SÖZ MEYDANI- Filistin Gerçeği

(Hiçbir gerçek ve gerekçe, ölüme koşan şehitleri ve gazileri küçük göstermemelidir. Sorgulanması gereken ölüme koşanlar değil arka plandaki rol dağıtıcılarıdır. Bu sebeple Rabbimden şehitlerimize rahmet, gazilere afiyet, Filistin Halkına da dayanma gücü diliyorum.)
Biz Müslümanlar Filistin’i Abdülhamit’ten beri tanırız. Şehir efsanesi mi, rivayet mi, hakikat mi bilmiyorum ama Sultan Abdülhamit’in önüne konulan açık çeklere rağmen vermediği, parayla ölçmediği, şehit kanıyla alındığını ve ancak kanla verileceğini söylediği Filistin topraklarını tanımaktayız. Filistin topraklarının bir de kutsal tarafı var. Orayı kutsallaştıran, hemen hemen tüm peygamberlerin uğradığı ya da yaşadığı bir yer olması. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem de Miraç münasebetiyle uğramıştır. Yine miraca yükseldiği yer ve övdüğü, ziyaret edilmesi gereken üç mescitten üçüncüsü olduğunu buyurmaları da Kudüs ve Kudüs de Filistin’i değerli yer/mekan olarak kutsallaştırmıştır. Mescid-i Aksa’nın orada olmasının yanında Müslümanların ilk kıblesi olması da Kudüs ve Filistin’i Mekke, Medine’den sonra üçüncü değerli mekan/mescit yapmıştır. Dolayısıyla Müslümanlar bu bölgeye ayrı bir değer verirler. Müslüman devlet yöneticileri, özellikle Osmanlı padişahları Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı imar ve korumada unutulmaz hizmetler yapmıştır.
Biz uzun zaman Cumhuriyet sonrası Filistin’i unuttuk. Sultan Abdülhamit’in vermediği iskan iznini, mandası olan Filistin’de İngiltere verdi. Hem de ne verme. Bu bir İngiliz planıydı. Dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour, Siyonist hareketin önemli isimlerinden Baron Walter Rothschild’e 106 yıl önce (2 Kasım 1917) yazdığı mektupta Filistin topraklarında Yahudilere bir “vatan” kurulmasını vadediyordu. “Halksız vatana, vatansız halkı yerleştirme” söylemiyle yapılan kampanyalar çerçevesinde yazılan mektubun ardından tarihi Filistin topraklarına büyük bir Yahudi göçü başlatıldı.
Önce Mekke Şerifi Hüseyin bin Ali’ye Arap Krallığı’nı vadeden, ardından Sykes-Picot Antlaşması’yla Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarını Fransa ile paylaşan İngiltere, manda yönetimi öncesi süreçte işgal altında tuttuğu tarihi Filistin topraklarında bir İsrail devletinin kurulmasına uzanan yolu hazırlamış oldu. İngiltere, 106 yıl önce Filistin halkını yok sayarak 1948’e gelindiğinde Filistin topraklarında İsrail devletinin kurulmasına fırsat verdi.
Balfour’un 106 yıl önce yazdığı mektup ve ardından sürdürdüğü manda yönetimi ile Filistin topraklarını Yahudilere “vatan” kılan ve orada devlet kurmalarına yol açan İngiltere, 2012’deki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Filistin’in devlet olarak tanınmasına ilişkin oylamada ise çekimser oy kullanmıştı.
Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) kuruldu, daha doğrusu kurduruldu. Bağımsız ve özgür bir Filistin kurmayı amaçlayan bir örgütün temeli 1964’te Kahire‘de toplanan Arap Birliği zirvesinde atılmıştır. Arap devletlerinin istismar ve lider olma arzularıyla oluşturulan örgütün esas destekçisi, Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdünnasır’dır.
FKÖ, 29 Mayıs 1964 tarihinde Filistin Ulusal Konseyinin toplanmasının ardından 2 Haziran 1964’te kuruldu. Örgüt, Arap devletleri arasındaki Arap Dünyası liderliği yarışı sebebiyle Filistinliler tarafından değil, Arap devletleri tarafından, özellikle de Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdünnasır‘ın yoğun desteği ile kurulmuştur. Arap devletlerinin, İsrail’e karşı bir maşa olarak kullanmak istedikleri Filistin Kurtuluş Ordusu da tesis edilmiştir.
