KAPAK / Her Duyduğumuza İnanalım mı?

“Ey İnananlar! Eğer yoldan çıkmışın (fâsık) biri size bir haber getirirse onun içyüzünü araştırın, yoksa bilmeden bir millete fenalık edersiniz de sonra ettiğinize pişman olursunuz.” (Hucurat, 6)
Ayeti kerimede geçen fâsık; Allah’ın emirlerine aykırı davranan, günahkâr, kötü huylu, kötülük yapmayı alışkanlık hâline getiren kimsedir. Fâsığın tarifi içerisine günümüzde neler girer bir düşünelim. Kitle iletişim araçlarının çoğaldığı zamanımızda bizi etkilemeye çalışan her bir araç fâsık olabilir. Allah Teâlâ bizleri binlerce yıl öncesinden ayetiyle uyarıyor ki Müslüman her duyduğuna inanmasın. Her duyduğunu da hemen anlatmasın.
Yakın geçmişimizde fâsığın getirdiği haberleri çokça örneklendirmek mümkündür. Kes, kopyala, süsle, yapıştır yaparak biz Müslümanları nasıl kandırdıklarının misalleriyle dolu tarihimiz. Hangi birini örnek verelim ki.
1. Körfez Savaşı sırasında medyanın ham petrole bulanmış karabatak kuşu görüntüleri fâsığın getirdiği habere ne güzel bir örnektir. Bu ayetle amel etmeyen herkes fâsığın getirdiği habere araştırmadan inanmıştı. Masum gibi duran haber, aslında Amerikan saldırganlığını meşrulaştırmak için stüdyoda üretilmişti ve görüntüler gerçek bir olaya değil, İtalyan yapımı bir filme ait karelerdi. Filmden “kes-yapıştır” yöntemiyle araklanan bu görüntüler, ilk seyreden için masum gibi duruyordu. İnsanlığı ölmedikçe, kim zavallı kuşların böyle bir akıbete duçar olmasına razı olur? Fakat işin aslı hiç de öyle değildi. Sadece çirkin bir saldırıya, masum kuşların bir filmden kesilen görüntüleri alet edilmişti, hepsi bu.
Aynı şekildeki tuzakları gezi olaylarında, ülkemize düzenlenen operasyonda da gördük. 15 Temmuz gecesi kesilmiş asker başı görüntüleriyle de gördük. Bu haberler, fâsığın haberinin araştırılarak yalan olduğu ortaya çıkan haberler. Peki, her gün izlediğimiz ya da takip ettiğimiz haber kanallarında, sitelerinde veya sosyal medya diye nitelendirilen uygulamalarda hangi tür haberleri hiç araştırmadan kabul ediyoruz? Dostumuz kim, düşmanımız kim, sadık kim, fâsık kim diye araştırmadan her gördüğümüzü veya duyduğumuzu kabul yoluna mı gidiyoruz? Anlık mesajlaşma sitelerinden mesaj geliyor, anında paylaşma yoluna gidiyoruz. Bunca tecrübe yaşanmışken hala aldanmak bizlere yakışıyor mu?
Yukarıdaki ayeti kerimenin nüzul sebebini lütfen tekrar tekrar okuyalım. Hisseler almaya çalışalım. Değilse yanılıyoruz, aldanıyoruz. Müslümanı kandırmak için her şeyi allayıp pulluyorlar. Bizler işin farkına vardığımızda çok geç kalmış oluyoruz. Ben öyle olduğunu bilmiyordum dememek için hazır paket olan her şeyi kabul etme hastalığından kurtulalım artık. İsra suresinin 36. ayetini sürekli göz önünde tutalım: “Bilmediğin şeyin ardına düşme; doğrusu kulak, göz ve kalp, bunların hepsi o şeyden sorumlu olur.”
“Bu bilgi Allah bilgisi, vahiy bilgisi, kitap ve sünnet bilgisi olacaktır. Hayatımızı, düşüncemizi, amellerimizi, kararlarımızı, tüm hareketlerimizi vahye dayandıracağız. Gözümüzü Allah’ın ayetlerine dikeceğiz, kulağımızı Allah’ın ayetlerine vereceğiz, kalbimizi Allah’ın ayetlerine açacağız. Varlığımızı Allah’ın ayetlerine ve Resulünün pratik sünnetine bina edeceğiz. İşte o zaman bilerek yaşayacağız, bilerek hareket edeceğiz. Tüm amellerimizi kitap ve sünnet kaynaklı yapacağız. Ve işte o zaman hayat güzel olacaktır. Değilse gözümüzü, kulağımızı ve kalbimizi bilmediğimiz bir dünyaya teslim edersek kesinlikle bilelim ki kaybedenlerden, pişman olanlardan olacağız.” diyor yakın zamanda vefat eden merhum Ali KÜÇÜK hocamız.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem efendimizin “Her duyduğunu başkalarına anlatması, kişiye günah olarak yeter.” hadis-i şerifini yaşamaya her zamankinden daha çok muhtacız.
Onun için bize gelen haberi etraflıca araştırmadan karar vermeyelim. Haberin geldiği yere dikkat edelim. Yanlış olabilir, eksik olabilir, asılsız olabilir, doğru da olabilir. Ama eğer yanlışsa, karşımızdakine bir zarar vermiş oluruz ve sonunda yaptığımızdan pişman oluruz.