V’el Hâsıl Kelam / Lokman –aleyhisselam-‘’dan Hikmetler

V’el Hâsıl Kelam / Lokman –aleyhisselam-‘’dan Hikmetler

Bir sese belki de bir söze ihtiyacımız var. Sesi de sözü de yaratan Allah, bize bilmediklerimizi öğretiyor. Açıklanmadık hiçbir şey bırakmadık dediği yüce kitapta her şeyin teoriği de pratiği de verilir. Almak isteyene hikmetler çoktur. “Bir insan, kalıbı kadar Kur’an’dan nasibini alır.” Derler. Kalıplarımızın bolluktan kabardığı şu günlerde hikmetten yoksunluğumuz dikkatimizi çekiyor. Bu gün madde planında yaşarken manayı göz ardı ediyoruz.

Kur’an’da ilim ve hikmet birlikte zikredilir. Bel’am b. Baura ilim sahibi bir kişilik olarak bahsedilirken hikmetten yoksun olduğu vurgulanır. Gönderilen Peygamberler için de “Hikmet verdiğimiz kimseler” zikri kullanılır. Hikmet nedir? Burada konumuz bu değil. Ama hikmet; “manayı” ortaya koyan bir hakikattir. Hikmetimiz kesildi bu gün. Bu yargıya nasıl vardık? Evler, sokaklar, caddeler elinde fenerle manayı ararken, ruhsal bunalımların içinde binlerce insan kıvranırken, gençlerin deizme ve ateizme yöneldiğini yazarken araştırmalar; madde bağımlısı! Toplumu görmek için merceğe gerek yok.

Yıllardır materyalist eğitimden geçen bir toplum var karşımızda. Pozitivist bakışlar, sezişler, duruşlar halimizden hal bırakmadı. Zihinler bulanık, kalpler karman çorman… Zihinlerin ve kalplerin bu bulanıklıktan aydınlığa kavuşması için hikmet deryasından akan pınarla arındırılması şarttır. Eğitimin madde merkezinden manaya aktarılması gerekir. Rahlenin başına oturacak talebe de muallim de Nebevi tedrisattan geçmelidir. Nebevi olan da hikmet, ederi olmayanda ise hüsran vardır.

Nebevi olan bir zatın oğluna verdiği eğitimi örnek olması açısından ele alalım. Kur’an’da “kendisine hikmet verdiğimiz” olarak zikredilen Lokman (a.s)’ın oğluna ilk öğüdü Allah’a asla ortak koşmaması üzerinedir. Hayatın bütün öğretileri bunun üzerine kurulmalıdır. Eğitimin aslı da astarı da Tevhide yönelmelidir. Lokman a.s ın bir baba olarak çocuğuna verdiği eğitime bakın. Bir baba oğluna ne söylemeli? Nasıl bir eğitim vermeli? İşte cevap işte örnek. Babalar oğullarına taklidi eğitimden ziyade tahkike ulaşmış bir eğitim vermelidir. Babadan oğula geçen şeyler gelenek haline gelir. Geleneğimiz Tevhidimiz olsun. Her baba evladına “din” emanet ettiğinin şuurunda olmalıdır. Din eğitimi ilk olarak ailede başlar. “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız, sevdiriniz nefret ettirmeyiniz.” Hadisinin hikmetine binaen dinden nefret etmelerini değil “din “ olgusunu anlamalarına yardımcı olunmalıdır. Dinden bihaber ebeveynler varlığını korumaya devam ederken aşırı sorgulayan bir nesil de türemeye devam etmektedir.” Gençliğin imanını sorularla çaldılar.” Diyor ya yazar, hırsız işini halledeli beri çok oldu. Lakin ebeveynin “Kim nereye girdi? Ne çaldı?” bundan bihaber hali bizi bir çıkmazın eşiğine getirmiştir. Ebeveynlerin artık sorumluluklarının bilincine varması icap etmektedir. “Hepiniz çobansınız ve her çoban güttüğünden sorumludur.” Hadisi şiarınca hareket etmelidir.

