MAVERADAN MACERAYA- Merhaba Kalem Odası!

MAVERADAN MACERAYA- Merhaba Kalem Odası!

1 Muharrem 1446 günü Kutlu Hicaz yolunun son kafileleri ülkemize dönmüşlerdi. Hafızam bir zaman sarkacı gibi Hicret sonrası hadiselere takılıp kalmıştı. Peygamber Efendimiz, devlet olmak sayesinde İslami ve insani değerleri daha rahat yaşamak ve yaşatmak uğruna doğup büyüdüğü Mekke şehrine veda edip Medine’ye yerleşmişti. Ayrılırken “Ey Mekke! Allah’a yemin ederim ki sen, yeryüzündeki en hayırlı ve Allah katındaki en sevimli yersin. Eğer kavmim tarafından çıkarılmış olmasaydım senden ayrılmazdım.” diyerek hüzünlenmişti.

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından neşredilen “Hadislerle İslam” isimli eserde beyan edildiği üzere Nübüvvet zincirinin son halkası Hz. Muhammed Mustafa ile güncellenen İslam Medeniyet Tarihi, Hicret hadisesi ile yeniden yazılmıştır. Gerçek muhacirin Allah’ın yasaklarını terk eden kişi olduğu, fetihten sonra hicretin olmadığı, müminlerin cihada çağrıldığında katılmaları gerektiği vurgulanmıştır.

Peygamberimiz; hayatının son on yılında on dört defa sefere katılmış mücahit bir asker gazisidir. Bedir, Uhud, Hendek gibi üç büyük savaştan galip çıkan mareşal bir komutandır. Mekke’yi hicretten sekiz sene sonra on bin kişilik bir ordu ile fetheden dirayetli bir devlet başkanıdır. O’nun savaşlarında bile rahmet vardır. Yeryüzünde iyilik ve adaleti, barış ve huzuru tesis etmek için, köle düzenini ve bozgunculuğu, haksızlık, zulüm ve işkenceyi kaldırmak için müşrikler, münafıklar, Yehuda ve Nasara ile kıyasıya mücadele etmiştir.

Muhacirlerin Mekke’de kalan mallarını satıp askeri harcamalara ayıran zalimlerin bu hareketi bardağı taşıran son damla olmuştur. Müslümanlar teslimiyet sınavını ilk defa Bedir harbinde vermiştir. Yeşil fistan ve beyaz sarıklı, ellerinde yalın kılıç ve mızraklı üç bin ve ilave beş bin melek ordusu ile tahkim edilen Bedir savaşı, müşriklerin elebaşlarının ölümüyle tam bir hezimet olmuştur. Asırlar sonra 1915’te Çanakkale şehitleri Bedrin aslanlarına benzetilmiştir.

İnkarcılar intikam duygusu ile Uhud Dağı etrafında tekrar toplanmışlar. Münafıklar yarı yoldan dönerek askerlerin şevkini kırmayı denemişler. Mücahitlerin bir kısmı ganimet sevdası ile Ayneyn’deki nöbetlerini terk etmişler. Fakat Uhud, Peygamberimizi ve ashabını sevmiştir. Hz. Hamza’nın şehadeti asırlar boyu Müslümanlara hüzün vermiştir. Allah’ın aslanı, 1912’de Libya’nın işgalinde İtalyanlara direnen çöl aslanı Ömer Muhtar’a ilham olmuştur.

Hicretin beşinci yılında meydana gelen ve Medine Müdafaasına dönüşen Hendek Harbi, 27 gün sonra Allah’ın yardımı ile zaferle sonuçlanmıştır. Peygamberimiz hendek kazarken münafıklara karşı açlığını belli etmemek için, muhannete muhtaç olunmasın ve midesi sarkmasın diye beline kuşakla taş bağlamıştır. Bu onurlu duruş; 1916’da Medine Müdafaasında İngilizlere karşı direnen çöl kaplanı Fahreddin Paşa’nın askerlerine çekirge kavurup yedirmesine örnek olmuştur. Ayrıca; 1920’de kurulan Türk Silahlı Kuvvetlerinin 3+1 şeklindeki askeri yapılanması da o günkü Peygamber Ocağı askeri teşkilatın eseri olarak korunmuştur.

Medine Vesikasına, antlaşmasına ters düşüp vatana ihanet edenlere Hayber’de son darbe vurulmuş ve bütün Yahudi oymakları perem perem Şam civarına defedilmiştir. Cahil Arap toplumunu kendi içlerinden seçilen bir peygambere karşı şeytan gibi kullanan müşrik, münafık ve Yahudi iş birliği bozulmuştur. Yahudilerin en hassas noktası olan para, sermaye ve gayrimenkul sarmalı ve uzun boylu yaşama sevinci kırılmıştır. Bu uygulama; 1921 yılında çıkarılan Teşkilat-ı Esasiye içinde yer alan tehcir kanunundaki vatana ihanet suçu ile ilgili maddeye esas alınmıştır.

