İnternet’in Subliminal Mesajı

Yıllar öncesinde dinlediğim bir sohbette “geliştirilen her teknoloji, üretilen her bir makine ve insana kolaylık sağlamak için tasarlanan her türlü araç kendi kültürünü, ahlakını da beraberinde getirir.” denmişti. O zaman çok etkilenmiştim bu tespitten. Zira geçmişten günümüze insanın yapısında ve davranışlarında meydana gelen değişimi anlayabilmek adına bu tespit kendim için önemli bir köşe taşı olmuştu.
20. yüzyılın başlangıcına kadar yaşayan insanların hayatları üç aşağı beş yukarı birbirine benzerken özellikle 1950 ve sonrası için aynı ifadeyi kullanamıyoruz. Üretimde ve tüketimde meydana gelen fevkalade değişim yeni insan tiplerini de beraberinde piyasaya çıkardı. Geçmişe göre daha hızlı düşünen, aynı anda farklı kararlar alabilen, çok farklı alanlarda görüş bildiren, rahatına aşırı düşkün, yaşlanmaktan korkan, menfaat taraftarı ve maddeyi putlaştıran bir tip.
Düşündürücü bir durum var ortada. Yukarıdaki insan tipi sadece dünyanın bir bölgesinde ortaya çıkmadı. Bilhassa gençler için ülkeler arasındaki küçük farklılıkları görmezden gelirsek neredeyse dünyanın her köşesinde aynı insan tipleri mevcut. Ekonomisini sömürüye dayayıp kalkınmış olanından sömürülerek geri kalmışlığa itilen kalkınamamış ülkelere kadar hepsinde durum aynı.
“Dünya ölçeğinde bu duruma neden olan ana faktör nedir?” sorusu aklımıza geliyor. Cevap olarak -belki de refleksif olarak- internet ve teknolojik aygıtlar diyoruz. Aslında daha derin bir sorgulamaya ihtiyacımız var. “İnternet niçin geliştirildi? Makineleşme ve ortaya çıkardığı üretim neyi amaçlıyor? Düşünce sistemimizi altüst eden filmler, diziler, romanlar, hikâyeler niçin sektör haline getirildi?” (Bu soruların yerinde ve doğru cevabı bize insanlığımızı ve Müslümanlığımızı hatırlatacak.)
Şu an yeryüzünde yaşayan insanlar için ne bu sorulara kafa yoracak bir ortam var ne de bu sorulara ayrılacak bir vakit. Tam anlamıyla kuşatılmışlık yaşıyoruz. Zamanımızın her bölümü bize sorulmaksızın planlanıyor, programlanıyor. Ve “sen sadece sana çizilen programa uy!” deniliyor. İşte bu durum farklı mekânlarda aynı insan tipini oluşturan asıl etken.
Ortaya koymaya çalıştığımız bu hal kesinlikle ümitsizlik hali değildir. Tüm bunları hayatımızdan çıkaralım demek de tebliğ anlayışımıza uygun düşmeyecektir. Öyleyse başta internet olmak üzere teknolojik aygıtları Müslüman Davranış Sistemi’ne uygun tarzda kullanmak gerekiyor. Yalnızca bu kullanış tarzı bizleri birileri tarafından planlanan programlardan uzaklaştıracak ve üretilenleri ihtiyacımız oranında kullanmamızı sağlayacaktır. Değilse insanı özgünlükten alıkoyan internetin sanal ortamı bizden her şeyi paylaşmamızı isteyecek ve geliştirdiği caps mantığıyla alay etme karakterini içimize zerk edecektir.