SİZDEN GELENLER- Günah ve İsyanlar, Bela ve Musibetleri Celbeder

Toplumların başına gelen bela ve musibetlerin sebepleri arasında; zulüm, fuhuş, zina, livata (homoseksüellik), faiz, içki, kumar, yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık, gasp, yetim malı yemek, kamu malını zimmetine geçirmek, adaletsizlik, ölçü ve tartıda hile, israf, zekât vermeme, cimrilik, adam öldürme gibi fiilleri ve daha fazlasını sayabiliriz.
Ferdi, içtimai ve global problemlerin kaynağında da savaş, terör, işsizlik, yoksulluk, gelir adaletsizliği, haksızlık, baskı ve zulüm, ayrımcılık, güvensizlik, çaresizlik, korku ve bunalım vardır. Ayette değinildiği üzere insanların işledikleri günahlar yüzünden fesat ve bozulma ortaya çıktı, böylelikle Allah, verdiği bela ve musibetlerle onlara yaptıklarının bir kısmını tattırmaktadır. “İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler” (Rûm, 30/4)
Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir kitabında bu ayetin tefsirini şöyle yapar: “İnsanların günah ve isyanları yüzünden, karada ve denizde belâ ve musibetler ortaya çıktı. Beyzâvî şöyle der: Âyette geçen fesattan maksat, insanların günahları ve isyanları yüzünden kıtlık, yangın, felaketlerinin çoğalması, bereketin kalkması ve zararların çoğalmasıdır (Beyzavî, 2/106). İbn Kesir de şöyle der: Ekinlerin ve meyvelerin azalması günahlar yüzündendir. Çünkü yerlerin ve göklerin salâhı itaate bağlıdır (Muhtasar-ı İbn Kesir, 3/57). Yaptıklarının hepsi sebebiyle âhirette cezalandırmadan önce, bazı amellerinin vebalini tattırmak için bu belâlar ortaya çıktı. Umulur ki tevbe ederler ve yapmakta oldukları günah ve isyanlardan vazgeçerler.” (Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 4/525)
Bir toplumda nimete nankörlük etme ve iyi, güzel hasletlerin terk edilmesiyle nimetler elden gider ve belanın gelmesi çabuklaşır. “Allah, güven ve huzur içinde olan bir kasabayı misal verir: Her taraftan oraya bolca rızık geliyordu. Ama Allah’ın nimetlerine nankörlük ettiler; bu yüzden Allah onlara yaptıklarına karşılık açlık ve korku belasını tattırdı” (Nahl, 16/112). Bu ayetin tefsiri hakkında Taberî şu açıklamayı yapmaktadır: “Allah Teâlâ, Hz. Muhammed’i (s.a.v.) oraya Peygamber olarak gönderince Mekke’ye en büyük nimeti lütfetmiş oldu. Ne var ki Mekke müşrikleri, Allah Teâlâ’nın bu nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Resulullah’a çeşitli işkenceler yapmaya giriştiler. Bunun üzerine Allah Teâlâ da onlara belalar gönderdi. Kıtlık yılları yaşadılar, açlığa düştüler.”
“Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez. Allah herhangi bir toplumun başına bir kötülük gelmesini diledi mi, artık onun geri çevrilmesi mümkün değildir. Onların Allah’tan başka yardımcıları da yoktur.” (Rad, 13/11)
Bu ayet bize uyarı ve ibret niteliğindedir; öyle ki bir toplum kendinde olanı iyi ve güzel ahlak ve meziyetleri değiştirip isyan ve kötülükte haddi aşarsa, Allah da onların elindeki nimetleri çeker alır, onları birtakım bela ve musibetlerle cezalandırır. “O ülkelerin halkı, iman etmiş olsalar ve gereği gibi sakınsalardı, elbette onların üzerine gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık, fakat yalanladılar, biz de yaptıklarından dolayı onları helak edici bir azapla cezalandırdık.” (A’râf Sûresi, 7/96)
Hadislerde zinanın ve fuhşun yayılmasının, deprem ve çeşitli hastalıklara sebep olacağı; zekât vermemenin, kıtlık ve kuraklığa sebep olacağı; faiz ve zina gibi günahlar aleni işlendiği zaman iyi kulların sessiz kalmasıyla gelecek olan belanın umumi olacağı ve günahkâr insanlardan dolayı gökten inen yağmurdan mahrum kalan hayvanların onlara lanet edeceği bildirilmektedir.
