KUR’AN İKLİMİ / Allah’ın Vaadi Haktır

“Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hâkim kıldığı gibi, kendilerini de yeryüzüne sahip ve hâkim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve korkularından sonra onlara güven vereceğini vadetti. Çünkü onlar bana kulluk ederler. Hiçbir şeyi bana eş tutmazlar. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl büyük günahkârlardır.” (Nur, 55)

Rabbimizin mübarek dediği beldeye, Kudüs’e Allah’ın izni ve emri ile girmek, onu sahiplenip ağyara kaptırmadan, mahremiyetini çiğnetmeden malı, canı, kanı pahasına sahiplenmek her nesilden Müslüman için hep bir imtihan sebebi olmuştur.

Bu ümmetin asil evlatları da ilk kıblelerini çiğnetmemek için onlarca devletini, yüzlerce şehrini, yüz binlerce mü’min erkek, kadın ve çocuğunu şehit verdiler. O kahraman neslin torunları bugün iman, irfan ve İslam düşmanları tarafından tarihinden, kültüründen, iman ve inancından uzaklaştırılarak şaşkınlık içerisinde bırakılmıştır. Bununla da kalmayarak, insanlık kadar köklü bir inancın mensubu bu millete, tarihin en büyük ihaneti işbirlikçiler eliyle yapıldı. Bu zavallı neslin imanları dâhil her şeylerinin hırsızları olan bu haydutların yaşantıları, düşünce tarzları, dünya tasavvurları onlar için ulaşılması gereken medeniyet seviyesi olarak gösterildi.

Albenisine kandığımız bu fani dünya bizi aldattı, hatta başımızı döndürdü de sarhoşların uykusuna dalmış gibi numara yaptık. Sorumluluklarımızı bir an olsun unutturan bu uyku numarası hoşumuza gitti. Ama: “Ey İnsanlar! Rabbinizden sakının; şüphesiz o kıyamet gününün sarsıntısı çok büyük bir şeydir. Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirdiğinden geçer. Ve her hamile kadın çocuğunu düşürür. İnsanları hep sarhoş görürsün, hâlbuki sarhoş değillerdir. Fakat Allah’ın azabı çok şiddetlidir. İnsanlardan bazıları Allah hakkında bir bilgisi olmadığı halde tartışır da her azılı şeytanın ardına düşer. O şeytan ki hakkında şöyle hüküm verilmiştir: Şüphesiz kim onu dost edinirse o muhakkak onu saptırır ve doğruca cehennem azabına götürür.” (Hac, 1-4)

Kendi ellerimizle nesillerimizi mahvettik, İslam dünyasının karasında ve denizinde fesat, bozgunculuk ve savaşlar çıkarttık. Düşmanlarımızı hep dışarıda aradık, içimizden bize saldıran şeytani sesleri durduramadık. Allah düşmanlarına karşı güç ve kudret hazırlamamız gerekirken ümmetin toprağını, ekmeğini, aşını her şeyini şeytanların sesleri ile böldük böldük paylaştık. Elimizdeki küçücük payları dahi birbirimizden kıskanıp korkup bir Müslümanın eline geçer diye İslam düşmanlarına ipotek ettik. Allah’ın “Mü’minler kardeştir.” hükmü ve kardeşlik hukuku ortada iken adaleti, yardımı ve hükmü Allah’ın ve bizim düşmanlarımız olan kimselerden bekledik. Onlar da kendilerine yakışan hükmü verdiler. Efendimizi tekrar tasdik ettik. Sadaknâ ya Rasulullah: “Küfür tek millettir.”

Dağınık ümmete Kur’an’ın çağrısı her zaman açıktır. “ Tubu ilallah” “Allah’a tövbe edin.” “Allah’a dönün” Zira bütün işlerimizin Allah’a döneceği gibi biz de Allah’a döndürüleceğiz. O zaman yaptığımız işlerin mahiyeti de bizim amellerimiz de ortaya dökülecektir.

Allah, mü’minlere altlarından ırmaklar akan cennetleri vadetmiştir. Kâfirleri, müşrikleri ve münafıkları da cehennemle müjdelemiştir. Yol ve yöntem bellidir. Allah’ın sıratı müstakiminde dosdoğru yürümek; Adem aleyhisselam’dan Efendimiz Muhammed aleyhisselam’a kadar önderlerimizin yolundan ayrılmadan, aynı yöntemle mücadele;

“Ey iman edenler! Sizi acı bir azaptan kurtaracak ticareti size göstereyim mi?

Allah’a ve Resulüne inanırsınız, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda savaşırsınız. Eğer bilirseniz sizin için en iyisi budur. Eğer böyle yaparsanız Allah sizin günahlarınızı bağışlar ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerinde hoş yerlere koyar. İşte büyük kurtuluş budur. Seveceğiniz bir şey daha var: Allah’tan yardım ve yakın bir fetih… Mü’minleri müjdele. (Saf, 10-13)