İç Hazineni Koru Gayrisini Dert Etme!

İsraf Kur’an’ı Kerim’in temel kavramlarından biridir. Yirmiden fazla yerde kullanılmıştır. Sözlükde haddi aşmak sınırı geçmek demektir.
“Haddi aşmayanız, Haddi aşanlardan olmayınız, Allah haddi aşanları sevmez.” Ayetleriyle insan bir çok bir yerde sınırı aşmama noktasında uyarılmıştır. Kur’an başlı başına bir “had” kitabıdır. İnsan olma İnsan kalma sınırını kitap belirler. Her kim bu sınırları aşarsa insanlıktan çıkmaya yol tutmuş olur. şöyle diyebiliriz: bu durumda haddi aşmanın her türlüsü israftır. Zevk-ü sefada, yemede, içmede, mal mülkte, gezip tozmada, uyumada, konuşmada ve daha pek çok alanda haddi aşma israftır.
İsrafı Allah’ın verdiği her türlü değeri dünyada ve ahirette yaramayacak şekilde tüketme diye tanımlayabiliriz. Peygamberimiz sav. Bu değerleri hadisinde bize şöyle bildirmektedir:
“Kıyamet gününde şu beş şeyden hesaba çekilmedikçe kul yerinden kıpırdayamaz. Ömrünü nerede tükettiğinden, gençliğini nerede eskittiğinden, malını nerede kazanıp, nereye harcadığından ve bilgisiyle ne yaptığından…
Önceki milletlere baktığımızda Zamanı da mekanı da malı mülkü de daha değerli kullandıklarını görüyoruz. Filozofların, mucitlerin, Alimlerin, Seyyahların isimlerini saymakla bitiremeyiz. Bu günle yarıştıramayız bile. Maalesef ki bu günün toplum insanı gününü gün etmekle yetiniyor. Eşyanın hakikatini anlamak, varoluşsal gayesine hizmet etmek gibi bir derdi yok.
İnsan kendini unutalı çok oldu. Kendi varlığından uzaklaşan insan bu gün mutlu olmayı her şeyi tüketmekte arıyor. Hedef mutlu olmak mı? Bu şekilde insan ancak kendini heder edecektir, ama yine de mutlu olamayacaktır. Mutluluk göreceli bir durumken çoklukla mutlu olmak herkese nasip olmayacaktır. Her şeye rağmen kanaat sahibi olan insanlar her durumda mutlu olmayı da başaracaktır. Standartlarımızı tekrar gözden geçirmek durumundayız. Mal da yalan mülk de yalan var biraz da sen oyalan diyen Yunus Emre alın biraz da siz oyalanın derken mutluluğun altında eşyanın yatmadığını anlatmaktadır. İslam her zaman içimizi temizlememiz gerektiğini bize tavsiye eder. Ama değer ölçen Batı bu gün dışı hedef göstermektedir. Dışımız yani evimiz. Çevremiz mekanlarımız, fiziğimiz ne kadar donanımlı olursa…
İç hazinesini temizleyen insan dışındaki fazlalıklarla yaşamayı da becerecektir. İslam tam da bunu istemektedir. Süleyman peygamber örneği ile insana zenginliğin önünü açmaktadır. Lakin Süleyman Peygamberin ölümüyle de dünyanın kimseye kalmayacağını resmetmektedir. İnsanı insan kılan varlığının iç dinamiklerine sahip olmasıdır.
Bir dönem sürekli iç temizliğinden, kalp tasfiyesinden bahsedilerek insanların çoğunun bir hırka bir lokma anlayışıyla hayatları müdavim ettirilmiş neredeyse. Sonra insanlar tamamen dışa meyletmeye başlamış. Sonuç olarak ikisi de hüsran. Burada noktayı koymalı ve ikisinin de orta yolu bulması sağlanmalıdır.
İnsan kendini israf etmesin yeter ki… O zaman Malını da mülkünü de zamanını da nereye sarf edeceğini bilir. Çünkü sarf etmek kolay şey değildir. İnsanla bağı olan her şey çok değerlidir. O yüzden her şeye böyle sarfı nazar edilmelidir.