Cahiliye Mi Dediniz? 14 Asır Öncesinde Kaldı O!

Cahiliye kavramı sözlükte “bilgisizlik” anlamına gelir ve ilmin zıddı olarak gösterilir. Genellikle İslam’dan önceki zamanı ifade etmek için kullanılır. Ancak Cahiliye’yi bir mekâna ya da zamana sıkıştırmak yerine bu kavrama bir zihniyet ve yaşam tarzı olarak bakılırsa günümüze nasıl yansıdığı anlaşılabilir.
Gerçekten de cahiliye devri sadece 14 asır öncesine has bir durum muydu? Günümüzde hiç yansımaları yok mudur? Bu sorulara cevap aramadan önce cahiliye devrine bakmamız gerekir.
Cahiliye devri Arapları arasında kız çocuklarını diri diri gömerek ya da başka yollar ile onlardan kurtulma âdeti yaygındır. Bu durumun nedenine baktığımızda ise yoksulluk fuhşa düşebileceği endişesi, esir düşerse ailesine çıkarabileceği sıkıntılar ve toplum içerisinde erkekten daha az işe yaradığının düşünülmesi gibi nedenlerle kız çocuklarını öldürüyorlardı. Ancak bilinenin aksine bu cahiliye âdetini tüm Arap toplumu yerine getirmiyordu. Kız çocuklarının öldürülmesi âdetini yanlış bulanlar da vardı. Örneğin; Sa’saa b. Naciye’nin yanında ölümden kurtardığı çok sayıda kız çocuğu bulunmakla birlikte Zeyd b. Nufeyl ise insanları bu âdetten vazgeçirmeye çalışır ve öldürülmek istenen kız çocuklarını alıp geçimlerini üstlenirdi. Zira böyle bir toplumda Efendimiz’in aleyhisselam kızına Zeyneb (babasının ziyneti, süsü) ismini vermesi de bu cahiliye âdetini ayaklarının altına aldığı ve nasıl büyük bir kamet ortaya koyduğunu gösterir.
Cahiliye kavramına bir zihin yapısı olarak bakmak gerekiyor. 14 asır öncesindeki cahiliye anlayışı ile günümüz cahiliye anlayışı elbette farklı ama hala o dönemin kalıntılarını görebiliyoruz. Nasıl mı? Günümüz cahiliyesinin en belirgin özelliği kız ve erkek çocuklarının fıtratlarının bozulmak istenmesidir. Cahiliye devri Araplarında kız çocukları diri diri gömülürken günümüz cahiliyesinde ise fıtratlarını bozarak kız ve erkek çocukları kimliksizleştirilmek ve nesiller ifsat edilmek isteniyor.
Kız ve erkek çocuğunun fıtrattan gelen özellikleri farklıdır. Kız çocukları daha çok evcilik vb. gibi oyunlar oynarlar ki büyüdüğünde anne olacağı için fıtratı buna yatkındır. Kız çocuğunun fıtratı ile oynanır ise bu toplumun felaketi olur. Zira anne “bir eliyle bebeğinin beşiğini diğer eliyle dünyayı sallayacaktır.”
Günümüzde maalesef ki fıtratın bozulmasına yönelik birçok çalışmalar yapılmakta ve bu kimliksizleştirme faaliyetleri hayatımızın her alanına yerleştirilmek isteniyor. Çocukların oyuncaklarında, kıyafetlerinde, reklam vb. kitle iletişim araçlarında bu gibi faaliyetleri görüyoruz.
Bizlerin bu günümüz cahiliye adetlerinden biri olan fıtratı bozma ve kimliksizleştirme faaliyetlerine karşı dikkatli olmamız ve geleceğimizin ışıkları olan kız çocuklarını bu adetten korumamız gerekir. Bırakalım kız çocuklarımız oyuncak bebekleriyle, erkek çocuklarımız ise arabalarıyla oynasınlar. Oynasınlar ki fıtratları bozulmasın. Kız çocuğunun eline araba, erkek çocuğunun eline oyuncak bebek verilmesin. Ki böyle bir durumda da fıtratları gereği kız çocuğu arabayı oyuncak bebeği olarak görüp oynamaya, erkek çocuğu ise oyuncak bebeği araba olarak kullanmaya başlar. Yine de bizler çocuklarımızın fıtratını bozmaya çalışanlara karşı bu günümüz cahiliye âdetine karşı çocuklarımızı bu bilinçle yetiştirme konusunda gayret gösterelim.
Günümüz cahiliye âdetleri sadece fıtratın bozulması ile de yeterli kalmıyor. Günümüzde ya kız çocuklarına çok az değer veriliyor ya da gereğinde fazla değere muhatap oluyorlar. İkisinin de yapılmaması gerekir. Değer verme konusunda da orta yol bulunmalıdır. Ne çok az değer verip bir köle gibi görülmemeli ne de çok değer verip anne baba etrafında pervane olmamalıdır.
Diğer bir cahiliye âdeti ise ilgi ve sevgi konusunda. Ne yazık ki bu durum da kanayan yaramız. Kız çocukları doğdukları andan itibaren insan yüzüne duyarlı oluyorlar ve göz teması kurmaya çalışıyor. Annenin merhametli sesi ve bebeğiyle temas halinde olması bebeği sakinleştiriyor. Babasıyla iletişimi güzel olan ve beraber vakit geçirebilen çocukların iletişim becerileri gelişiyor, toplum içerisinde kendilerini rahatça ifade edebiliyor ve sosyalleşebiliyor. Ama ne yazık ki bazı ailelerde bu durum gerçekleşmiyor. Kız çocukları sevgisizlik ve ilgisizlik ile de öldürülüyor. Babasıyla konuşmaya vakit geçirmeye korkar hale geliyor. Annesinin merhametli sesine değil öfke dolu sesine maruz kalıyor.
Cahiliye devrinin o karanlığında bir nur gibi parlayan Efendimiz’in aleyhisselam aile hayatına baktığımızda kızı Fatıma’yı r anha ziyarete giden, kızı geldiğinde onu ayağa kalkıp karşılayan, kızına sarılıp avuç içlerini öpen, kızının ahiret hayatı için çabalayan bir baba görüyoruz. En büyük önderimiz Efendimiz’in aleyhisselam izinde yürüyebilmek, Efendimiz’in aleyhisselam hayatını örnek alabilmek duasıyla…