İkinci olarak insana verilen öğüt anne ve babasıyla ilgilidir. “Anne babana minnet duymalısın.” Der. Eğitimin ikinci aşamasında çocuğa yeri bildirilir ve bir sınır çizilir. Aile dediğimiz mekanizmada herkesin bir yeri vardır. Peygamberimizin nebevi ufkunda işaret ettiği gibi çocukların anneye karşı efendi kesileceği dönemleri yaşıyoruz. Bu da çocuğun aile içindeki yerini bilmemesinden kaynaklanıyor. “Anne ve baba” sadece birer kimlikten ibaret olgular olarak görülemez. Annelik ve babalık birer meslek değildir. “Annelik ve Babalık görevleri” deniliyor. Bir meslek değil ki görevleri olsun. Bu bir bilinçtir. Anne de baba da görev diye yapmıyorlar ki, aradaki duyguyu diskalifiye edemeyiz. Bu gün bu duygunun zedelenmesi çocuğun yerini bilmemesine sebep olmaktadır. Annelik şefkat; babalık ise merhamet duygusundan ibarettir. Şefkat ve merhametten yoksun bir çocuk haddinin aşar. Anne şefkatiyle baba da merhametiyle çocuğa haddini bildirecektir. Anne ve babanın birbiriyle olan iletişimi de bu noktada çok önemlidir. Seviyeli ve güçlü olan bu iletişim çocuğun ebeveynine karşı tavrını belirleyecektir.

Burada anne ve babaya karşı çocuktan güzel bir tavır bekleniyor. Bu bilincin ise yine anne ve baba tarafından oluşturulduğu unutulmamalı çocuğa verilen eğitimin önemi göz ardı edilmemelidir.

“Ey Oğul” der Lokman (a.s) üçüncü olarak. “Yaptığın her işin kayıtsız olduğunu zannetme.” Burada sorumluluk bilinci aşılanmaktadır. Bu eğitimi alan bir çocuk her hareketini ahlaki çerçevede değerlendirecek, hatta öyle olacaktır ki onun için her hareket bir ahlak tezahüründen ibaret sayılacaktır. Çünkü her hareketi gözetlenmektedir. Güçlü bir irade isteniyorsa eğitimin temel taşı olan bu bilinç aşılanmalıdır. Sonuç olarak ise Allah korkusu ona yetecektir.

Lokman (a.s) devamla çocuğuna şöyle nasihat eder;

“Yavrucuğum namazını özenle kıl, iyi olanı emret, kötü olana karşı koy. Başına gelene sabret. İşte bunlar kararlılık gerektiren işlerdendir. Gurura kapılarak insanlara burun kıvırma, ortalıkta çalım satarak yürüme, unutma ki Allah, gurura kapılıp kendini beğenen hiç kimseyi sevmez. Yürüyüşünde ölçülü ol, sesini yükseltme çünkü seslerin en çirkini eşeğin anırmasıdır.”

Namaz insanda kulluk bilincini aşılayan temel ibadettir. Yalnız dikkat edilmelidir ki hitaba “yavrucuğum” diye başlanıyor. Bu işin aslı sevdirmektir. Bu gün anne ve babalar gerçekten suçlular mı? “Niçin namaz kılıyoruz?” sorusuna “Allah’la konuşmak için.” Deyip ne konuştuğunu anlamayanlardan mısınız? Namaz ve diğer tüm ibadetler sevdirilerek inşa edilmelidir.

Bir baba olarak Lokman (a.s) oğluna söylemesi gerekenleri söyledi. Kendini beğenen ve gururuna yenik düşen insandan kimseye fayda gelmez.

Bu gün teknolojik aletlerle benliğini ortaya koymaya çalışan, konuşma tarzıyla dikkatleri üstüne çekmeye çalışan bir gençliği kendine getirecek varoluş amacını kavratacak tedavisinde kullanılacak ilaçlar burada yatıyor.

İlaç burada fakat kim tedavi edecek. Kendisi de tedaviye muhtaç bir insan başkasını tedavi edebilir mi? Vesselam.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.