Coğrafyamın Cetvelle Çizilme Nedeni; Ulusçuluk

Mert bir düşmanım olsaydı; ihanet, aldatma, sahtekârlık girmezdi
lügatime. Hiç olmazsa savaşımın neyin üzerine olduğunu bilirdim.
Dostlarımı, kardeşlerimi, insanlarımı ve kendimi düşmanımın
tehlikelerinden savaşımın konusuna göre korurdum. Nihayet sulh ortamı
sağlandığında insanım aynı kalitede, kardeşim aynı anlayışta, dostum
aynı ahlak üzere kalırdı.
Düşmanım; her an vücudundaki
organlarının yeri değişebilen ilginç mahlûk. Beni, insanlarımı,
kardeşlerimi, düşüncelerimi, dinimi kendine hizmetçi yapabilmek için
coğrafyama zehir saçıyor. Saçtığı zehir değil bir yıl yüzyıllar boyunca
çözülemeyecek kadar kördüğüm olmuş. Kendi ürettiği ayrımlaştırma,
farklılaştırma, uzaklaştırma tekniklerini benim ve insanlarımın üzerinde
uyguladı. “Sen ondan üstünsün. Çünkü …” yöntemiyle.
Ve darmadağın
olduk. Rengi ayrı diye, dili farklı diye, doğduğu yer başka bir yer
diye, dinini yaşamak için seçtiği mezhebi değişik diye parçaladı beni.
Üstünlük türküsünü bu maddelerin üzerinde söylettiler okul görmüş ama
cahil bırakılmış insanıma. Modern ve mantıklı cümlelerle desteklediler
anlayışlarını. Cehaletle körleşen vicdanım da düşmanımın rüzgârına
kapılıp gitti. Öyle uzaklaştılar ki rüzgâra kapılanlar aşılmaz dağların
karşı yamacına konakladılar.
Allah’ı bir ve tek ilah, Muhammed
aleyhisselamı en güzel örnek, Kuran’ı problemlerin çözüm kaynağı,
İslam’ı insanlığa giden tek yol kabul etmişken niye parça parça olduk
ki? Ortak değerlerimiz bizi bir olmaya, Bir’in peşinde olmaya sevk
ederken niye kapıldım ki batının ulusçu anlayışına? Yanlışa
sürüklendiğimi gördüğüm halde nasıl kabullendim bu ahlaksızlığı?
Sorular
arttıkça sorunlarımın da arttığını görüyorum. Sorunları azaltmak için
ya çözüme odaklanmam ya da sorularımın cevabını bulmam lazım. Cevap
arıyorum, aynı yöne doğru saf tutanlar niçin düşmanım bildiğim batının
ulus anlayışını kabul etti? Soruyu içime doğru yöneltip cevabı kendim
diye vermek istiyorum ama çok acemice olacak. Cevap bedenimin dışında.
Zorla/ dayatılarak yaşadığımız sistem ve çarkları.
Son yüzyıldan
beri insanımın önüne konulan basit hedefler, sunulan maddi imkânlar,
insan yetiştirmede seçilen yöntemler, hayatıma yön veren eğitim
programları, başıma bekçi olarak tayin edilen öğretmenler, gençlerime
göz kırpan ideal hayatlar beni ve insanlarımı cehaletle tanıştırdı.
Hayatı kazanma ve biriktirme üzerine kurduklarından okumak da iş sahibi
olmak da evlenmek de arkadaşlık da çıkardan başka bir anlama gelmedi. Ne
yazık ki insanlarım bu kandırmacayı yuttu ve savunur hale geldi.
Birleşelim,
kardeşliğimizi hatırlayalım diyorum karşıma tartışmalar, ihanetler,
hakaretler, benlikler… çıkıyor. Bir araya gelelim diyorum yönetildiğimiz
sistemlerle, eğitildiğimiz eğitim sistemleriyle imkânsız diyor. Çünkü;
Eğitim
dediler alay edercesine oyaladılar. Sevgi dediler topraklarımı cetvelle
çizdiler. Kardeşlik dediler ırkçılığı şart koştular. Özgürlük dediler
topraklarımı ödün-ç-aldılar.