Hedefteki Beş Coğrafya

Hedefteki Beş Coğrafya

İslâm dünyasının dört bir yanında neler olduğunu bilmek ve öğrenmek, her Müslümanın doğal vazifesidir. Biz Müslümanları bir vücudun azalarına benzeten Rasulullah Efendimiz, bu hadisinde bize adeta bir görev de vermektedir: Bir insan nasıl ki vücudunu iyi tanır ve azalarının her birini yerli yerince kullanırsa, Müslümanların oluşturduğu bünyenin farklı unsurları da birbirlerini öylece tanıyacak ve bilecektir. Bu, herhangi birine havale edilebilecek veya belli branşlarla mesleklerin üstlenebileceği bir vazife değildir. Aklı başında ve Müslümanların gidişatına kafa yoran herkes, az veya çok, bu işle ilgilenecektir.

İslâm dünyasının tanımanın, ikisi de birbirinden hiç ayrılmayacak iki yöntemi vardır: Okumak ve seyahat etmek. Coğrafyamızın tarihini, kültürünü, inançlarını, halklarını, siyasetlerini ve geçmişten günümüze taşıdıklarını kitaplardan okumak birinci önceliğimiz olmalı. Ama okumaları mutlaka sahada gözlemler ve seyahatler de takip etmeli. Sadece okuyan, güncel sonuçlara ulaşmakta zorlanır. Sadece sahada bulunan da olayların arka planına nüfuz edemez. Bu nedenle teoriyle pratiği birbirinden ayırmadan tatbik etmeliyiz. “Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi?” sorusunun cevabı da açıktır: Okuyarak gezen ve gezerek okuyan.

Bilinçli ve açık ufuklu olmak gibi bir hedefi kendisine düstur edinmiş bir Müslüman, 40 yaşına kadar şu beş coğrafyayı mutlaka ziyaret etmelidir: Buhara-Semerkant, Kudüs, Kahire, Balkanlar ve Endülüs. İslâm kültür, tarih ve medeniyetinin en önemli örneklerini bünyesinde barındıran bu coğrafyalar, zihinsel parametrelerimizin olmazsa olmaz temellerini oluşturacaktır. Elbette seyahat edilmesi gereken önemli bölgeler bunlardan ibaret değil. Fakat yola çıkanlar bilirler: Diğer bölgeler (İran, Hindistan, Kuzey Afrika, Asya) kendiliğinden listeye eklenecektir. Beş coğrafyayla temeli atan bir Müslüman, diğerlerini de elbette ihmal etmeyecektir. (Mekke ve Medine’nin bu listede olmayışına şaşırmamalı. Çünkü oralara yapacağımız ziyaretler, bizim için zaten vazgeçilmez. O nedenle Harameyn, kategorinin dışında)

Peki, neden bu beş coğrafya öncelikli?

Evvela, buralarda yaşanan tarihsel tecrübe Müslümanlar açısından bütün zamanlarda kendilerine ışık tutacak muazzam dersler içeriyor. Moğollarla, Katolik Hıristiyanlarla, Yahudilerle ve diğerleriyle yaşanan tarihsel süreçler dikkatli bir şekilde okunduğunda, bu bölgelerde yüz yüze gelinen durumların sıra dışı olduğu anlaşılır. Semerkant üzerinden İran’a ve Hint Alt Kıtası’na, Kudüs üzerinden Suriye ve Irak topraklarına, Kahire üzerinden Afrika içlerine ve Akdeniz’e, Balkanlar’dan Trakya ve Anadolu’ya, Endülüs üzerinden Kuzey Afrika ve Avrupa’ya uzanacak bir zihin, aslında bu beş coğrafyayı temel alarak İslâm dünyasının tamamına derinlemesine nüfuz etmeye de başlayacaktır.

İkinci olarak, Müslümanların dinî ve manevî dünyalarının oluşumunda, bu beş bölgenin kapsamlı bir etkisinden söz etmek gerekir. Çok sayıda akım, hareket, kişi ve aktör bu coğrafyalardan geçerek İslâm âleminin farklı köşelerine ulaşmıştır. Günümüzde Müslüman dünyayı oluşturan akıl, bu beş noktadan fazlasıyla etkilenmiştir. Müstakil bir medeniyet gibi algılanmaya çalışılan İran’daki birikim bile, bunların tesirinden kendisini kurtarabilmiş değildir.

Ve son olarak, birbirinden çok farklı kültürel dokulara sahip olan bu beş bölge, ziyaretçilerine çok farklı sürprizler ve tecrübeler sunacaktır. Okumalarla desteklenmiş seyahatler ufukların açılmasına ve zihindeki perdelerin kalkmasına yol açacaktır.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.