SİZDEN GELENLER- Acı, Sefalet ve Zulümlere Seyirci Kalan Bir Dünyada Yaşamak – ilkadim DergisiSİZDEN GELENLER- Acı, Sefalet ve Zulümlere Seyirci Kalan Bir Dünyada Yaşamak – ilkadim DergisiSİZDEN GELENLER- Acı, Sefalet ve Zulümlere Seyirci Kalan Bir Dünyada Yaşamak – ilkadim DergisiSİZDEN GELENLER- Acı, Sefalet ve Zulümlere Seyirci Kalan Bir Dünyada Yaşamak – ilkadim DergisiSİZDEN GELENLER- Acı, Sefalet ve Zulümlere Seyirci Kalan Bir Dünyada Yaşamak – ilkadim Dergisi

SİZDEN GELENLER- Acı, Sefalet ve Zulümlere Seyirci Kalan Bir Dünyada Yaşamak

SİZDEN GELENLER- Acı, Sefalet ve Zulümlere Seyirci Kalan Bir Dünyada Yaşamak

Açlık ve sefaletin kol gezdiği, gelir dağılımdaki adaletsizliklere ve küresel sömürü düzenine tanıklık eden dünyamızda tehlike çanları çalmış durumda. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 2024 yılındaki raporuna göre dünyada üretilenin yaklaşık üçte birinde denk gelen 1,3 milyar ton gıdanın israf edildiği, 828 milyon insanın açlık çektiği belirtilmektedir.

Yine israf edilen miktarın Türkiye’nin yıllık bütçesi kadar olan yaklaşık 1 trilyon dolara tekabül edeceği, bu israfın dörtte biri bile kurtarılabilirse, bununla dünyanın %10’una karşılık gelen 820 milyon aç insanı doyurulabileceği tahmin edilmektedir. Türkiye’nin, en fazla gıda israf eden 10 ülke arasında 3’üncü sırada yer aldığı, tedbir alınmadığı takdirde 2030 yılında israfın 2,1 milyar ton ve 1,5 trilyon dolara tekabül edeceği belirtilmektedir. (https://www.pusulahaber.com.tr/dunyada-ve-ulkemizde-israfta-gelinen-durum-1-14763yy.htm)

Enflasyon, fiyatların yükselmesi, zulüm ve haksızlıkların çoğalması, sosyal hayattaki ahlaki çöküntü, cinsel sapıklıklar, hırsızlık, adam öldürme, zina vb. büyük günahların artması gibi, geçmişte yaşamış helak olan kavimlerin günah, isyan ve kötülükleri bu zamanda yaşanmaktadır. Acaba insanlar neden deprem, fırtına, sel, yangın gibi doğal afetlere, kıtlığa, kuraklığa, belalara, sıkıntılara, hastalıklara duçar oluyorlar? Tabii ki Allah’a ve emirlerine karşı geldikleri, yasaklarını işlemede haddi aşıp taşkınlık yaptıkları ve kibirlenerek kendilerini müstağni gördükleri için.

Nitekim insan bozuldu mu hem kendisine hem yaşadığı topluma hem de çevresine zarar vermeye başlar. Bu durumu merhum Ahmet Hamdi Tanpınar, Mahur Beste adlı romanının 91. sayfasında: “Cahilsin, okur öğrenirsin. Gerisin, ilerlersin. Adam yok, yetiştirirsin. Paran yok, kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur.” ifadeleriyle veciz biçimde açıklamıştır.

İnsanların fıtrattan uzaklaşıp bozulmasına Avustralya’yı örnek vermek istiyorum. Avustralya’da eşcinsel evlilik yaygınlaştı, ardından yangınlar artmaya başladı, sonra çok su içiyor diye on bin deveyi katlettikleri için seller oldu, kum fırtınası ve taş büyüklüğünde dolu yağdı. Tabir yerindeyse çok su içtiklerini bahane ederek katlettikleri develere karşılık bu develerin sahibi olan Allah Teâlâ istemedikleri miktarda gökten yağdırdığı su ile cevap verdi, böylece ülke geneli sellere teslim oldu. Dünyada olup bitenlere inanamıyoruz, gördüklerimizi şaşkınlıkla izlemekten başka çare bulamıyoruz. 2020 yılında dünyada olan vakıalar sanki küçük bir kıyametin provası gibi gelmişti.

