SİZDEN GELENLER- Zikr-i Hakîm ve Sünnet-i Seniyye Işığında “Şehitlik” Kavramını Doğru Okumak ve Doğru Anlamak

“Şehitlik: Allah İçin Ölümsüzleşmek”
Sözlükte; “bir olaya şahit olmak, bildiğini söyleyip tanıklık etmek, bir yerde hazır bulunmak” gibi anlamlara gelen şehîd (çoğulu şühedâ) dinî bir terim olarak Allah yolunda öldürülen Müslümanı ifade eder. Canını Allah yolunda feda eden kimsenin hemen cennet nimetlerine erişmesine Allah ve melekler tarafından şahitlik edilmesinden dolayı ya da hesap gününde kendisinden Hz. Peygamber’le birlikte geçmiş ümmetler hakkında şahitlik etmesi isteneceği için ona şehid dendiğini belirtirler. Şehîd kendisini Allah’a adayan kimseye de denir.
Zikr-i Hakîm’de şehîtleri öven pek çok âyet-i kerîme mevcuttur, bunlardan bazıları şöyledir:
Nisâ/69: Kim Allah’a ve peygambere itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraberdirler. İşte onlar ne güzel arkadaştırlar!
Hadîd/19: Allah’a ve peygamberlerine (böyle) iman edenler var ya, işte onlar rableri katında sıddıklar ve şehidler mertebesindedirler. Mükâfatları ve nurları (âhirette) onları beklemektedir. İnkâr edip âyetlerimizi yalan sayanlar ise cehennemliktirler.
Muhammed/4-6: Allah, yolunda öldürülenlerin amellerini asla boşa çıkarmayacaktır. Dünyada onlara doğru yolu gösterecek, durumlarını düzeltecektir. Âhirette ise kendilerine tanıttığı cennete sokacaktır.
Fahreddin er-Râzî; suda boğulan, hastalık vb. sebeplerden ölen kimseleri şehid diye niteleyen hadislere dikkat çekerek Muhammed sûresindeki âyette şühedâ kelimesini Allah’ın dinine yardım amacıyla savaşta canını feda edenlerle sınırlı olarak yorumlamanın doğru olmayacağını, Allah’ın adını yüceltmek için çaba gösterip toplumda adaleti ayakta tutan ilim sahibi kimselerin de (Âl-i İmrân/18) bu kapsamda düşünülmesi gerektiğini söylemiştir.
Resûlullah’ın hadislerinde; dünyevî amaçla olmayıp yalnız Allah’ın dininin yüceltilmesi için canını feda edenlerin şehid sayıldığı, şehid olan kişinin acı çekmeden öldüğü, kanının ilk damlası yere düştüğü anda kul hakları dışında bütün günahlarının affedildiği, şehidin kabir azabı çekmeyeceği, cennetteki makamını göreceği, akrabalarından yetmiş kişiye şefaat edebileceği, cennete ilk girenlerden olacağı, Allah katında iyi bir mertebeye erişerek ölen kullar içinden sadece şehidlerin dünyaya dönüp tekrar şehid oluncaya kadar Allah’ın dinini yüceltmek isteyeceği, Allah yolunda ölenlerin dışında da şehid sayılacak kişiler bulunduğu, meselâ canı, malı, namusu uğrunda, veba, kolera gibi bulaşıcı hastalıklar sebebiyle ölenlere, şehid olmayı arzu edip de yatağında vefat edenlere şehit sevabı verileceği, bu arada şehitlik sevabına denk başka amellerin de bulunduğu belirtilmiştir.
Humeyd diyor ki; Enes b. Mâlik”ten (ra) işittiğime göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
“Ölüp de Allah katında hayırlı bir mertebeye erişen kullar içinde, şehitten başka hiç kimse kendisine içindekilerle birlikte dünya verilecek olsa bile yeniden dünyaya gelmek istemez. Şehit, şehitliğin ne kadar üstün bir mertebe olduğunu gördüğü için dünyaya dönüp bir kez daha şehit olmayı arzular.” (Buhârî, Cihâd, 6)
Ebû Hüreyre’den nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Canım elinde bulunan Allah’a yemin ederim, istedim ki Allah yolunda savaşıp öldürüleyim sonra diriltileyim, sonra öldürülüp tekrar diriltileyim, sonra öldürülüp tekrar diriltileyim, daha sonra tekrar öldürüleyim ve diriltileyim!” (Buhârî, Temennî, 1)
Fıkıh âlimleri Resûlullah’ın şehidlerle ilgili söz, fiil ve uygulamalarını değerlendirerek şehidleri genellikle hem dünya hem âhiret hükümleri bakımından şehid, sadece dünya hükümleri bakımından şehid ve sadece âhiret hükümleri bakımından şehid olmak üzere üç kısma ayırmışlardır. Dünya ve âhiret hükümleri bakımından şehid: Allah yolunda savaşırken gayrimüslimler tarafından öldürülen veya yaralı halde savaş alanında ölü bulunanlar bu gruba girer.
Sadece dünya hükümleri bakımından şehid: Kalbinde nifak bulunmakla birlikte Müslümanların saflarında yer aldığı sırada düşman tarafından öldürülen kişi sadece dünya hükümleri itibariyle şehid sayılır. Savaştan kaçarken veya ganimet, gösteriş vb. dünyevî amaçlarla savaşırken öldürülen kişiler de böyledir. Fakihler, sırf dünyevî amaçla savaşırken öldürülen kişiye âhirette sevap verilmeyeceğini söylemişlerdir.
Sadece âhiret hükümleri bakımından şehid: Savaşta veya savaş dışında haksız yere öldürülüp yukarıda geçen iki grup kapsamında mütalaa edilmeyen kimseler sadece âhiret hükümleri bakımından şehid sayılır. Hadislerde şehid sayıldığı yahut şehid sevabı verileceği belirtilip dünya hükümleri bakımından şehid hükmü uygulanmayan kişiler de aynı grup içinde yer alır. Yangında, denizde veya göçük altında; veba, kolera, sıtma gibi yaygın ve önlenmesi zor hastalıklar sebebiyle; ilim tahsili yolunda, helâl kazanç uğrunda ölenlerle doğum yaparken veya lohusa iken hayatını kaybeden kadınlar bunların başında gelir.
Abdullah b. Abdullah b. Cebr’in, babasından naklettiğine göre hasta olan (dedesi) Cebr’i ziyarete gelen Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Allah yolunda savaşırken ölmek şehitliktir. İç hastalıklarından ölmek şehitliktir. Yanarak ölmek şehitliktir. Boğularak ölmek şehitliktir. Yıkıntı altında kalarak ölmek şehitliktir. Aklını kaybederek ölmek şehitliktir. Hamile iken ölen kadın da şehittir.” (Nesâî, Cihâd, 48; İbn Mâce, Cihâd, 17)
Sözün özü; gerçek şehîd kendisini Allah’a adayan, Allah için yaşayan, yaşatan ve can verendir.
Velhamdülillahirabbilâlemin…