Muhtaçlığımız Yalnızca Allah’ın Rahmetinedir

Muhtaçlığımız Yalnızca Allah’ın Rahmetinedir

Musa aleyhisselam Mısır’dan ayrılıp Medyen’e geldiğinde Şuayb aleyhisselamın kızlarına koyunların sulanmasında yardım ettikten sonra bir ağacın altına çekiliyor ve “Rabbim! Bana vereceğin her hayra öyle muhtacım ki!” diyor. Başına gelenlerden dolayı yurdunu terk etmiş, bunalmış ve daralmış bir insanın ruh haliyle Allah’a iltica ediyor. Allah’a iman eden kişinin mümince tavrıdır bu.

Salgın nedeniyle farklı süreçler yaşarken bizleri de sırat-ı müstakim üzere sebat ettirecek, muhsin ve muslih yönümüzü kuvvetlendirecek, mücadele azmimizi diri tutacak da hayatın her şartında mümince tavır göstermektir. Zor zamanlar, darlık-kıtlık zamanları geçer gider. Nitekim böyle zamanlar geçmiş gitmiştir. Bizler içinde bulunduğumuz ve bundan sonraki zamanlar için kulluğumuzun gerektirdiği samimiyetle davranmak ve yaşamak zorundayız. Belki de bu sayede Allah’ın rahmetine kavuşuruz ki biz o rahmete ekmekten, sudan daha çok muhtacız. O rahmet ki;

  • Ellerimize ulaştığında dokunmamamız gereken şeylere dokunmaz, hakkımız olmayan ne varsa hepsinden el çekerdik. Gücümüzü haklılığımızı perçinlemek için değil hakkın üstünlüğü için kullanırdık. Kalemlerimizi dünyalık beklentiler için yalakalık yapmak için değil mahşerde alnımızın aklığını artırmak için kullanırdık.

 

  • Dilimize ulaştığında hakkı hak uğruna söylerdik. Eğip bükerek söylemeye çalıştıklarımızdan tevbe eder ve hayrın yayılması/ yaygınlaşması için konuşurduk. Dedikodu, gıybet ve yalandan uzaklaşınca tüm insanlığın üzerine sekinet inerdi.

 

  • Gönlümüze ulaştığında niyetlerimizin ıslah olduğunu görürdük. İmkânlarımızdan insanlara ikram ettiğimizde gönlümüze darlık gelmezdi. Şahsımızla ilgili konularda insanları affetmeyi acziyet olarak algılamazdık. Gönül genişliğimiz iki milyar Müslümanı kucaklayacak kadar genişlerdi de onlara yapılan zulümleri kendi bedenimizde hissederdik. Ancak bu şekilde küfrün ve temsilcilerinin üzerine yürürdük.

 

  • Düşüncemize ulaştığında karşılaştığımız her olaya, duruma ve probleme Kur’an ve Sünnet çerçevesinde yaklaşırdık da kulluğumuzu kime yaptığımız belli olurdu. İşte o zaman modernmiş, çağdaşmış hikâyeleri sökmez olurdu bize. Ayrıca batının hegemonyasından kurtulan düşünce sistemimiz sayesinde müminler arasından doğal olarak kaliteli, kabiliyetli ve merhametli ilim adamları çıkardı.

 

Velhasıl biz kuluz. Allah2tan rahmetini temenni ediyoruz. Yeryüzünde nesillerin ve ürünlerin bozulmasının önüne de ancak bu şekilde geçilir. İnsanın insana güveni de bu sayede gelişir. Merhamet duygusu da insanlarda ancak böyle hâkim olur. Ahirette yüzümüzün aydınlığı da sadece Allah’ın rahmetiyle olacaktır. İslam uğruna gayretten, yorulmaktan ve koşturmaktan vazgeçmezsek tabi ki.       

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.