LA HAVLE / Madise Değil, Hadis’e Bak

Kâinata hâkim olan ebedî ve ilâhi bir kanun var. Bu kanunun îcâbı olarak da insanlık tarihi boyunca devam eden bir “Hak-Bâtıl” mücâdelesi vardır. Bu mücâdelenin en kesîfi, en tahripkârı, şüphesiz ki; bizim millî ve dinî tarih sahamızda cereyan etmektedir.
Hariçten gelen “siyasi” ve “askeri” operasyonlardan ziyade dâhilde icra edilen “fitne” ve “fesat” çıkarma hareketleri tahrif ve tahrip hareketleri bakımından daha müessir ve devamlı olmuştur.
Muhterem Osman Nuri Topbaş Hocaefendi; Müslümanlar için inanç dünyasında kurulan sinsi tuzakları teşhis ve tespit ile bizleri ikaz ediyor ve mes’uliyetimizi hatırlatıyor. Buyuruyorlar ki: “Günümüzde İslâm’ı tahrif hareketleri; ‘Mezheplere ne lüzum var?’ denilerek başladı. Ardından müctehid imamlara ve ehlullâha tenkitler baş gösterdi.”
“Daha sonra ‘Kur’an bize yeter!’ denilerek Sünnet-i Seniyye’yi gözden düşürme hücumları başladı. Son olarak da birtakım ahkâm âyetlerini, ‘Bunlar nâzil olduğu zamana âit hükümlerdir!’ diyerek âdetâ emekliye ayırma teşebbüsleri görüldü. Bütün bunlar, İslâm’ı Hristiyanlık gibi muharref bir din hâline getirme projesinin sinsi adımlarıdır. Bugün bu tahrif hareketlerine karşı uyanık olmak ve meydanı İslâm tahrifçilerine bırakmamak, mühim bir iman mes’ûliyetidir.”
Bir yakınımı diş tedavisi için yaşadığım şehrin üniversite bünyesinde bulunan diş hastanesine götürdüm. Tedaviyi yapacak olan hekimle ayaküstü sohbet ederken, sohbet konusu ile ilgili bir “Hadis-i şerif” naklettim. Ben sözümü bitirir bitirmez, diş hekimi olan zat öyle bir söz sarf etti ki, tekrarından dahi bir Müslüman olarak hicap duyuyorum. Her şey inceldiği yerden koparmış, insan ise kalınlaştığı yerden! Evet, işte o kalınlaştığı yerden kopan diş hekimi aynen şunu söyledi: “Ben Hadis’e madise bakmam. Ben Kur’an’a bakarım.”
Kanım kurudu damarlarımda… Sonra acıdım zavallı adama. İnsan bu kadar kalınlaşabiliyormuş demek ki. Bir mü’minin ağzından nasıl böyle bir şey çıkabilir! Sonra dedim ki o zata: “Sen madise bakma da, Hadis’e bak!”
“Ben Kur’an’a bakarım.” diyen okumuş câhil! Kur’an’a ben de baktım. Âlemlerin Rabbi olan Allah azze ve celle O Hadisi’ne bakmadığın Hz. Muhammed Mustafa aleyhisselam için buyuruyorlar ki: “Muhammed Allah’ın Resulüdür.” (Fetih, 29) Âmenna ve saddaknâ… İnandık, îman ettik…
- “Gerçekten size kendi içinizden bir Peygamber geldi ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok zor gelir, sizin üzerinize çok düşkündür. Mü’minlere karşı çok şefkatli ve merhametlidir.” (Tevbe, 128) Âmenna ve saddaknâ… İnandık, îman ettik…
- “De ki (Ey Muhammed): Ey insanlar! Şüphesiz ben, Allah’ın hepinize gönderdiği bir elçiyim.” (A’râf, 158) Âmenna ve saddaknâ… İnandık, îman ettik…
- “(Ey Habîbim) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ, 107) Âmenna ve saddaknâ… İnandık, îman ettik…
- “(Ey Muhammed) Şüphesiz sen, en büyük ve en güzel bir ahlâk üzeresin.” (Kalem, 4) Âmenna ve saddaknâ… İnandık, iman ettik…
- “Ey inananlar! And olsun ki, sizin için Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için Rasûlullah en güzel örnektir.” (Ahzab, 21) Âmenna ve saddakna… İnandık, iman ettik…
- “Peygamber size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan da sakının. Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azabı çetindir.” (Haşr, 7) Âmenna ve saddaknâ… İnandık, îman ettik…
- “Kim Resul’e itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur.” (Nisa, 80) Âmenna ve saddaknâ… İnandık, iman ettik.
- “Hayır! Rabbine and olsun ki, onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem tayin edip, sonra da senin verdiğin hükme razı olmadıkça iman etmiş olmazlar.” (Nisa, 65) Âmenna ve saddaknâ… İnandık iman ettik…
- “O, hevasından konuşmaz. Onun konuşması kendisine vahyedilenden başkası değildir.” (Necm, 3-4) Âmenna ve saddaknâ… İnandık iman ettik.
Hz. Aişe annemiz diyor ki: “O’nun ahlâkı Kur’an (ahlâkı) idi.”
Kur’an’ın kendisine nazil olduğu, âlemlere rahmet olarak gönderilen, en büyük bir ahlâk üzere bulunan ve ahlâkı Kur’an olan Allah Resulü Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in mübârek hadislerine bakmayacaksın öyle mi?!
Sen ey, kaba adam! Şunu unutma; İnsan sevdiklerinin sözünü dinler! Sen ey, kalın adam! Demek sen “Hadise madise” bakmaz, “Kur’an’a bakarsın” öyle mi?!
Hayır! Hayır! Sen, “Hadis”e bakmadığın gibi, Kur’an’a da bakmıyorsun! Sen Allah’ı dinlemiyorsun, Peygamberi dinlemiyorsun! Sen sadece zembereğin boşaldıkça seni kuranları dinliyorsun! Bırak o zavallıları! Sen can tende iken, hem Kur’an’a bak hem Hadis’e bak…