MAVERADAN MACERAYA-Vay Dünyam Vay!

Makalemi tuşlarken 2024 yılı “Mevlid-i Nebi Haftası” başlamıştı. Diyanet İşleri Başkanlığı bu sene Resulullah Efendimizi anma-anlama ve O’nu örnek alma adına düzenlenen bütün etkinliklerde “Peygamberimiz ve Şahsiyet İnşası “konusunu ana tema olarak belirlemişti. Sosyal medya ortamında canlı yayınlanan Mevlid Özel programlarında ülkemizin bereket ve rahmet kaynağı olan seçme hafızlarımız tarafından aşr-ı şerifler okunuyor, özelde Hz. Muhammed (as) hakkında inen ayetler tilavet ediliyordu.
Programın akışı içinde meşhur Mevlidhanlar, Bursa Ulu Cami’de Süleyman Çelebi merhumun Vesiletü’n Necat isimli eserini güzel bir ses, sade bir fes ve derin bir nefes ile meşk ediyorlardı. Hatipler ve vaizler, onun Ahmed, Mahmud, Muhammed ve Mustafa isimlerinden hareketle müjdeleyici, uyarıcı, ümmetine çok düşkün ve merhametli sıfatlarına atıfta bulunuluyorlardı. Sakalı ağarasıca ağır sıklet Necmeddin Hocalar dualarla etrafına nurdan rahmet saçıyorlar, koca koca çocuklar ve kızlar Mevlid kandillerinde dağıtılan kırmızı-beyaz akide ve pamuk şekeri yiyorlardı. Sadece Allah’a tapan peygamber aşığı Müslüman milletimizce varlık aleminin yaratılış hikmeti olarak bilinen O’nun habibine beslenen iman, sevgi ve saygının tezahürü gereği hoş manzaralar oluşuyordu.
Hal böyle iken Sümeyye misali Narin ve emsali Filistinli kerimeler dünyada ne olup bittiğini öğrenmeden kimi kefenli, kimi torba ve cenaze poşeti içinde hayata veda ediyorlardı. Yırtıcılıkta beşer yine sırtlanları geçmiş, dişsiz masumların, canavar kardeşlerinin canlarına acımasızca kıyıyorlardı. Vay dünyam vay! Yalansın ve yalancısın dünya! Can ile cananı alansın dünya!
Narin narin birazını da yârin yârin yapılan derin aramalar ve araştırmalar sonucu Narin kızımızın cesedi ve katilleri bulundu diyelim. Dünyanın aşağı ve orta mahallesinde canlarına kıyılan kızlarımızın faili malum katillerinin hesabı mahşere mi kalacak? Tekvir suresinde belirtilen diri diri toprağa gömülen kızların hangi suçtan dolayı öldürüldüğü yüce divanda sorulmayacak mı? Kızları dağlara kaçırılan Diyarbakır analarının gözyaşlarını kim silecek? Yalı köşkünde kafayı demleyenler tekin mi duracak? Hey gidi koca dünya gam, yükü müsün? Dertli ağlar, dertsiz ağlar çark-ı feleğinin içinde. Söyle söyle fani dünya, dert küpü müsün?
Hey dünya hey! Adın üstünde cennete göre alçaktasın, alçaksın dinayet merkezi! Yanlış anlaşılmasın, diyanet başka diyabet başkadır. Hani ahiretin tarlasıydın? Hani sen hancı, biz yolcuyduk? Hani Tevrat ve İncil’de teşbih edilen, toprağına ekilen yedi veren ve yedinin katları ile büyüyen buğday başakların vardı? Böyle hep müminlere zindan mı olacaktın? Gökler talep eder sen arz edersin. Amma senin suçun değil bu! Sende birçok arıza var. Seni aldatanlar aldattı. Şems, kamer ve yıldızlar dökülmeden seni kararttı. Seni nazargah-ı ilahiden koparttı. Namazgâh olmaktan çıktın, İblis’in yanına kaçtın. Ezazil’in katına uçtun. Sarhoş kusmuğu ile koktun. Asli günahlar ile kokuştun. Kabil ve Kerbela’dan bugüne şehit kanına ve masum canına doymadın.
Sahillerde çırılçıplak anadan üryan dolaşan gafillerin habis terlerine deryanın tuzlu suları ve nimet azgınlarının kirli nefeslerine seher yelleri az geldi. En sonunda Lut kavmi yeniden geldi! Şimdilerde LGBT diyorlar. İstanbul Sözleşmesi ile gemi azıya aldılar. Sokak köpekleri ile birlikte hareket ediyorlar.
