BAŞYAZI – İnsan Kendini Tanımalı

“Biz gerçekten insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu, aşağıların aşağısına indirdik.” (Tin, 4-5)
Yaratılış gayesine uygun yaşayan insan yaratılıştaki güzelliğini korur. Yaratılış gayesinin dışına çıkan insan ise aşağıların aşağısı olmaya mahkûmdur. “Ben insanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”(Zariyat, 56)
“O halde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.”(Bakara, 186) İnsanlar için yegâne doğru yol vardır. O da Allah’ın yoludur. O yolu öğrenecek, ömrünün sonuna kadar da o yoldan sapmamaya çalışacak. Çünkü Allah yolunun haramileri çoktur.
“Rabbinize ibadet edin ki Allah’a karşı gelmekten sakınasınız.” (Bakara, 21) Allah yolundan sapmamanın yegâne yolu, imandan sonra ibadetlere gayret etmektir. Samimi ibadetler kulu Allah yolunda sabitkadem kılar.
“Sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar. Sadece, ahlaksız ve kâfir kimseler yetiştirirler.” (Nuh, 27) Yaratılış gayesine uygun yaşamak isteyen insanın, hayatı boyunca imanını, ibadetlerini ahlakını kemale erdirme gayreti içerisinde olması gereklidir. Öncelikle insan, kendini tanımalı, zaaflarını bilmeli, ona göre hareket etmelidir.
İnsan zalim ve cahildir. Göklerin ve yerlerin, dağların ve taşların yüklenmekten çekindiği, emaneti yüklenmiştir.
“Allah insanlara zulmetmez, fakat insanlar kendilerine zulmederler.” (Yunus, 44)
İnsan çok zalimdir. “Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler.” (Nahl, 61)
İnsan çok nankördür. “Kahrolası insan ne nankördür!” (Abese, 17)
İnsan zayıf yaratılmıştır. “Allah sizden hafifletmek istiyor. Çünkü insan zayıf yaratılmıştır.” (Nisa, 28)
İnsan çok acelecidir. “İnsan hayra dua eder gibi şerre dua eder. İnsan çok acelecidir.” (İsra, 11)
İnsan umutsuzdur. “Eğer insana tarafımızdan bir rahmet tattırır da, sonra bunu ondan çekip alırsak, şüphesiz o ümitsiz ve nankör oluverir.” (Hud, 9)
Bela ve musibetler karşısında hemen umutsuzluğa düşer.
İnsan hırslıdır ve sabırsızdır. “Şüphesiz insan çok hırslı ve sabırsız olarak yaratılmıştır.”(Mearic, 19)
İnsan çok cimridir. “De ki : “Eğer siz Rabbimin rahmet hazinelerine sahip olsaydınız, o zaman da tükenir korkusuyla cimrilik ederdiniz. Zaten insan çok cimridir.” (İsra, 100)
İnsan şükürsüzdür. “Allah, insanlara karşı çok lütufkârdır, fakat onların çoğu şükretmez.”(Yunus, 60)
İnsan şımarık ve gösterişe düşkündür. “Şımarıp böbürlenmek, insanlara gösteriş yapmak ve Allah yolundan alıkoymak için yurtlarından çıkanlar gibi olmayın. Allah onların yaptıklarını kuşatıcıdır.” (Enfal, 47)
İnsan gafildir. “İnsanlardan birçoğu ayetlerimizden gerçekten habersizdir.” (Yunus, 92)
İnsan tartışmayı sever. “And olsun, biz bu Kur’an’da insanlar için her türlü misali değişik şekillerde açıkladık. Fakat insan tartışmaya her şeyden daha çok düşkündür.” (Kehf, 54)
Din konusundaki gereksiz tartışmalar öncekilerden de sonrakilerden de pek çok insanı helake sürüklemiştir. Din tartışmak için değil yaşanmak için gönderilmiştir. “Asra yemin olsun ki, insan gerçekten ziyandadır. Ancak iman edip iyi işler yapanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler başkadır.” (Asr, 1-3)
Aklı başında insan, Rabbine karşı gelmekten sakınır. Çünkü sona doğru hızla ilerlemektedir. Bütün mesaisini ahireti kazandıracak hayırlı ticarete yöneltir. İlahi ikazlara uyarak ziyana uğramamak için gayret eder.
Her halde Rabbine muhtaç olduğunun bilinciyle yaşar. Her halde insan ve cin şeytanlarının şerrinden Allah’a sığınır. Çünkü Rabbinin kendine şah damarından daha yakın olduğunu bilir.
Rabbinin kendine çok şefkatli ve merhametli olduğunu bilerek, ümitsizlik girdaplarında boğulmaz. Kırık dökük amellerine güvenerek şımarmaz. Nebevi ikaz doğrultusunda korku ile ümit arasında yaşar.
Allah’ın bahşettiği helal ve temiz olan şeylere yönelir. Şeytanın peşine düşerek haramlara yönelmez. Şeytanların kendisi için en büyük düşman olduğunu bilir. Dünyanın fani zevklerine aldanarak, ebedi hayatını mahvetmez.