ALLAH’I ÇAĞIR, ALLAH’A ÇAĞIR

ALLAH’I ÇAĞIR, ALLAH’A ÇAĞIR

        Varlık aleminde her şey başka bir şeye muhtaçtır.

        Canlılar  havaya, suya, toprağa, ateşe muhtaçtır. Fakat her varlık asıl olarak bir olan, her şeyin sahibi olan Allah’a muhtaçtırlar.

        Muhtaçlar, muhtaçlığının farkına varmadan ihtiyacını gideremezler. Susayan suya, acıkan yemeye, üşüyen giyinmeye ihtiyaç hisseder. Bu hasletlerini kaybeden canlı susadığının, acıktığının farkına varamaz, neticede helak olur gider. Allah’a c.c muhtaçlığının farkına varmayanın hali ise dünya ve ahiret perişanlığıdır.

        En mükemmel şekilde yaratılan insanın böyle bir akıbete sürüklenmesi gerçekten çok acıdır.   Kulu Rabba rabteden; dua, yalvarış, yakarış, tazarru ve niyazdır. Bütün ibadetler duadır. Duasız ibadet olmaz.

        Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz “dua ibadetin iliğidir” buyurarak duasız bir ibadetin olamayacağını bize haber vermektedir. İliksiz bir insanın hayatını devam ettiremeyeceği gibi duasız bir ibadet de hedefine ulaşamaz. İbadetsiz bir insan da menzili maksuduna eremez.

        Rabbimizin sözleri dua ile başlar, dua ile biter. Fatiha Suresi’nin diğer bir adı da ‘dinin asıllarını ihtiva eden, dinin asıllarının neşet ettiği manasına’ “ümmül kitap”tır. Dinin aslı, Rabbe yalvarmak, yakarmak ve duadır. Felak ve Nas Sureleri (muavvizeteyn/iki koruyucu sure) ‘Rabbe sığınmadan ne dünyadakilerin ne de ahrettekilerin şerrinden korunamazsın’ der.

        Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ve ashabının hayatı da dua üzerine bina edilmiştir. Otururken kalkarken, uyurken uyanırken, girerken çıkarken, inerken binerken, yerken içerken, gezip dolaşırken, savaşta barışta, darlıkta bollukta, korkuda, güvende, kısaca her halde dua halinde Rableriyle beraberdiler. Böyle olmalarına ramen öyle zorluklarla denendiler ve sınandılar ki “Allah’ın yardımı ne zaman?” dediler.

        Nasıl yemesiz içmesiz bir hayat olmazsa dua sız bir hayat da olamaz.  Her şeyin Rabbine muhtaç olan kula düşen, duadır. Rabbe yaraşan ise kabul ve icabettir. Nitekim Rabbimiz:

        “Kullarım sana Beni sorduğunda (söyle onlara) Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar.” buyurmaktadır.

        Dua sadece bir sözden ibaret değil, imanla dolu halis bir niyet ve eylemdir. Duanda sen Allah’ı çağırıyorsun ama kendin Allah’ın çağrısına kulak veriyor musun? İmanın nasıl? İbadetlerin nasıl? Ahlakın nasıl? Helal ve haram hassasiyetin nasıl? Yediğin nasıl, içtiğin nasıl? Sureta bir kulluktan sureta bir dua çıkar. Ondan sonra da dualarım kabul olmuyor vesvesesine kapılarak duaları da terk edersin. Karşılıksız kalmayan tek çağrı Rabbe yapılan çağrıdır.

        Dualarımıza şöyle bir ibret nazarı ile bakabiliyor muyuz? Kaç duamızda ihlas ve samimiyet halindeyiz? Kaç duamızda ellerimiz karıncalandı? Kaç duamızda gözlerimiz yaşarıyor? Kaç duamızda duamızın farkındayız? Kaç duamız dua kastıyla? Kaç duamızda insan dışındaki varlıkların tevekkül ve teslimiyeti var? Kaç duamızda sesimiz titriyor? Kaç duamız duaya muhtaç değil? Kaç duamızda gerçekten “dua” halindeyiz? Kaç duamızda Rabbimizin kudret ve azameti tecelli ediyor? Kaç duamızda bir dilencinin yalvardığı gibi içten ve samimi yalvarıyoruz?

