Can Feda Olunca Canana

Can Feda Olunca Canana

Hz. İbrahim’in aleyhisselam tevhid mücadelesinde, Hz. İsmail aleyhisselam ve Hz. Hacer validemizin yerleri büyüktür. Onlar Hz. İbrahim’e aleyhisselam her hususta yardımcı olmuşlar ve O’nun gönlüne sıkıntı verecek ve tevhid mücadelesi’nde O’nu sekteye uğratacak hiçbir harekette bulunmamışlardır.

Nitekim İbrahim aleyhisselam, Hz. İsmail’i sağ tarafına yatırıp boğazlayacağı zaman, Hz. İsmail babasına:

“Ey babacığım! Seni hareketimle rahatsız etmemek için, ipimi iyi bağla. Kanımdan üzerine sıçramaması, kanımı görüp annemin mahzun olmaması ve bu sebeple ecrimin noksanlaşmaması için üzerimden elbisemi çıkar. Bana kolay olması için de bıçağı boğazıma çabuk sür. Çünkü ölüm zordur. Anneme gittiğinde benden O’na çok selam söyle. Eğer münasip görürseniz, gömleğimi anneme verin. Olabilir ki annem bununla teselli bulur” dedi.

Bunun üzerine İbrahim aleyhisselam: “Evladım, sen Allah’ın emrini yerine getirmekte ne iyi yardımcısın” demişti.
Hz. İbrahim aleyhisselam, oğlunun dediklerini yaptı. Alnından öptü. Ağlayarak O’nu bağladı. Sonra bıçağını alıp boğazına çalmaya başladı. Fakat bıçak kesmedi. O zaman İsmail aleyhisselam babasına şöyle dedi:

“Ey babacığım! Yüzümü yan tarafa çevir. Zira sen yüzüme bakarsan, belki sen de bir acımak duygusu belirir de, Allah’ın emrini yerine getiremezsin. Ben de nahoş bir harekette bulunmamak için bıçağa bakmayacağım.”

İbrahim aleyhisselam bunu da yaptı. Fakat bıçak tersine dönüyor ve İsmail’i kesmiyordu. İşte bu anda şöyle bir ses geldi: “Ey İbrahim! Sen bu işi bırak. Muhakkak ki rüyanı doğruladın.”
Bu ses Cebrail’in aleyhisselam sesiydi. Allah’ın emri üzere cennetten bir koç alıp, bulunduğu yerden “Allahu Ekber, Allahu Ekber” diyerek yeryüzüne inmeye başladı. Cebrail’in aleyhisselam tekbirini işiten, İbrahim aleyhisselam da “La ilahe illallahu vallahu ekber” diye tevhid ve tekbir getirdi.

İsmail aleyhisselam da yattığı yerde, Cebrail’in aleyhisselam tekbirini ve babasının tevhid ve tekbirini işitince bildi ki, Rahman olan Allah Teâlâ’nın rahmeti zuhur etti. O da “Allahu Ekber ve lillahil hamd” diyerek, tekbir ve tahmid eyledi.

İşte bundan dolayıdır ki biz ümmet-i Muhammed’e sallallahu aleyhi ve sellem, arefe günü sabah namazından dördüncü bayram günü ikindi namazına kadar 23 vakit, namazın farzını edadan sonra bu tekbiri yani, “Allahu Ekber, Allahu Ekber, la ilahe illallahu vallahu ekber, Allahu Ekber ve lillahil hamd” söylemek vacip oldu.

Hz. İsmail’in yerine Cebrail’in aleyhisselam getirdiği koç kurban edildi. Hicretin ikinci senesinde biz Müslümanlardan zengin olanlara kurban kesmek vacip kılındı.

Böylece hem Hz. İbrahim aleyhisselam hem de İsmail aleyhisselam bu büyük imtihanda muvaffak oldular ve nimet-i uzma’ya nail oldular. Allah Teâlâ’nın Kur’an-ı Kerim’de bildirdiği bu kıssada bütün Müslümanlar için büyük ibretler, işaretler ve tevhid mücadelesinde bize misal teşkil edecek hikmetler vardır.

1. Allah Teâlâ’ya tam bir teslimiyet.

2. Aile efradı arasında tam bir ülfet, muhabbet ve muavenet.

3. Allah Teâlâ’nın emrini yerine getirmek hususunda karşılıklı yardımlaşmak, emrin ifasında zorlaştırıcı değil, kolaylaştırıcı olmak.

4. Allah’ın emrine, zorlanarak değil tam bir gönül huzuru içerisinde, hiçbir darlanma olmadan severek, isteyerek teslim olmak.

5. Hz. İbrahim’in aleyhisselam “Yavrucuğum rüyada seni boğazladığımı görüyorum. Bir düşün ne dersin?” diye Hz. İsmail’e bu büyük imtihanda muvaffak olmak için, O’nun görüşünü sormasındaki hikmeti kavrayarak Allah’a kulluk ve İslam’a hizmet hususunda Müslümanların birbirleriyle istişare etmeleri gerektiğini idrak edip hayata geçirmek.

6. Gerektiği zaman, Allah için, Allah yolunda, tağutların ve tağutî düzenlerin yok olup İslam’ın hâkim olması için evladımızı, canımızı seve seve feda etmeliyiz.

7. Tevhidin yücelmesi ve küfrün zail olması mücadelesinde yerini alan bir aile reisine, hanım ve evlatları köstek değil, destek olmalı ve İslam’a hizmet yolunda gelen bütün bela ve musibetlere karşı bütün aile fertleri beraberce göğüs germeli ve birbirlerine sabır ve tahammül tavsiye etmelidirler.

8. Şu husus kati olarak bilinmelidir ki, Allah’ın emirlerine sımsıkı sarılan, ihlâs ve samimiyetle teslim olan bir fert ve cemaate Allah Teâlâ’nın rahmeti ve yardımı muhakkaktır ve Allah Teâlâ kendi dinine yardım edenlerin yardımcısıdır.

9. Ve biz Müslümanlar her zaman min tarafillah imtihan olunmaktayız. Bu imtihan, bazen nimet vermekle ve bazen de bela ve musibetlerle olmaktadır. Bunun şuurunda olarak hayatımızı Kur’an ve sünnet çizgisinde İslamlaştırarak, bu imtihanda muvaffak olmak için bütün himmet ve gayretimizle çalışmalıyız.

10. “Elestü bi rabbiküm” bezminde Allah Teâlâ’ya vermiş olduğumuz sözü ve yeryüzünde ruh ve bedenin bütünleşip şekillendikten ve buluğ çağına erip mükellef olduktan sonra, Rabbimizin Peygamberi vasıtası ile gönderdiği şeriat-ı İslam’ı kabul edip yaşantımızda hâkim kılma ahdimizi hiç hatırdan çıkarmadan ve O’nun nizamının yeryüzünde hâkim olması ve insanların kula kul değil, yalnız ve yalnız Allah’a kul olmaları için gücümüzün yettiği kadar çalışacağımıza dair verdiğimiz sözü bütün hücrelerimize kadar sindirip, bu söz ve ahitle bütünleştiğimizi sadece sözle, konuşmakla değil amellerimizle göstermeliyiz.

Kurban bir kurbiyet, bir yakınlaşmadır. Bu idrak ve mana içerisinde kurban kesmek ve Allah yolunda canlarımızı, evlatlarımızı kurban etmek şuuruna yükselmek ve bunu halis bir niyet, hak bir söz ve salih bir amelle teyit edip sıdk derecesine yükselmek… İşte gerçek kurbiyet ve gerçek yakınlık budur.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.