İMAN CEVHERİ

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
“Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir)”.
Aslen ziyan içinde olan insanın kurtuluşu iman etmek ve salih amellerde bulunmakta. Yokken var edilen, değersizken değer verilen insanın rabbine imandan başka kurtuluşu yok. Rabbimiz insanı kendine kulluk için yaratmış, insana yaratılış amacını da peygamberleri aracılığıyla bildirmiştir. Hazreti Adem (as)’den Rasülullah Efendimiz’e kadar bütün peygamberler insanlığa kulluk amacını öğretmek için gelmişler insanlığın öğretmenleri olmuşlardır. Kulluğun temeli olan iman esaslarını, ibadet ve ahlakı öğretmişler, ömürlerini bu yolda harcamak sureti ile vazifelerini sonuna kadar yerine getirmişlerdir. Bazıları canlarını bu uğurda vermişler, şehitlerin öncüleri olmuşlardır. Hayatı dünya için değil, Allah için yaşayıp, ömrü ahirete harcamışlardır. Onların peşinden gidenler hep olmuştur ve olmaya devam edecektir. Kurani ifadeyle görmediklerine imanın hazzına varan bu müminler değersizi değerliye feda etmişlerdir. Ashab-ı Uhdudlar, Ashab-ı Kehfler, Kuran’da ve Hadiste yer alan pek çok vahdet yiğitleri olagelmiştir. Bunlar bazen erkek, bazen kadın, bazen çocuk, bazen genç, bazen yaşlı, bazen zengin, bazen fakir insanlar arasından çıkmıştır. Rasülulah Efendimiz’in ashabı arasından da iman mücadelesi için türlü fedakarlıklarda bulunan öncüler görmekteyiz. Bunlar İslam tarihi kitaplarında genişçe yer bulmakta. Ancak bunlardan en çarpıcı olanı İslam’ın ilk şehidesi Hz. Sümeyye’dir. O ve eşi Yasir bin Ammar işkencelere maruz kaldıkları halde imanlarında zerre zaafa düşmemişlerdir. İnkar batağındaki müşrikler tarafından şehit edilmişlerdir. Kendinden öncekiler gibi Allah’a iman yolunda şehitlik makamına erişip İslam tarihinin ilkleri arasına girmişlerdir.
‘İmandır o cevher ki, ilahi ne büyüktür
İmansız olan paslı yürek, sinede yüktür’
Böyle diyor Mehmet Akif. Aslen değersiz atılmış bir sudan yaratılan, toprak elementleriyle oluşturulmuş bedeni yine toprağa döndürülecek olan insana ruhundan bir parça vererek değer atfetmiş Rabbimiz. Onun içine iman etme, kulluk etme isteğini de yerleştirmiş. Fakat insan yeryüzünün fani güzelliklerine kendini kaptırıp şeytanın iğvasına kanıp gerçek değerini unutabiliyor. İşte o zaman o cevheri unuttuğu zaman kaybedenlerden, ziyana uğrayanlardan oluyor. Kaybedenlerden, ziyan edenlerden değil; dünyayı ahireti kazananlardan olmamız duası ve niyazıyla.