Doğuştan hünsa-i müşkül olanlara ve kabında duranlara sözümüz yok. Allah ocaklardan ırak eylesin. Oğlan olmuş, kız olmuş önemli değil. Bu Allah’ın bir takdiridir. Fakat bunları kendine kalkan edinen Sodom ve Gomore halkı ile Ezanı ve Kur’an’ı duymaz oldun. Bayrağı ve sancağı görmez oldun. Emeği ve ekmeği çiğner oldun. Öksüzlerin ahına, yetimlerin feryadına kulağını tıkadın. Bir şeyler oldu sana dünya! Zelzele ile meskenlerimiz toplu mezar oldu lakin sen ıslah olmadın. Vay dünyam vay! Altımızdan heyelan oldu, izana gelmedin. Sel felaketleri oldu, uslanmadın. El vurma tabip, yaram incinmesin. Dil koyma hatip, harem gücenmesin. Dünyada ölümden başkası yalan sözü de yalandır dünya! Çanakkale şehitlerine ithafen yazılmış mısralar Kırıkkale gazileri için de geçerlidir. “Eski dünya yeni dünya bütün akvam-ı beşer, kaynıyor kum gibi, mahşer mi hakikat mahşer.”
Allah ve melekleri habibine rahmet okuyup salavat getiriyor, müminlere siz de salat edin, rahmet dileyin diyor. Sen ki cehenneme yakıt olan odun ehli ile oturmuş, peygamberin selamını kesiyorsun. Şefaatini inkâr ediyor, Kevser’ini döküyorsun. Ben alemlere rahmet olarak gönderildim diyen kutlu bir elçiye sade bir çoban ve ulak, bir postacı olarak bakıyorsun. Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim diyen alemlerin efendisine salli ve bârik dualarını içinden gelerek okuyamıyorsun. O’nu kendine örnek bir şahsiyet olarak kabul edemiyorsun.
Bir peygamberde bulunması gereken beş temel vasfın üstüne yeni özellikler getiriyorsun. Peygamberlerde sıdk/sadakat her şeyin başıdır, sen ehliyet diyorsun. Emanet çok önemli bir haslettir sen liyakat diyorsun. Allah’ın, elçilerini insanlardan ve cinlerden seçtiğini unutuyorsun. Fetanet ile feraseti karıştırıyorsun. İsmet ile asaleti fark edemiyorsun. Asabiyet başka, kavmiyet başka diyorsun. Tebliğ başka, tevhid başka diyorsun. Kelime-i şehadetin rüknü ile şartını izah edemiyorsun. Söyle bakalım zalim dünya! Bu kadar haini sinende nasıl barındırıyorsun? Sen de az hain değilsin dünya!
Nebilerin sonuncusu “Ben Rabbimin izniyle diriliş ve hesap gününde ümmetimden büyük günah işleyenlere arka çıkıp onları kayıracağım, şefaat edeceğim” diye sana el uzatıyorken o zorlu ve çetin günde hangi dayına güvenip de insanları Hak yolundan, Kur’an ve Sünnet çizgisinden uzaklaştırıyorsun?
Ümmetine ilahi hitabı, mukaddes kitabı, hikmeti ve sünneti öğreten, örnek olan peygamberin yaşadığı köyüne gidip onu ziyaret etmek varken “elin Arap’ına döviz yedirmem” diyerek insanları neden Hac ve umre yolundan alıkoyuyorsun? Tatil sezonunda pahalılığı bahane edip cennet vatan Anatolia varken Marmaris ve Kuş cennetini bırakıp Ege sahillerinde Yunan adalarında yemleniyorsun? Arka sokaklarda demleniyorsun. Vay babam vay! Utanırdı süt ninem yüzünü göstermekten, kızımın gösterdiği kefen bezine mahrem oldu. Vay anam vay! Vay bacım vay!
Vay dünyam vay! Eski yörüngene dön, yüzünü batıla çevirme. Bizi Mars’a ve Teresa’ya yönlendirme. Çiçekli camilerin çocuklarını yalnız, öksüz ve yetim bırakma. Bugün Ahmed biziz amma dünkü Ahmed değiliz! Bize “kardeşlerim” diyen Allah’ın Resulüne çağlar ötesinden salat ve selam olsun.