Reci olayında ve Maune kuyusu etrafında, pusu kurup yetmiş Kur’an Hafızını şehit edenlere iki ay boyunca sabah namazlarında kunut okunmuştur. Kurra başı sahabe Asım bin Sabit, 1922’de Kurtuluş Savaşı veren bir milletin milli şairi Mehmed Akif merhuma ilham kaynağı olmuştur. Şair; “Asım’ın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek; İşte çiğnetmedi namusunu çiğnetmeyecek” diye cihana haykırarak kahraman askerlerimizi taltif etmiştir.

Barışı korumak için atılan imzalar Hudeybiye’de büyük bir zafere dönüşmüştür. Devlet başkanları sözleşmelere bağlılığı, savaş hukukunu, esirlere uygun davranılmasını ve elçiye zeval olmayacağını Hudeybiye antlaşmasından öğrenmiştir. Antlaşma maddeleri, 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin dünya konjonktüründe takip ettiği “Yurtta barış cihanda barış” sloganı siyasi kuruluş felsefesine temel olmuştur.

Huneyn Gazası ve Taif Kuşatmasının akabinde Mekke fethedilmiş, kararsız kalplerin perdeleri İslam güneşine açılmıştır. Mekke’nin fetih günü hatırası olarak düzenlenen askeri merasim daha sonraki dönemlerde İslam Ordularınca resmi geçit törenlerine dönüşmüştür. Gönüllerin fethinin, ülkelerin kapılarının İslam’a açılmasından daha kalıcı olduğu idrak edilmiştir. Tekasür Suresinde kuru kuruya çoğunluk olma sevdasının dine, devlete, millete ve insanlığa bir faydasının olmadığı anlatılmıştır. Peygamber Efendimizin Mekke’nin fetih gününde “Ey Kureyş Topluluğu! Bugün size kınamak ve başa kakmak yoktur. Allah sizi affetsin. Evine çekilen ve Kabe’ye sığınan herkes güvendedir. Haydi gidiniz. Artık serbestsiniz!” şeklindeki hutbesi, 1453 yılında İstanbul’u fetheden Sultan İkinci Mehmed’e ilham olmuştur.

Dünyanın başkentinde barış elçilerinden oluşan bir ordu ile Mute ve Tebük seferleri düzenlenerek Bizans üzerine yürünmüştür. Mute Harbinde büyük bir kırıma uğramadan izlediği askeri strateji ile sancağı en son omuzlayan sahabe Halid bin Velid’in elinde o gün tam dokuz kılıcın parçalanması kendisinden sonra gelen mücahitlere model olmuştur. Bazan sakındırmanın vurmaktan daha fazla ses getireceği görülmüştür. Peygamber Efendimiz hayatta iken izlenen her türlü mekik diplomasisi ve savaş stratejisine rağmen meydana gelen çarpışmalar, savaşlar, seriyyeler, gazalar, kuşatmalar ve seferlerde toplam 208 şehid verilmiştir. Müşriklerin kayıpları ise toplamda 424 kişidir. Bu rakam, 2024 yılında dünyanın gözü önünde Filistin/Gazze’de Siyonist İsrail Yahudileri tarafından birkaç günde şehit edilen masumların sayısı kadardır.

Toparlayacak olursak; Allah insanları barış içinde yaşamaları için seçtiği son dinin adını İslam koymuştur. Allah kullarından Müslüman olduklarını defalarca duymak yerine, salih bir Müslüman olarak yaşadıklarını görmek istemiştir. Allah’ın güzel isimlerinden birisi de es Selam (c.c)’dır. Allah kullarına barış ve esenlik verir. Barış insanlığa karşılıklı saygı, güven ve yaşama sevinci getirir. Alemlere rahmet olarak gönderilen barışın kutlu elçisine göre savaş bir hiledir ve barış için son çaredir. İslam dininde savaş ancak barışı temin için yapılır. Bütün peygamberler yeryüzünde zulüm ve küfür düzenini yıkarak; yerine barış ve huzuru, iyilik ve adaleti egemen kılmak için çalışmışlardır. Allah katında amellerin en makbulü O’nun yolunda cihad etmektir.

Bu sebeple Osman Gazi; “Bizim davamız kuru bir cihangirlik davası değil sadece i’la-i kelimetullah’tır” demiştir. Kalem Odasına ilanen duyurulur. Para sizin köpeğiniz olsun! Ya devlet başa ya kuzgun leşe! 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günümüz kutlu olsun!

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.