        Duasız olmaz. Dua da eylemsiz, amelsiz olmaz. Dua katıksız bir teslimiyet ister. Teslimiyetsiz bir dua, dua olma vasfını kaybeder. Rabbin huzurunda Rabbe yaraşır tavrı sergilemek gerekir.

        Rabbimiz “El açıp yalvarmaya layık olan ancak O’dur. O’nun dışında el açıp dua ettikleri onların isteklerini hiçbir şeyle karşılamazlar.” buyurarak duaya, istenmeye, yalvarmaya, ibadet etmeye layık olanın sadece kendisi olduğunu bize haber vermektedir.

        Rabbimiz kendine dua edilmesini kullarına emretmektedir: “Rabbinize yalvararak gizlice dua edin.” (Araf/55) Kulun gizlice bir köşede, sadece Rabbiyle olduğu bir anda dua etmesi Rabbimizin dua edenlere tavsiyesidir.

        Diğer bir ayeti celilede ise “korkarak ve umarak ona dua edin” buyurmaktadır. Kul hem Rabbinden korkarak hem de onun rahmetinden umudunu kesmeyerek yalvarmaya devam edecektir.

        Rabbimiz:  “(Rasulüm!) deki: Kulluk ve yalvarmanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin?” (Furkan77) buyurarak kulluk iddiasında olanların asla duasız olamayacaklarını kesin bir şekilde bildirmiştir. Kulun Rabbi katındaki değerinin ancak dua ile mümkün olacağını haber vermiştir.

        Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: “Ey Allah kulları size dua etmenizi tavsiye ederim.” (Tirmizi)  “Duayı terk etmek günahtır.” (Heysemi) “Allah’ın fazlından isteyin çünkü Allah kendisinden bir şey istenmesini sever. En faziletli ibadet, dua edip bir sıkıntının kalkmasını beklemektir.” (Tirmizi) buyurmaktadır.

        Rabbimiz ve Rasulü duanın dindeki yeri ve önemini, bir Müslüman kul için gerekliliğini kesin bir şekilde ifade etmiştir.

        Dua, ibadetin özüdür. Dua en faziletli ibadettir. Dua rahmet kapılarını açan bir kapıdır. Dua bir mü’minin silahıdır, kalkanıdır, her türlü bela ve musibetten korunmasına vesiledir. Büyüklerimiz “yerler gökler dua ile ayakta duruyor” derler ki ne kadar güzel bir sözdür. Nitekim yeryüzünde ilim, alim kalmayınca, dini hayatları bozan cahiller çoğalınca, Rabbe kulluk edecek kul kalmayınca kıyamet kopacaktır. Rabbimiz yeryüzünün ecelini yeryüzünde kendisine yapılan dua, ibadet ve kulluğa bağlamıştır. Bunlar bitince yeryüzü ve gökyüzü halaç pamuğu gibi savrularak yok olacaktır.

        Rabbimiz o günün dehşetini bize haber vermektedir: “Güneş katlanıp dürüldüğünde, yıldızlar kararıp döküldüğünde, dağlar sallanıp yürütüldüğünde, denizler kaynatıldığında, gökyüzü sıyrılıp alındığında” Tekvir,1-11) “İşte o gün kişi kardeşinden, annesinden babasından eşinden ve çocuklarından kaçar” (Abese,34-36) “O gün insan kaçacak yer neresidir? diyecektir. Hayır, kaçıp sığınacak yer yoktur. O gün varıp durulacak yer sadece Rabbinin huzurudur” (Kıyamet,10-12) “Şüphesiz Rabbinin yakalaması çok şiddetlidir. (Buruc,12)