Arap devletlerinde FKÖ’nün ofisleri açıldı. Arap devletleri maddi olarak da destek verdiler. O sırada emperyalist devletler de pek ses çıkarmadı. FKÖ çok karışık, değişik örgütlerin birlikteliğidir. Sonraları Baasçı anlayış ve Sovyet Rusya’nın destekleri ile marksist ve sosyalist bir hal alan örgüt, dünyadan büyük destek aldı. Batı ve ABD hariç, devlet planında bütün dünya FKÖ’ye destek oldu. Batı’daki Sosyalist ve Sosyal Demokratlar da destek verdiler. FKÖ de İsrail’e karşı hem Filistin’de hem de tüm dünyada ses getiren eylemlere girişti. Yaser Arafat başkanı olduğu örgütü ve devleti kontrol edemedi.
Bu arada Batı ve ABD, FKÖ’ye terör örgütü diyerek İsrail’in Filistinlilere yaptığını hoş görmeye başladı. Bu arada dünyadaki, Asya, Avrupa, Güney Amerika’da var olan tüm rejim karşıtı örgütlerin silahlı eğitimleri Filistin’de yapılıyordu. Mesela Türkiye’deki tüm sol örgütlerin (Dev Sol, Dev Yol, DHKC…) eğitimini Filistin Kamplarında aldığını biliyoruz. Ama o zamanlar Müslüman terörist(!) olmadığı için mi nedir bilinmez bu kamplarda hiç rejim karşıtı Müslüman eğitilmemiştir. Müslümanların kıyamında Afganistan okul olmuştur. Müslümanlar orada savaşarak eğitim almışlardır.
Her şeye rağmen dünya gençliği, solu, geniş bir entelektüel kesim, Filistin mücadelesine ilgi duyuyor ve destekliyordu. Emperyalizme, güçlüye, egemene karşı çıkmak biraz da romantizm, Filistin’i sempatik yapmıştı. Bu da Oslo görüşmeleri ile bir Filistin devleti kurulmasını sağlamıştı. Yaser Arafat bu devletin başkanıydı. İsrail’i devlet olarak tanımıştı, Yaser Arafat da mutlu idi. Büyük mal varlığı ve Müslüman olmayan eşiyle kral gibi yaşıyordu. Onun ölümü sonrası laik Mahmut Abbas yerine seçildi.
Ama bir gerçek vardı, Filistin halkı, İsrail’i bir türlü içine sindirememişti. Arafat’ın karizması da halkın bu tepkisini ortaya koymayı engelliyordu. FKÖ içindeki bazı örgütler (El Fetih hariç) de halkla aynı düşüncedeydi (El-Fetih, Güç 17, Havari Grubu, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi ve Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi).
Dünya, Sovyetlerin dağılmasıyla (1991) tek kutuplu hale gelmişti. Solculuk, sosyalizm, komünizm… hepsi değer ve güç kaybına uğramış ve işlevsiz olmuştu. Bu sebeple FKÖ laik bir karakter almıştı. İsrail için tehlikesi de yoktu. Herkes hayatından memnundu.
Filistin halkının; bağımsızlık, özgürlük ve İsrail’in topraklarını işgal etmesi karşısında direniş duygularında İslam faktörü hep bastırılıyor, öne çıkartılmıyordu. Hâlbuki o halkın çoğu Müslümandı. FHKC kurucusu George Habaş gibi Hıristiyan, laik, Marksist, Leninistlerin dışında geniş bir Müslüman kitle vardı. Peki, bunlar niye ortalıkta yoktu? İşte bu sorunun cevabını Mısır Müslüman Kardeşleri verdi: Hamas meydana çıktı.
Yazı uzun olacak. Bu sebeple Hamas nedir, ne değildir gibi soruları sonraya bırakalım. Konuya gelecek sayıda devam ederiz inşallah. Kalın sağlıcakla…