MUHASEBE- Dünya ve Ahirette Kurtuluş Sebebi 4 Şey – 1

1. İman
2. Sâlih amel
3. Zikir
4. Fikir
1. İman
Dünya ve ahirette kurtuluşun temeli imandır. İman, tasdik demektir. Kur’ân-ı Kerîm’deki ve Hadîs-i Şerîf’lerdeki gerçekleri tasdik etmektir.
Dünyanın huzuru imanlı olmaya, imanda sebat etmeye; âhiretin ebedî huzuru ise imanlı olarak ve Müslüman olarak ölmeye bağlıdır.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gereği gibi takvalı olunuz, ölürken ancak Müslüman olduğunuz halde ölünüz! Allah’ın ipine (Kur’ân-ı Kerîm’e) topluca (ve toplumca) sımsıkı sarılın ve ayrılığa da düşmeyin.” (Âl-i İmrân sûresi 3/102, 103)
İman olmayınca, yapılan hiçbir hayrın ve amelin faydası olmaz ve kabul edilmez.
İslam’da ilk farz imandır, farzdan önce farz da ilimdir. Delili de şu âyet-i kerîmedir: “Bil ki Allah’tan başka ilah yoktur.” (Muhammed sûresi 47/19)
Dikkat edilirse, âyette önce “Bil ki…” ifadesi geçmekte, sonra tek Allah inancından bahsedilmektedir. Demek ki ilim imandan öncedir. Çünkü Allah’ı bilmeyenin imanı da ameli de olmaz.
Tabi ki Allah’ı bilmek, Allah’ın bildirdiği Kur’ân-ı Kerîm ve öğrettiği Hadîs-i Şerîflerle mümkün olur.
Allah’ı bilmeden iman gerçekleşmez, farzları bilmeden farzların tasdiki ve tatbiki, haramları bilmeden de haramların haram oluşunun tasdik edilmesi ve haramların terk edilmesi gerçekleşmez.
Anlaşılan o ki, imandan önce imanı bilmek, âmentüye imandan önce âmentüyü bilmek ve âmentüyü düşünmek gerekir.
İlim her Müslüman erkek ve kadına farzdır. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “(İnanılması ve reddedilmesi, uygulanması ve terk edilmesi farz olanın) ilmi(ni) talep etmek (bilmek, öğrenmek ve araştırmak) her Müslümana farzdır.” (İbn Mâce, Mukaddime, 17)
Bu hadîs-i şerîfe göre, âlim olan ve olmayan herkese konumuna göre ilim talep etmek farzdır.
Bize gereken, imanın kıymetini bilmektir. İmanın kıymetini bilmek, imana göre ve Sünnet’e uyarak ihlasla amel etmekle gerçekleşir.
2. Sâlih Amel
Sâlih, uygun demektir. Sâlih amel, uygun amel demektir. Neye uygun amel? İmana ve sünnete uygun.
Bu, ihlaslı olan ve Allah’ın kabul ettiği ve razı olduğu ameldir.
İman, Kur’ân-ı Kerîm’deki ve Hadîs-i Şerîf’lerdeki gerçekleri tasdik demektir. İmana uygun amel, Kur’ân-ı Kerîm’deki ve Hadîs-i Şerîf’lerdeki gerçeklere uygun ameldir.
Sünnet’e uygun amel, Hz. Peygamber aleyhisselam’ın örnekliğine ve Hz. Peygamber’i izlemeye uygun ameldir.
Amel: Kalbin ameli ret + kabuldür. Dilin ve bedenin ameli ise terk + fiildir. Ret, Allah’ın ve Rasûlünün reddettiği itikad yani küfür ve şirk olan inançtır. Kabul, Allah ve Rasûlünün kabul ettiği itikad yani iman ve tevhiddir. Ret olmadan kabul makbul değildir. “Lâ ilâhe” reddir, “illallâh” kabuldür.
Dilin ve bedenin amelindeki terkler; haramlar, mekruhlar ve şüphelilerdir. Fiiller ise farzlar, vacipler, sünnetler ve müstehaplardır.
İhlaslı olan amel; şirkin ve gizli şirkin karışmadığı, sırf Allah’ın rızasının hedef edinildiği ameldir. Yasakları sırf Allah yasakladığı için terk etmek, emirleri sırf Allah emrettiği için yapmaktır.
Allah’ın razı olduğu amel, kalpteki niyetin sırf Allah’ın rızasının gözetildiği ameldir. Mü’mini münafıktan ayıran özellik niyettir; mü’mini bidatçıdan ayıran özellik Sünnet’e uygunluktur.
Bugün sâlih amellerin başında hangi ameller vardır?
Mehmed Emin Er hocaefendi İstanbul’a gelmişti, kendisine “Bu çağımızda kurtuluş hakkında ne dersiniz?” demiştim. Cevap olarak: “Asır sûresidir” demişti.
