Kalplerin Hastalığı Tecessüs

Kalplerin Hastalığı Tecessüs

Tecessüs; “Bir kimsenin öğrenilmesini istemediği özel durumunu merak etme, araştırıp soruşturma, gözetlemek, iyice öğrenmek, onun bilgisi ve rızası dışında gizlice araştırma yapmak, gizli konuşmaları dinleme, kulak kabartma, bilgi toplama” gibi anlamlara gelmekle birlikte tecessüsün özellikle “gizli kalması istenen bir duruma vâkıf olmak için kötü niyetle yapılan araştırma” olduğunu söyleyebiliriz.

Müslüman, hata ve ayıp araştıran ve onu ifşâ eden değil, bilakis hata ve kusurları örten, sırları ifşâ etmeyendir.

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “ Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurların ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan hemen tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.” (Hucurat, 49/12)

Suizan ve gıybetle birlikte tecessüste yasaklanmış, insanların gizli kalmasını istedikleri hallerine vâkıf olmak için yapılan kötü niyetli araştırmalar da men edilmiştir. Taberî bu ayetteki “velâ tecessesü” ifadesini, “birbirinizin gizli hallerini gözetlemeyin, kusurlarını ortaya dökmek amacıyla sırlarlarını araştırmayın. İnsanların bilmediğiniz sırlarını bırakın da, görülebilen durumlarıyla ilgilenin, onları bununla övün veya kınayın” şeklinde yorumlamıştır. Başkalarının üzerine perde çekilmiş hallerini araştırmak, o perdenin arkasına uzanarak kimin ne ayıbı var, ne kusuru var, ne biçim gizlenmiş hataları var diye öğrenmeye çalışmak, bir Müslümanın işi değildir. İki kişinin özel konuşmasına kulak kabartmak, komşuların evlerinin içini merak etmek, çeşitli yollarla başkalarının aile hayatını veya onların şahsi davranışlarını araştırmak büyük bir ahlaksızlıktır ve birçok kötülüğe sebebiyet verir. (Mevdudi, Tefhimül Kur’an)

Abdullah bin Ömer radiyallahu anh şöyle rivayet etti: “(bir gün) Peygamber aleyhisselam minbere çıkıp yüksek sesle şöyle dedi: Ey dili ile Müslüman olup iman kalplerine nüfuz etmemiş olan topluluk! Müslümanlara eziyet etmeyin, onları ayıplamayın, onların kusurlarını araştırmayın. Kim Müslüman kardeşinin kusur ve ayıplarını araştırırsa, kıyamet gününde Allah onun ayıbını ortaya koyar. Allah kimin ayıbını ortaya çıkarırsa evinde dahi olsa onu rezil eder. (Ebu Davud, Edeb, 40)

Evet, Müslümanın nazarında elle yapılan tecavüz ile tecessüs, gıybet, iftira hakaret, alay etme gibi dil ile yapılan tecavüz ve çekiştirme arasında fark yoktur. Zira birisi onun maddi yönünü zedelemekte diğeri ise manevi yönünü yıpratmaktadır. Peygamber aleyhisselam Miraç’a çıktığında, orada bir topluluğun yanından geçerken, onların demirden tırnaklarla yüzlerini ve göğüslerini yırtıp kanattıklarını görünce Cibril’e bunu sebebini sormuş o da bunların insanları çekiştiren ve onların gizliliklerini ortaya çıkaran kimseler olduklarını söylemiştir. (Ebu Davud, Edeb, 35)

Tecessüste insanın gözü, kulağı ve hatta kalbi birer aracı olması hasebiyle, hepsinin ayrı ayrı sorumluluğu söz konusudur. Zira başkasına ait bir gizliliği dinlemede veya başkasına ait özel bir konuşma ya da telefona kulak kesilmede kulak aracı olduğu gibi, başkasının görülmesini istemediği bir gizliliğe şahit olmada da göz devreye girmektedir. Yani tecessüsün birinci derecede aletleri dil, göz ve kulaktır. Bunun için Yüce Allah; “Bilmediğin şeyin peşine düşme! Çünkü kulak, göz, kalp gibi azaların hepsi de ondan sorguya çekilecektir.” (İsra, 17/36) beyanıyla insanların bu organlarına sıkı sıkıya sahip çıkmalarını tembihlemiştir.

Affetme, kusurları görmezlikten gelme ve günahları sebebiyle insanları hemen cezalandırmama, Allah Teâlâ’nın sıfatlarındadır. Kur’an-ı Kerim’de geçen: Ğafur, Ğaffar, Settar, Afuvv gibi ilahi isimlerin kaynaklandığı bütün sıfatların mü’minlerin de birer özelliği olması lazımdır. Mü’min ilahi ahlakla ahlaklanmalı, ölçü olarak onu kabul etmelidir. Affetmeme, bağışlamama ve insanların kusurlarını gözetleme ise ilahi ahlaktan uzaklaşmanın, dolayısıyla Kur’an’dan uzaklaşmanın ifadesidir. Mü’min’e düşen kardeşinin kusurunu araştırmamak, istemeyerek görmüşse bile onu etrafa yaymamak, hiç görmemiş gibi hareket etmektir. Zira böyle bir hareket Allah’ın rızasına vesile olacak, Allah da onun günahlarını örtüp görmezlikten gelecektir.

Peygamber aleyhisselam şöyle buyurmaktadır: “… Kim bir Müslümanın ayıbını örterse, Allah da onun hem dünyada hem de ahirette kusurlarını gizler. İnsan din kardeşine yardım ettiği müddetçe Cenab-ı Hakk da ona yardım eder.” (Müslim, Zikir ve Dua, 38)

“Kim bir ayıp ve kusur görüp de onu gizlerse, sanki diri diri toprağa gömülmekte olan bir kız çocuğunu, hayata kavuşturmuş gibi sevap kazanmış olur.” (Ebu Davud, Edeb, 44)

“Her kim Müslüman kardeşini bir günah yüzünden ayıplarsa, onu kendisi de işleyinceye kadar ölmez.” (Tirmizi, Kıyamet, 53)

KAYNAKLAR

Yeni Ümit Dergisi, Prof. Dr. Muhittin AKGÜL

www.ihya.org, Nureddin TURGAY

Diyanet İslam Ansiklopedisi, Mustafa ÇAĞRICI

İslam Ahkamı, Zeki SOYAK

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.