Öşür

Öşür

Öşür vergisi kitap, sünnet ve icmâ
delillerine dayanır. Tahıl ve meyvelerde zekâtın gerekli olduğu, Kur’an-ı
Kerim’de ifade edilmektedir. “Ey iman
edenler, kazandıklarınızın temizlerinden ve size yerden çıkardıklarımızdan sarf
edin.”
(Bakara, 267) Ayetteki; “kazandığınız şeylerden” maksat ticaret
malları olup bunların zekâtı söz konusudur. “Size yerden çıkardığımız”
şeylerden maksat ise tarım ürünleri olup, bunların da öşrü kastedilir
(es-Serahsî, el-Mebsût, III, II). Başka bir ayette bazı ürünlerden şöyle söz
edilir: “Çardaklı ve çardaksız bağları,
tatları çeşitli ekin ve hurmaları, zeytin ve narı birbirine benzer ve benzemez
şekilde yaratan O’dur. Ürün verdiği zaman ürününden yiyin. Devşirildiği ve
biçildiği gün de hakkını verin.”
(En’am, 141). İbn Abbas (ö. 68/687) ve
Enes b. Mâlik’e (ö. 91/717) göre buradaki “hak”tan maksat, farz olan zekât
olup, bu da onda bir veya yirmide bir nispetinde alınır.

 

Hadislerde şöyle buyrulur: “Toprağın
bitirdiği mahsulde onda bir zekât vardır.”
(es-Serahsî, a.g.e., III,
2). “Nehirlerin
ve yağmur sularının suladığı mahsullerde öşür (onda bir); hayvanla sulanan
mahsullerde yarım öşür (yirmide bir) vardır.”
(Sahîh-i Müslim, terc. ve
şerh. Ahmed Davudoğlu, İstanbul 1977, V, 280) Öşür yükümlüsünün Müslüman olması
gerekir. Gayrimüslimlerden öşür vergisi alınmaz. Mümeyyiz ve gayri mümeyyiz
küçüklerle akıl hastalarının ürünleri de arazi, öşür arazisi olunca öşre
tabidir. Çünkü öşür bir ibadet olmaktan çok, nimetin külfeti kabilinden
sayılmıştır. Hâlbuki öşür dışındaki diğer zekât yükümlülerinin akıl ve bâliğ
olmaları şarttır. Bu konuda ibadetle yükümlü olmayanların zekâtla da yükümlü
olmayacakları prensibi benimsenmiştir. (es-Serahsî, a.g.e., III, 4; İbn Nüceym,
el-Bahru’r-Râik, el-Matbaatül-İlmiyye, (t.y), II, 254) Öşür, nimetin külfeti ve
verimli toprağın ürünü üzerinden alınan bir vergi olduğu için, İslam devleti
tarafından zorla alınıp mahalline sarf edilebilir.

 

Hangi
çeşit toprak ürünlerine öşür gerekir?

 

Ebû Hanîfe’ye göre toprağın bitirdiği her
çeşit ürüne onda bir veya insan eliyle sulama vb. masraf yapılmışsa yirmide bir
zekât gerekir. Tahıl, sebze, meyve gibi… Bu konudaki ayet ve hadisler umum
(genellik) bildirir. Ayette şöyle buyrulur: “Topraktan sizin için çıkardığımız mahsulden (zekât) veriniz.” (Bakara,
267). Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur: “Yağmur suyu ile sulanan yerden çıkan
mahsulde öşür vardır.”
(Buhârî,
Zekât, 55; Müslim, Zekât, 8; Ebû Dâvud, Zekât, 5,12; Tirmizî, Zekât,14)

 

Odun, kamış, ot ve saman gibi şeyler
genellikle kendiliğinden yetiştiği veya ziraattan maksat bunları ekip biçmek
olmadığı için öşre tabi bulunmazlar. (es-Serahsî, el-Mebsût, III, 2) Ebû Yusuf
ve İmam Muhammed’e göre, özel bakım gerektirmeden, bozulmaksızın bir yıl
kalabilen, ölçü veya tartı ile alınıp satılan mahsullerde öşür gerekir. Ancak
dayanıklı olmayan ve uzunca süre bozulmadan kalamayan sebzelerle kavun, karpuz
ve hıyar gibi ürünlerde öşür yoktur. (es-Serahsî, a.g.e., III, 2-4) Bir
araziden hem öşür, hem vergi veya haraç birlikte alınmaz. İmam Şâfi’ye göre,
topraktan çıkan, biriktirilebilen, gıda maddesi yapılan ve insan eliyle
yetiştirilen buğday, arpa, pirinç, mercimek gibi tarım ürünlerinde öşür gerekir.
(es-Seyyid Sabık, a.g.e., I, 295, 296)

 

Toprak
ürünlerinin öşre tâbi olması için belirli bir nisap miktarı konulmuş mudur? Çok
az miktarda çıkan ürünlerden de öşür vermek gerekir mi?