Alışık olmadığımız, bize acayip ve tuhaf gelen durumlar yaşandı. İlk defa Çin’de görülen, daha sonra İngiltere, İspanya, İtalya, Amerika, Almanya, Rusya ve diğer ülkelere yayılan, on binlerce insanı enfekte eden, gözle görülmeyen koronavirüs, herkesin kâbusu oldu. Avusturalya’da yangın ve sel felaketleri görüldü. Mısır ve bazı ülkeleri kuvvetli fırtına vurdu. Yemen ve Doğu Afrika ülkelerini milyarlarca çekirge sürüsü istila etti. Çekirge istilasından sonra Umman’da karınca istilası başladı. Filistin, Ürdün ve Suriye’yi ağaçları kökünden söken rüzgârlar vurdu. Tayland sokaklarında binlerce maymun yiyecek aramak için yerleşim yerlerini işgal etti. Avusturalya’yı binlerce yarasa işgal etti.

Ayetlerde anlatıldığı veçhiyle Firavun ve halkının başına gelen bela ve musibetlerin benzeri yakın zamanda dünyada yaşayan insanların başına gelmişti. “And olsun ki biz, Firavun ve çevresini belki öğüt alıp düşünürler diye yıllar yılı kuraklığa ve ürün kıtlığına uğrattık. “(Araf, 130). “Bunun üzerine, ayrı ayrı mucizeler olarak üzerlerine tufan, çekirge, haşerat, kurbağa ve kan gönderdik. Yine büyüklük tasladılar ve günahkâr bir kavim oldular.” (Araf, 7/ 133).

Yakın tarihte dünyanın başına gelen bu bela ve musibetlerin nedenleri üzerinde düşünmek lazım. Hemen aklımıza gelen en önemli neden; güçsüz ve kimsesiz mazlumlara yapılan işkence, zulüm ve haksızlık boyutunun tahammül sınırını aşıp feryat ve inlemelerinin arş-ı âlâyı titretecek düzeyde olmasıdır. Daha önce develeri katledenlere gücünü gösteren Azîzun Zuntikâm olan Allah, elbette mazlumların intikamını zalimlerden alacaktır.

Yemen’de, 85 bin Müslüman çocuğun açlıktan ölmesi, Arakan’da binlerce Müslümanın diri diri yakılması, Doğu Türkistan’da yüz binlerce Müslüman Uygurlara esir kamplarında Çin tarafından işkence ve tecavüzlerle soykırım yapılması, İsrail’in Filistinli Müslümanları kendi topraklarından çıkararak savunmasız binlerce yaşlı, kadın ve çocuk demeden katlederek soykırıma tabi tutması, petrol yüzünden Irak’ın işgal edilip 2 milyona yakın Müslümanın öldürülmesi, Mısır’da darbe yapılıp 3 bine yakın Müslümanın kurşuna dizilmesi, kör ve sağır Birleşmiş Milletler ve NATO’nun gözleri önünde Suriyeli Müslüman çocukların cesetlerinin Akdeniz kıyılarına vurması…

Aslında Müslüman coğrafyalardaki tüm bu zulüm, işkence ve katliamlar ile dünyanın başına gelen bunca salgın hastalık, bela, musibet ve felaketler arasında neden-sonuç ilişkisi kurulursa gerçeği anlamakta zorluk çekmeyiz.

Yaşadığımız yeryüzünü istila eden, iki ayaklı, maymun iştahlı, vampir hırslı, canavar ruhlu insanların dünyayı ele geçirme kaprislerine şahit olmaktayız. Zulüm ve haksızlıklara çıkmayı emreden din yerine, zulme ve haksızlıklara çanak tutan din dışı kutsallıklar ortaya atıldı; çok kazanma hırsı, sadece kendini düşünme arzusu ve karşı cinsine gereğinden fazla olan ilgi ve alaka sonucunda insanın azmanlaşmasını kolaylaştıran para, benlik ve şehvet putları vazgeçilmez oldu.

Böylelikle insanların haddi aşması kaçınılmaz olacaktı. Etrafında olup bitenlere kör ve sağır kesilen, iradeleri zevk ve eğlence peşinde giden, hayatının anlamını sorgulamaktan aciz, bir amacı olmayan, nihilist, hedonist ve egoist modern köleler yetişmeye başladı. Din, ahlak ve vicdandan uzaklaşan, düzensiz ve disiplinsiz bir hayatın müptelası olan insanlar türedi.

Bu insanlar ki vazifeden kaçıp başkalarına karşı sorumsuz davranırlar, düşünme melekesini kullanmazlar; belki de menfaat ve tutkularını tatmin etmeye kalkarken, duygu ve hislerini yitirerek robot haline dönüşeceklerini anlamayacaklar.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.