İNSAN OLMAK ZOR BE DOSTUM …

Kurudu bahçenin bağın insanı
Kurudu ovanın dağın insanı
Sıksanız bir damla gözyaşı çıkmaz
Kurudu kurudu çağın insanı…
Vahye muhatap olan insan, Ahsen-i takvim üzere yaratılan, eşref-i mahlûkattır.”Biz, gerçekten insanı en güzel biçimde yarattık.” (Tin: 4)
Niçin insan olarak yaratıldığının idrâkinde olanlar, nasıl ve neden yaratıldığının da üzerinde tefekkür eder, yaratılış gayesine uygun bir hayat yaşamanın mücadelesini verirler…
Gaye nedir?…Gayret niçin?… Çaba niçin?…
“Bütün gayreti midesine gidenler için olanların kıymeti de midesinden çıkanlar kadardır.” Diyor İmam-ı Gazâli…
“And olsun ki biz insanı çamurdan (süzülmüş) bir özden yarattık.Sonrada onu nutfe halinde sağlam bir yere yerleştirdik.Sonra nutfeyi bir kan pıhtısı haline getirdik, derken o kan pıhtısını bir çiğnemlik et yaptık, bir çiğnemlik etten kemikler yarattık, kemiklere de et giydirdik.Ve sonra ona başka bir yaratılış (ruh) verdik.Bak ki şekil verenlerin en güzeli olan Allah’ın şanı ne kadar yücedir!..(Mü’minin:12-14 Hicr : 15/26)
“Öyleyse insan neden yaratıldığına bir baksın!…”(Tarık: 5)
Rabbimiz, insanı niçin, neden ve nasıl yarattığını yeminle teyid ederek anlatıyor…Bak, diyor…Seni süzülmüş bir balçıktan yaratışımıza bak…Sonra bir nutfe halinde sağlam bir yere yerleştirişimize bak…Sonra kan pıhtısı haline getirişimize bak…Sonra ondan kemikler yaratışımıza bak…Sonra o kemiklere yeniden et giydirişimize bak…Sonra seni en güzel bir surette insan olarak dünyaya getirişimize bak…Kendine bak kendine…Sonra yaratanını tanı.
“Allah sizi annelerinizin karnından bir şey bilmez halde çıkarmıştır.Belki şükredersiniz diye size kulak, göz ve kalb vermiştir.(Nahl: 78)
Oku buyuruyor Mevlâ…Sana verilen kitabı oku…Rabbini tanı.Peygamberini anla ve O’nun izinden ayrılma…Kâinat kitabını oku…Rabbinin güç ve kudretini gör.
İnsanı oku…Zira okumasını bilirsen her insan bir kitaptır aslında…Kendini oku…Okurken kibrin kirinden uzak dur, acziyetini anla…
Okunması gereken en güzel kitap annendir.Anneni oku…Ben cennete annelerin ayaklarının altına koydum…Anne ve babanı yük değil, nimet bil…Onların rızalarını kazan…Bizi huzursuz ediyorlar diye, tabelasında “Huzurevi” yazan yerlere bırakıp yalnızlığın acısını tattırma onlara…
Sana verdiğim kulak, göz, kalb nimetleri karşısında şükret…Nankörlük etme…Şükreyle ki sana verdiğim nimetlerimi artırayım.Şükretmenin de bir nimet olduğunu anla…Öyleyse şükründe bir şükür gerektirdiğini unutma, diyor Mevlâmız…
“İnsan karakıştır, insan temmuzdur,
Bahar muştulayan ayda nevruzdur.
İnsan var kadrine paha biçilmez,
İnsan var kantarda sudan ucuzdur.” Diyor şair dostum Bilal COŞKUN…
Kadrine paha biçilmeyen insan olduğu gibi, kantarda sudan ucuz sulu insanlarla da dolu cemiyet…
İnsan, bu uzun hayat yolculuğunu Hz. Adem ile başladı…
Gün oldu; maskeler takıldı yüzlere…Sahnelere kondu nice oyunlar…
Gün oldu; şefkatin, merhametin, vicdanın adı lekelendi…
Kesildi, koparıldı nice boyunlar..
