LA HAVLE – Kötülerle Arkadaş Olmak

LA HAVLE – Kötülerle Arkadaş Olmak

        “Girme meclis-i nâdâne, benzetip de gülzâre,

          Temiz, ma’sum gönlünü döndürür ateş-zâre.

          Edebi unutursun, iffet nedir, bilmezsin;

          Bugün bedbaht olursun, yarın girersin nâre.”

Lâedrî

 

           Yani şair diyor ki: Gül bahçesine benzeterek, haddini bilmez nâdânların meclisine girme. Girersen o temiz, ma’sum gönlünü ateşe atarsın. Edebi unutur, iffeti, hayâyı kaybedersin. Girersen bugün dünyada felâkete uğrar, yarın ahirette de ateşe girersin!

            Gayet dostane bir nasihat ve yerinde bir ikaz. Âkil insana düşen ise; kendisini iyiye, güzele, doğruya dâvet eden dost nasihatlerine gönül kulağını vererek, mutlu olmanın yollarını aramaktır. Yarın:

  •    “Keşke filan kimseyi dost (arkadaş) edinmeseydim!” (Furkan: 27) dememek için…

            O hâlde insan iyi arkadaş seçmeli! Özellikle gençlik yıllarında…

            Râsul-i Ekrem-aleyhissalâtu vesselam- Efendimiz buyuruyorlar ki:

            “İyi arkadaşla kötü arkadaşın misâli, misk taşıyanla körük çeken gibidir. Misk taşıyan ya sana (ondan) ikram eder ya sen satın alırsın yahut ondan güzel koku duyarsın. Körük çeken ise ya elbiseni yakar ya da ondan pis koku duyarsın.” (Buhârî; Müslim)

            İlim şehrinin kapısı Hz. Ali (r.a.) ise:                                                  

            “Arkadaşın en iyisi, seni hayra sevk edendir. Fenâ kimselerle arkadaş olmaktansa, yalnız kalmayı tercih ederim!” demektedir.

            Evet, arkadaşın iyisi insanı hayra, kötüsü ise her türlü kötülüğe sevk eder. Bugün parklarda, karanlık çıkmaz sokaklarda, terk edilmiş metruk binaların izbe köşelerinde, acıdan kıvranan uyuşturucu müptelası zavallı gençlerin her birisi, birer kötü arkadaş kurbanı değil midir?

            Merhum Ali Fuat Başgil’in şu tavsiyesi, bütün gençlerimizin kulağına küpe olmalıdır:

            “Gençliğinde iyi arkadaş kazan. Yaşlılıkta kazanılan arkadaşlık sağlam olmaz; zîrâ paslı teneke lehim tutmaz. Arkadaşın kötüsü emin ol ki bir gencin başına gelebilecek kötülüklerin en kötüsüdür.”

            Mühelleb b. Ebî Sufre diyor ki:

            “Akıllı bir kişiye yaraşan şu üç kimse ile arkadaşlıktan sakınmaktır: Ahmak, yalancı, bir de fâcir!

            Ahmak kimse; sana iyilik gösteremeyeceği gibi kötülüğü de senden gideremez. Onun susuşu konuşmasından, uzaklığı da yakınlığından daha hayırlıdır.

Yalancı ise kendisiyle beraber yaşayana mutluluk getiremez. Senin haberini başkalarına nakleder, seninle insanlar arasında kızgınlık ve düşmanlık aşılar.

Fâcir adama gelince; kendi günâh ve kötü işlerini sana güzel göstermeye çalışır ve dînî işlerinden hiç birinde sana yardımcı olamaz.”

            Ahmak, yalancı ve fâcir… Üç mezmum sıfat… Bu sıfatlardan her biri, bir insanın dünya ve ahiret hayatını mahvetmeye yeterli sebeptir.

            “Şehvetine düşkün olanlarla arkadaşlık etme. Çünkü insan kendisine ne kadar güvenirse güvensin, onların arasında: “Herkes yapıyor” bahânesiyle, farkında olmadan, direnci azalır, çabucak bozulur” diyor bir bilge kişi.

            Et kokarsa tuzlanır, tuz kokarsa atılır! Peki, insan bozulursa ne yapmalı? Bozulan insan da kokuyor, çevreye rahatsızlık veriyor ama onu atamıyorsunuz. Bozulan insana tuz da kâr etmiyor.

            Bugün fert, aile ve cemiyet olarak çektiğimiz sıkıntıların temelinde yatan şey, bozuk insan unsuru değil midir?

            Şadırvanlara, pervazlara konup, “Hûû Hûû” çeken güvercinler, kargalarla dostluk kurarlarsa tüyleri değil ama kâlpleri kararır.

            Allah dostlarından birinin bir köpeği varmış. Ona çok iyi bakarmış. Sebebini sorduklarında:

            “Bu, kötü arkadaştan iyidir.” diye buyurmuş.

            Arkadaş, insanın kendisine verdiği hediyedir.

            Kendine vereceğin hediyen de güzel olsun.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.