İkrime (r anh)

İkrime (r anh)

Kim samimi olarak şehit olmayı Allah’tan dilerse, yatağında bile ölse, Allah onu şehitler makamına ulaştırır. (Hadis-i Şerif) İslam’a ve Hz. Peygamber’e aleyhisselam düşmanlıkta babası Ebu Cehil’den aşağı değildi. Müşrikler arasında, ata biniciliğiyle şöhret bulmuş ve çevresinde müşriklerden bir fedai grubu kurmuş, savaşlarda en hiddetli hücumları yapmıştı.

Bu, yıllar sonra Müslüman olarak Yermük Savaşı’nda şehit olan İkrime bin Ebu Cehil’den başkası değildi. Resul-i Ekrem, ihtişamlı zaferiyle Mekke’ye girdiğinde, dört erkek ve iki kadının dışında herkesi affettiğini ilan etti. Bunlar, İslam’a düşmanlıkta ve zulümde en ileri gidenlerdi. Bu sebeple, yakalandıkları yerde öldürüleceklerdi. Bu dört kişiden birisi de İkrime idi. Çünkü fetih günü herkes mücadeleyi terk ettiği halde, o etrafına topladığı arkadaşlarıyla mücadeleye devam etmişti.

İkrime, bir yolunu bulup Mekke’den kaçmaya muvaffak oldu ve bir gemiye binerek Yemen’e doğru yola açıldı. Denizde dehşetli bir fırtına çıkarak gemiyi sarsmaya başladı. Gemi kaptanı halkı toplayarak, “Samimi olun ve Allah’tan kurtulmanızı isteyin.” dedi.

-İkrime, kaptana, “Halis ve samimi olmak için ne yapmam gerekiyor? Hem burada samimi olursam, bu samimiyetimi karada da devam ettirmem lazım.” dedi.

-Kaptan ona, “Gerçekten samimi olmak istiyorsan Allah’tan başka ilah olmadığını söyle.” dedi.

-İkrime, “Ben bunu söylememek için kaçıp buralara geldim!” dediyse de, kaptanın sözleri kendisine çok tesir etmiş ve sonra şöyle dua etmişti: “Ey Allah’ım! Eğer beni bu fırtınadan kurtarırsan, Muhammed’e gidip ellerine sarılacağım ve onun keremine sığınarak affedilmemi isteyeceğim.”

Bu esnada İkrime’nin karısı, Haris bin Hişam’ın kızı Ümmü Hâkim, Müslüman olmuş ve Rasulullah’a giderek İkrime’nin affedilmesini ve kendisine eman verilmesini istemişti. O şefkatli, merhametli, Yüce Peygamber, İkrime’ye eman vermişti.

Ümmü Hâkim derhal kölesiyle birlikte yola çıkarak kocası İkrime’yi aramaya koyuldu ve aylar süren yolculuktan sonra onu Tihame sahillerinde buldu. Hanımı İkrime’ye Resul-i Ekrem’in kendisine eman verdiğini defalarca söylediyse de bir türlü inandıramıyordu. İkrime eski düşmanlıklarını hatırlıyor ve affedileceğine ihtimal vermiyordu. Ama o şanı yüce Peygamber aleyhisselam şefkat ve merhametiyle onu affetmişti. Neticede karısı onu dönmeye ikna etti. Günler süren yolculuktan sonra İkrime ve Ümmü Hâkim, Medine’ye ulaştı. Mescidin bir köşesinde Rasulullah’ı bekliyorlardı. İkrime, Rasulullah’ın nasıl muamele edeceğini merak ediyor, heyecandan titriyordu. Bir müddet sonra Rasulullah çıkageldi ve onları gördü. Peygamberimiz eski düşmanlıkları katiyen hatırlatmadan ve hissettirmeden, “Merhaba, ey süvari muhacir!” diyerek İkrime’yi kucakladı.

-İkrime, “Ey Allah’ın Rasulü beni neye davet ediyorsun?” dedi. Resul-i Ekrem, “Seni Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim Allah’ın Rasulü olduğuma şehadet etmeye, namaz kılmaya, zekât vermeye davet ediyorum.” diyerek İslam’ın esaslarını anlattı.

-İkrime, “Yemin ederim ki, sen sadece hakka, güzel ve iyi şeylere davet ediyorsun. Yemin ederim ki, sana peygamberlik gelmeden önce de, sen bizim içimizde en doğru konuşan idin. Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna şehadet ederim.”

İkrime, eski günahlarını hatırlıyor ve büyük mahcubiyet duyuyordu. Onun bu durumunu hisseden Rasulü Ekrem aleyhisselam, ona büyük müjdeyi verdi: “İşte sana bugün hiç kimseye vermediğim şeyi vereceğim.” İkrime bu müjdenin ne olabileceğini anlamıştı: “Sana karşı yaptığım bütün düşmanlıklar, sana karşı attığım her adım, sana karşı geldiğim her yer ve yüzüne karşı yahut gıyabında söylediğim her söz için mağfiret dilemeni istiyorum.”

Rasulullah ellerini kaldırıp, İkrime için şöyle dua etti: “Allah’ım! Bana yaptığı bütün kötülükleri, Senin nurunu söndürmek için attığı her adımı affet! Yüzüme karşı veya gıyabımda benim aleyhimde söylediği sözleri de affet!” İkrime, Rasulullah’ın bu duası karşısında fevkalade duygulanmıştı. Artık bundan sonra her şeyiyle Allah için çalışacaktı. Şöyle söz verdi:  “Ya Rasulullah! Allah’a yemin ederim ki insanları Allah yolundan çevirmek için sarf ettiğim malın iki mislini Allah yolunda harcayacağım, Allah yolundan çevirmek için yaptığım savaşların iki mislini Allah yolunda yapacağım…”

İkrime, Müslüman olduktan sonra bazıları onunla, “Bu ümmetin firavununun oğlu!” diyerek şakalaşmak istiyorlardı. Ancak İkrime bu sözlerle eski cahiliye günlerini hatırladığı için rahatsızlık duyuyordu. Bir gün dayanamayarak Rasulullah’a şikâyette bulundu. Bunun üzerine Rasulullah ashabına şöyle dedi: “ Onu babasının ismiyle anmayın, ona böyle hitap etmeyin.”

Bu hadiseden sonra Rasulullah onun” İkrime bin Cehil” olan künyesini “İkrime Ebu Osman” olarak değiştirdi. Peygamberimizin muhterem zevceleri Ümmü Seleme’nin rivayetine göre, bir gün Rasulullah şöyle buyurmuştu: “İkrime’nin de Müslüman olmasıyla, Ebu Cehil’in nesebi kesilmiştir.”

Gerçekten Ebu Cehil’in kızlarından da çocuğu olmamış ve nesebi kesilmiştir. Yermuk’te öylesine fedakarane savaşıyordu ki, göğsünde açılan yaradan kanlar fışkırıyor ve o yine at üstünde savaşa devam ediyordu. Yanında bulunanlar, “Ey İkrime, kendine acı, bu kadarı fazladır.” dediler. O, onlara şöyle cevap verdi: “Ben Lat ve Uzza için yıllarca mücadele ettim. Şimdi bu kadar yara almışım, sıkıntılara katlanmışım, ne ehemmiyeti var?”

Muharebenin sonunda İkrime şehadet şerbetini içti. Allah ondan razı olsun!

(Alıntı- Sahabeler Ansiklopedisi- Nesil Yayınları)

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.