Gün oldu; insan öz kardeşinin katili oldu…
Gün oldu; İbrahimle şeytanları taşladı,
Gün oldu yüreğinden melekleri dışladı.
Ve gün oldu; diktiği putların gölgesinde,
Gaflet ile zâlimi alçağı alkışladı…
Bütün bunlara şahit olduktan sonra, bir kere daha inandım ki ; insan olmak gerçekten zor bir iş…Zorda olsa bu işi başarmak zorundayız.
Bütün mesele insan olarak geldiğimiz bu dünyada, “Vahiy Haber Merkeziyle” irtibatı koparmadan, yalnız Allah’a kulluk şuuru içinde şerefli bir hayat yaşayıp, insan olarak kalabilmek ve insan olarak ölebilmektir.
“Gerçek bir insan olmak, gerçek bir Müslüman olmaktır.”diyen Cemil MERİÇ; bir başka ifadeyle gerçek bir Müslüman gerçek bir insandır, demektedir.
“Ben cinleri ve insanları, ancak (Beni tanısın ve) Bana ibadet etsinler diye yarattım!”(Zâriyât: 56) buyuruyor Allah (c.c)
İnsan Allah’a kulluğuyla, O’nu bilmesiyle, düşüncesiyle, ahlâkıyla, ruhuyla insandır…
“Bu âdem dedikleri, el ayakla baş değil
Âdem mâ’nâya derler, sûret ile kaş değil.” Diyen Kaygusuz Abdal’ a inat, kaygulu aptalların insana bakışı, mânâyı anlayanları dehşete düşürüyor…
“Eğer insan, cismiyle, cesediyle insan olsaydı, Hz Muhammed (s.a.v.) ile Ebû Cehil arasında fark olmazdı.” Der aşk eri Mevlânâ…
Muhammed İKBÂL; “Cihan insan için, insan da Allah için yaratılmıştır.” Diye insanın değerini ifade ederken; Muhyiddin Arâbî Hazretleri : İnsanın bu âleme kesb-i kemâl ve seyr-i cemâl için geldiğini söyler…
“İnsan yılan, insan çıyan,insan canavar,
Bilmez ki içinde bir nefeslik canı var.” Demişler…
Hadiselere basiretle bakan Basri İmece, Nasıl olmalı? Suâlin şöyle cevaplıyor…
Dost, dost olmalı, düşman değil.
Sevdâ sevdâ olmalı, yalan değil.
Kadın kadın olmalı, Şeytan değil.
Ev ev olmalı, vîran değil.
Dünya dünya olmalı, zindân değil.
Kafa kafa olmalı, saman (saksı) değil.
En mühimi : insan insan olmalı, hayvan değil…
İçinde bir nefeslik can taşıyan insan, akıl, iman, edep, hayâ ve Allah korkusundan mahrum kalınca canavarlaşıyor ve bütün bir dünyayı yaşanmaz hale getirip her şeyi yakıp yıkıyor…
Bozulduktan sonra âlemde insandan daha tehlikeli bir varlık yoktur.
Velhâsıl insan olmak, zor be dostum…Ve daha da zorlaşıyor…
Kalemini inancının hizmetine vakfeden imanlı şairlerimizden Cengiz Numanoğlu haklı olarak soruyor :
“Bilgisizlik ne vehimler üretti,
Önyargılar vicdanları kör etti.
Dürüst olmak…Affedilmez cür’etti,
Öfkemizden, yüreğimiz korlaştı,
İnsan olmak bu kadar mı zorlaştı?
Yedik içtik; haram helâl bir tuttuk,
Dişe göre ne bulursak hep yuttuk,
Mahşer, mîzan, Kur’ân, vicdan unuttuk,
Yollarımız hep zulümde birleşti,
İnsan olmak bu kadar mı zorlaştı?
Evet…Vicdanlarımız bu suale nasıl bir cevap bulabiliyor? Davâ insanlık davâsı…