İmam Şâfiî (rh.a.) de şöyle demişti: “Kur’ân-ı Kerîm inmeseydi de sadece Asr sûresi inseydi Kur’ân-ı Kerîm’in demek istediğine yeterdi.”
Asr sûresinde, her şeyi bilen Rabbimiz özetle şöyle buyurmuştur: Kurtuluşa erenlerin özellikleri:
a) İman ederler.
b) Sâlih amelleri işlerler.
c) Hakkı tavsiye ederler.
d) Sabrı tavsiye ederler.
İlk iki özellik, nefsi kemale erdiren özellikler, diğer iki özellik başkalarını kemale erdiren özelliklerdir.
Lazım olanı bilmek de farz, bildirmek de farzdır; iman edip imanda devam etmek de farz, başkasının hidayetine vesile olmaya gayret etmek de farz; imanın gereği olan sâlih amelleri işlemek de farz, başkalarının imanda ve amelde sebat etmeleri için hakkı ve sabrı tavsiye etmek de farzdır.
Bugün sâlih amellerin başında; Kur’ân-ı Kerîm’i hayatımıza uygulayabilmek için iman ve amel etmek, iman ve amel etmek için de iman ve amel esaslarının kaynağını bilmek gerekmektedir. İşte delil şu hadîs-i şerîftir: “Sizin en hayırlı olanınız, Kur’ân ilimlerini bilen ve Kur’ân ilimlerini bildireninizdir.” (Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân, 21; Ebû Dâvud, Salât, 349; Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân, 15; İbni Mâce, Mukaddime, 16)
Yine sâlih amellerin en başında imanın kemalini gösteren ahlak güzelliği gelir. Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Müminlerin iman bakımından en mükemmeli, ahlakı en iyi olanıdır. Hayırlınız, kadınlarına karşı hayırlı olanlardır.” (Tirmizî, Radâ’ 11)
Hz. Peygamber Efendimiz’e “Amellerin en faziletlisi hangisidir?” diye sorulduğunda “Allah’a ve Rasûlüne iman etmek” buyurmuştur. “Sonra hangi amel?” sorusuna da “Allah yolunda cihad etmektir” buyurmuştur. (Nesâî, Cihâd 17; İbn Mâce, Cihâd 1)
Sâlih amellerin, kalbin amelleri arasında en faziletlisi iman, bedenin amelleri içerisinde en faziletlisi de sonunda şehidliğin bulunduğu cihaddır.
Sâlih amellerden bazıları:
a) Sırf Allah için amel etmek amacıyla ilim öğrenmek ve öğretmek.
Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Sizin en hayırlı olanınız, Kur’ân ilimlerini bilen ve Kur’ân ilimlerini bildireninizdir.” (Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân, 21; Ebû Dâvud, Salât, 349; Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân, 15; İbni Mâce, Mukaddime, 16)
b) Allah ile iletişimi sağlayan huşulu ve huzurlu namaz kılmak ve kıldırmak.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “(Rasûlüm!) Sana vahyedilen Kitab’ı oku (ve okut), namazı kıl (ve kıldır). Muhakkak ki namaz, hayâsızlıktan ve münkerden/kötülükten alıkoyar. Allah’ı zikretmek/anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebût sûresi 29/45)
c) Zenginle fakir arası uçuruma engel köprü olan, malı ve kalbi temizleyen zekât.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Onların mallarından sadaka al; bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arındırıp yüceltirsin. Ve onlar için dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (onları yatıştırır). Allah işitendir, bilendir.” (Tevbe sûresi 9/103)
d) Bütün organlarla tutulduğunda kişiyi takvaya ulaştıran oruç.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Sizden öncekilere oruç tutmak farz kılındığı gibi size de oruç farz kılındı ki takvaya eresiniz.” (Bakara sûresi, 2/183)
e) Hem şahsî kemali sağlayan hem İslam birliğinin kongresi konumunda olan hac.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “İnsanlar içinde haccı ilan et. Gerek yaya gerek her uzak yoldan gelerek yorgunluktan incelmiş binekler üzerinde sana gelsinler. Ta ki kendilerine ait (maddî ve manevî) menfaatlere şahit olsunlar.” (Hacc sûresi 22/27-28)
f) Allah’ın merhametini sağlayan, Müslüman kardeşlerin arasını ıslah etmek.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve (özellikle bu konuda) Allah’tan korkun ki merhamet olunasınız.” (Hucurât sûresi 49/10)
g) Sâlih evlad yetiştirmek ve sadaka-i cariye yapmak.
Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “İnsan ölünce, üç ameli dışında bütün amellerinin sevabı kesilir: Sadaka-i câriye, kendisinden istifade edilen ilim, arkasından dua eden sâlih evlâd.” (Müslim, Vasiyyet, 14; Ebû Dâvûd, Vasâyâ, 14; Tirmizî, Ahkâm, 36; Nesâî, Vasâyâ, 8)