        Müslüman’ın ferdî, ailevî, toplumsal sorumluluklarını yerine getirmesi böyle bir günün tehirine vesile olmaktadır. Rabbimiz dua ve ibadetlerimiz ile bizi büyük kıyametin (kainatın ölmesi) tehirine vesile kılsa da küçük kıyametin (ölümümüz) tehirine vesile kılmamıştır. Ölüm gelip çatmadan her nefes dua halinde olmaya gayret etmemiz lazımdır. Görebiliyoruz dua etmeliyiz. İşitmemizi, tatmamızı, oturup kalkmamızı, yürüyüp koşmamızı, nefes alıp vermemizi, rızkımızı, sağlığımızı, içinde bulunduğumuz saymakla bitiremeyeceğiz nimetleri bize bahşeden Rabbimize her nefes dua etmeliyiz.

        Gerçekte yalvaracağımız, yakaracağımız, tazarru ve niyazda bulunacağımız tek yer Rabbimizdir. Bunu başarabildiğimizde her türlü maddi ve manevi dert ve sıkıntılarımız sona erecek, huzur ve sükuna kavuşacağız. Şu Nebevî duaları inanarak yapan kişi nasıl huzura kavuşmaz, ruh aleminde itminana ermez:

        “Ey Allah’ım! Ey Rabbimiz! Bize dünyada iyilik, güzellik ve nimet ver. Ahirette de iyilik, güzellik ve nimet ver ve bizi ateşin azabından koru.” (Buhari)

        “Allah’ım!  Senden hidayet, takva iffet ve gönül zenginliği istiyorum”  (Müslim)

        “Allah’ım!  Bana doğru olanı ilham et ve beni nefsimin şerrinden koru.” (Tirmizi)

        “Allah’ım!  Yaratılışımı güzel  yaptığın gibi ahlakımı da güzelleştir.” (İbni Hıbban)

        “Allah’ım! Senden hayırlı olan işler yapmayı, aklın ve dinin çirkin gördüğü şeyleri terk etmeyi ve fakirlerin sevgisini istiyorum.” (Malik)

Rasulullah sallalahu aleyhi ve sellem Efendimiz, “Ey insanlar! Dua yapmayı seviyor musunuz?” diye sormuş, onlarda “evet” deyince. “Allah’ım seni zikretmek, nimetlerine şükretmek ve sana en güzel biçimde ibadet etmek hususunda bana yardım eyle” diye dua etmelerini söylemişti. (Hakim)

“Allah’ım! Bana öğrettiğin şeyleri hakkımda faydalı eyle, bana fayda verecek şeyleri öğret, beni bana fayda verecek ilim ile nasiplendir.” (Hakim)

“Allah’ım! Helal olan nimetlerinle yetinmemi, haramlardan müstağni olmamı ihsan eyle, fazlı kereminle beni senden başkasına muhtaç eyleme.” (Hakim)

“Allah’ım! Hatalarımı kar ve soğuk su ile temizle, kalbimi hatalardan beyaz elbiseleri kirlerden temizlediğin gibi temizle, benimle günahlarımın arasını doğu ile batı arası kadar uzaklaştır.” (Buhari, Müslim)

“Allah’ım! Sevgini, seni seven kimsenin sevgisini ve sevgine ulaştıracak ameli istiyorum. Allah’ım! Sevgini bana canımdan, ailemden ve soğuk sudan daha sevimli eyle.” (Tirmizi)

Allah’ım! Kederden ve üzüntüden, acizlikten ve tembellikten, korkaklıktan ve cimrilikten, borç yükünden ve düşmanların galip gelmesinden sana sığınırım.” (Buhari)

“Allah’ım! Kulağımın şerrinden, gözümün şerrinden, dilimin şerrinden, kalbimin şerrinden ve tenasül uzvumun şerrinden sana sığınırım.” (Tirmizi)

“Allah’ım! Ahlakın, işlerin ve arzuların çirkin ve kötü olanlarından sana sığınırım.” (Tirmizi)

“Allah’ım! Düşmanlıktan, iki yüzlülükten ve kötü ahlaktan sana sığınırım. Kabul olmayan duadan sana sığınırım” Ebu Davut

 

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.