmi tecrübe eden bir çağda yaşıyoruz. Modernlik ilerleme, kalkınma, ekonomik fayda ve verimlilik adı altında insana ve tabiata ilişkin varlık tasavvuru inşa eden bir sistemdir. Çağdaş, insancıl, yahut estetik görünümler altında akıl ve erdem yoksunu tutum ve fikirlerin modern toplumların bilinç altına nasıl yerleştirildiğine hep birlikte şahit oluyoruz. Modernizmin, bize emanet olarak verilen yer yüzünü giderek yaşanmaz hale getirdiği gerçeğini inkar etmek mümkün değil. Anlam ve değer dünyasını İslam inanç esasları bağlamında kuran Müslümanlar, İnanç esaslarını (Tanrı, vahiy, ahiret vb.) gayb teolojisi sisteminde hakikate dayandırır. Modernizmin duyularla sınırlandırılmış bir varlık tasavvuru anlam değer dünyamızda çarpıklıklar meydana getirmekte ve insana ve tabiata karşı bakış açımızı zedelemektedir. Bu manada varlığın  anlamlandırılması dünya hayatının anlamlandırılması olarak değer görecektir.

Dünya hayatının anlamlı yaşanabilmesinin tek çıkar yolu varlığa atfedilen anlamla birebir eş değer olduğunu tarihi serüveni okuduğumuzda idrak ediyoruz aslında. İlk çağ felsefesinden hareketle insanların yaşam stilini varlığa yükledikleri anlam belirlemiştir. Varlığın fizik temellerini Batlamyus oluştururken, felsefi temellerini de Aristo ve Platon inşa etmiştir. İlk çağ felsefi yaklaşımlarının merkezinde din olgusu büyük bir etken olarak yer tutarken bu olgu 17. Yy felsefesi ile birlikte değişmeye başlamış artık yeni bir dönemin ayak sesleri de kendini göstermiştir. Dünya merkezli bir varlık anlayışı bu dönemde yerini güneş merkezli bir varlık anlayışına bırakmıştır.  Bu görüş, varlığa, bilimsel olarak deneylenip gözlemlenerek yaklaşılabileceğini göstermiş ve diğer disiplinler de bu yaklaşımdan nasibini almıştır. Varlıkla ilgilenen diğer tüm tinsel disiplinler, felsefe, sosyoloji, psikoloji, tüm olguların bilimsel yaklaşımlar ile açıklanabileceğini savunmaya başlamıştır.

17. Yüz Yıl tam anlamıyla yeni bir dönemin yüz yılıdır. Eski olan ne varsa değerini kaybetmiş yeni olana, ileriye taşıyana kapı aralamıştır. Modern felsefe,  bu dönemde şekillenmiştir. Din olgusu bu dönemde yerini insan olgusuna devretmiştir. Her şeyin merkezine insan yerleştirilerek akıl ve bilginin gücü ispat edilmeye çalışılmıştır.

Bazı düğümler çözümlenmeyi bekler. Çağımızda çözümlenmeyi bekleyen bir düğüm varsa o da varlığın anlam karmaşasından kurtarılmasıdır. Anlam bunalımı olarak adlandırabileceğimiz bu durum ruhsuzluk, maneviyatsızlık olarak da görülebilir. Bu sorunlar varlığın yeniden anlam kazanması ile birlikte çözülecektir.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.