 

Ebû Hanîfe’ye göre; öşür toprağından çıkan
ürün az olsun çok olsun, özel sulama yapılmamışsa, yani yağmur veya nehir
suları ile sulanmışsa onda bir; dolap, su motoru, baraj ve benzeri teknik
vasıtalarla sulanan toprak ürünlerinden ise yirmide bir nispetinde zekât
alınır. Ebû Yusuf ve İmam Muhammed’e göre, toprak mahsulleri beş vesk yani bir
tona kadar zekâttan muaftır. Hadiste “Beş vesk’ten az olan mahsulde zekât
yoktur.”
(eş-Şevkânî, Neylül Evtâr, IV, 126,138; Buhârî, Tecrîd-i Sarih
(Terc.), V, 32, H. No: 692) buyrulur. Bir vesk, 200 kiloluk bir ağırlık
birimidir. Öşür, mâlî bir hak olup, Allah’ın teklif etmesiyle vacip olmuştur.
Bu yüzden diğer zekât nisabında olduğu gibi burada da nisaba itibar edilir. Ebû
Hanîfe ise öşrü, ziraat yapılabilen toprağın külfeti sayar ve bu yüzden nisabı
gerekli görmez. Yukarıdaki beş vesk hadisini de ticaret mallarının zekâtı ile
ilgili olarak kabul eder. (es-Serahsî, a.g.e., III, 3)

 

Öşür, araziden elde edilen ürünün tamamı
üzerinden verilir. Ekip, biçme ve sulama masrafları, yükümlünün diğer borçları
veya aslî ihtiyaçları dikkate alınmaz. Zaten masraflı bir tarım yapılmışsa
-sulama, gübreleme gibi- zekât miktarı yirmide bir’e düşeceği için, masraf
fazlalığı bu yolla giderilmiş olur. Bir yıl içinde birden fazla ürün elde
edilirse, her ürün için ayrı ayrı öşür gerekir. Kısaca tarım ürünlerinin öşrü
için yıllanma zorunluluğu yoktur. (İbnül Hümâm, Fethul Kadîr, II, 8-9;
el-Fetâvâyı Hindiyye, I, 187)

 

Öşür, topraktan yararlanmanın bir
karşılığı olduğu ve nimete karşılık bir külfet kabilinden sayıldığı için, bunun
İslam devleti aracılığı ile toplanması ve Tevbe suresi 60. ayette belirlenen
yerlere sarf edilmesi asıldır. Zekâta tabi mallar bâtınî ve zahirî olmak üzere
ikiye ayrılır. Nakit paralarla, altın, gümüş; evlerde veya mağazalarda bulunan
ticaret malları bâtınî çeşidine girer. Bunların zekâtı İslam’ın ilk
devirlerinde devlet tarafından toplanıp, gerekli yerlere sarf edilirken; Hz.
Osman devrinden itibaren sahiplerinin diyânetine bırakılmıştır. Zekât yükümlüsü,
bunların zekâtını yoksullara bizzat verir. Ancak bu hükme uymadıkları ortaya
çıkarsa, İslam Devleti zekâtı zorla alıp, yoksul ve muhtaçlara dağıtabilir. Hz.
Ebu Bekir, hilâfeti zamanında zekât vermek istemeyenlere karşı savaş açmıştır.

 

Sonuç olarak, insan eliyle yetiştirilen ve
ekonomik değeri olan tüm tarım ürünlerinin prensip olarak onda bir veya yirmide
bir oranında zekâta tâbi olması daha uygundur. Hadis-i şeriflerde bazı tarım
ürünü çeşitlerinin isim olarak belirtilmesi “örnek kabilinden” sayılabilir.
Amaç, toprakta insan emeğiyle yetiştirilen ürünlerin bir bölümünden yoksul
kesimi yararlandırmak ve bu arazilerden yararlananlara bir vergi yükü getirmek
olduğuna göre, bu prensibi tüm toprak mahsullerine uygulamak gerekir. Toprak
sahibinin yoksulluk sınırını aşması için bir ton’luk nisap muâfiyetinden
yararlandırılması da hakkaniyete uygun düşer. Buraya kadar anlatılanlar
ışığında öşürle ilgili aşağıdaki hususları zikredebiliriz.

 

ü  İmameyn’e göre (İmam Yusuf, İmam Muhammed) arazi
ürünlerinde nisap miktarı dokuz yüz elli kilodur. Bu nisap miktarına ulaşmayan
arazi ürünlerinden öşür alınmaz. Yine İmameyn’e göre elde bir sene kalmaya
dayanıklı olmayan sebzelerden de öşür alınmaz. Ancak bunların alım satımından
dolayı elde edilen miktar nisaba ulaşır veya bu miktar ile diğer zekâta tabi
ticaret malları, nakitler, altın ve gümüşün toplamı nisap miktarına ulaşırsa zekâtı
verilir.

ü  Zeytin, susam tanelerinden şayet öşür verilmiş
ise bunlardan elde edilen yağları için tekrar öşür alınmaz. Keza üzümler yaş
iken öşrü verilmiş ise, pekmezler için yeniden öşür verilmez.

ü  Öşürde esas arazidir. Yoksa o araziye sahip olan
kişi değildir. O bakımdan böyle bir arazi vakfedilse veya mülkiyeti deliye ait
bulunsa yine bu arazinin ürününden öşür alınır.

ü  Bir araziden yılda iki kere veya daha fazla ürün
alınsa her alınan ürün için ayrı ayrı öşür verilmesi icap eder.

ü  Öşrü verilen ürünlerin ayrıca zekâtı verilmez.

ü  Öşre tabi olan ürünlerin üzerinden bir yıl
geçmesi gerekmez. Ürünler olgunlaşıp elde edildikten hemen sonra öşürleri
verilir.

ü  Öşür verilirken, tohumlar, işçi ücreti ve
masraflar üründen çıkarılmaz. Tohum ve masraflara bakılmadan elde edilen ürünün
öşrü verilir. Meselâ bir çiftçi tarlasından yüz ton patates elde etse. Bu patates
için dört ton tohum kullansa, işçi çalıştırsa vb. masraflar yapsa. Bu yüz ton
patatesten dört ton tohumu ve diğer masrafları düşerek kalan patatesten öşür
vermesi caiz olmaz. Yüz ton patatesin tamamının öşrünü vermesi gerekir.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.