“Bir milletin içinde zina ve fuhuş ortaya çıkıp nihayet o millet bu suçu alenî olarak işlemeye başladığında, mutlaka içlerinde vebâ hastalığı, kendilerinden önceki milletlerde görülmemiş başka hastalıklar yayılır.” (İbn Mâce, Fiten, 22)
“Zina yayılınca depremler ve fitneler çoğalır.” (Deylemi)
“Bir toplum, mallarının zekâtını vermezse, mutlaka gökten yağmur kesilir.”
“Zina ve faizin yaygınlaştığı toplum, Allah Teâlâ’nın azabını hak etmiş olur.” (Hâkim)
Günahlar açıktan işlenmeye başlanınca, iyi-kötü herkes genel bir azaba maruz kalır. (Taberani)
“Eski milletlerden bir kısmına deprem ile azap yapıldı. İyiler de helak oldu. Çünkü günah işlenirken susmuşlar, önlememişlerdi.” (Taberani)
Kıtlık ve kuraklık şiddetlendiği ve yağmur yağmadığı zaman hayvanlar, Âdemoğlunun günahkârlarına lânet ederler ve şöyle derler: Âdemoğlunun günahı sebebiyledir. “İkrime (r.a) şöyle demiştir: “Yeryüzünün hayvanları ve böcekleri, hatta kanatlılar, akrepler şöyle derler: Âdemoğlunun günahları sebebiyle yağmurdan mahrum edildik…” (İbn Kayyim; el-Cevabu’l-Kâfî; s: 38) Şayet hayvanlar da olmasaydı, damla yağmur bile yağmazdı.” (Kurtubî Tefsir; c: 1, s: 418)
Başına bela ve musibet gelenler, günahlarından dönmek yerine günahlarında ısrar ederse, kalpleri katılaşır ve şeytan onlara yaptıklarını süslü gösterir. “Hiç olmazsa verdiğimiz bu musibetler başlarına geldiğinde boyun eğip yalvarsalardı! Fakat kalpleri iyice katılaştı, şeytan da onlara yaptıklarını şirin gösterdi.” (En’âm Suresi, 6/43) Hâlbuki pişman olup tevbe ve istiğfar ederek içinde bulunduklarını düzeltmeleri gerekirdi. Böylece gerçeği göremeyip basiretlerinin kapanması, onları çok acı bir sona yaklaştırır. Bela ve musibetler, kullara aciz ve ölümlü olduğunu hatırlatan ilahi bir ikaz, her türlü günahlara batmış isyan ve zulümde haddi aşmış azgın, kibirli, zalim ve sapkın kullara ilahi bir cezadır.
Bizler de bunlardan ibret ve ders almalıyız. Hayatın muhasebesini yapmalı, bol bol tevbe-istiğfar etmeli, büyük günahlardan uzaklaşmalı, küçük günahlarda ısrar etmemeliyiz. Allah’ın sevmediği hâllerimizi terk etmeli, belanın umumi gelmesine neden olan kötülüklere sessiz kalmamalı, onlara gücümüz yetiyorsa, elimizle ve dilimizle engel olmalı, bunlara gücümüz yetmiyorsa kalbimizle buğzetmeliyiz.
Allah’ın sevmediği nankörlük, şımarma, kibirlenme, büyüklük taslama, bozgunculuk, haddi aşma, şirk, küfür, fısk, günah ve isyanda ısrar etme gibi kötü vasıflardan tevbe edip temizlenerek; şükretme, alçak gönüllülük ve mütevazı olma, adaletli davranma, iyilik ve cömertlik sahibi olma gibi iyi vasıfları kazanmak için çalışmalıyız.
Selam ve dua ile…