Depremin Ardından

Depremin Ardından

İnsanın hayatına ve imtihanına etki eden şeyler iki gruptur, nimetler ve musibetler. Fıtratımız gereği nimetler bizde kalıcı olsun, musibetler ise gelmesin ya da geldiyse de devamlı olmasın isteriz. İnsan çoğu zaman nimetleri, hayatın olması gereken bir parçası ve doğal akışı olarak görmektedir. Hayatında önceden beri var olagelen nimetleri ve güzellikleri kendisinin ayrılmaz bir parçası olarak sanmakta ve Rabbinin kuluna lütfu olduğu unutulmaktadır. Mesela çoğu zaman sağlık ve afiyet içinde olmamız, mal ve evlatlarımız hususunda hayatın iyi olarak devam ediyor oluşu nimetin fark edilmesinin önüne geçiyor. Nimetin aksine musibetler kendini çabuk fark ettiriyor. Sağlığımızın bozulmasını, yaşadığımız kayıpları, var olanın yokluğunu çabuk ve derinden hissediyoruz. Özellikle de afetler, hızlı gelişmesi ve ani oluşması açısından nimetin kaybıyla insanın yaşadığı üzüntüyü daha derinden hissetmesine neden olmaktadır.

Şubat ayında yaşadığımız deprem felaketini sadece depremi fiziken yaşayanlar değil bütün bir millet olarak hepimiz derinden hissettik. Tüm ülke ve tek yürek olarak insanımız, bölge için seferber oldu. Bizlerde başta insanlığımız ve inancımız gereği bununla birlikte hekimliğin bir şartı olarak çoğu hekim arkadaşımız gibi ilk zamanlar bölgeye intikal ettik. Yaşanılan ilk şokun ardından saatler geçtikçe felaketin boyutu, seviyesi daha iyi anlaşıldı. Her birimiz hafızalarımıza ve gönlümüze kazınan birçok hadiseye şahitlik ettik. Madden ve manen ibretler, dersler çıkardık. Afet öncesinde, anında ve sonrasında yapılması gerekenler ile ilgili teknik hususlar da bu dersler arasında ancak bu konuyu alanında uzman kimselere havale etmiş olalım. Hepimiz için, dünya imtihanımız ile alakalı ve mutlak geleceğimiz ahirete doğru yol alırken işaret levhası olabilecek yaşanmışlıklara bakalım.

Henüz deprem olalı saatler geçtiği halde deprem bölgesi şehir girişlerinde yardım araçları, tırları, iş makineleri sıralanmıştı ve ilerleyen birkaç günde ise yardım konvoyları uzun kuyruklar oluşturdu. Milletimizin bu çabası ise  “Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” (Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr 66) nebevi beyanının canlı örneği oldu.

Bir diğer hikâye, kendisine ait çok sayıda evi olup bir kısmı tamamen yıkılan bir kısmı ise kullanılamaz hale gelen bir beyefendinin kaldığımız hastanenin koridorunda yardım battaniyesine sarılıp kendisini soğuktan muhafaza ediyor oluşuna şahitlik ettik. İnsanın sahibi olduğunu düşündüğü her ne varsa saniyeler içinde kaybedebildiğini anlatan bir olaydı. Depremin dehşet verici saniyelerinde, ölüm yakaladı derken kurtulmuş olmaları, ailesi ile birlikte hayatta kalmaları diğer bütün kayıplarını, malını unutturmuştu. “Sizden kim vücutça sağlıklı; kendisi, ailesi ve malı emniyet içinde olup, yanında gününün yetecek kadarcık rızkı bulunursa, bütün dünya ona verilmiş gibidir.” (Tirmizî, Zühd,  21; İbn Mace, Zühd, 9). Tüm kayıplarına rağmen sanki hayata yeniden gelmiş ve bütün dünya kendisine verilmiş gibi bir şükür içindeydi.

Sokak sokak gezerek nerede kimin ne yardıma ihtiyacı varsa gönülden koşturduğuna şahit olduğum ilahiyat fakültesi talebeleri ise İslam’ı tebliğin yalnızca camilerde ve salonlarda olmadığını esas tebliğin temsil olduğunu halleriyle bizlere anlattı. Tebliği, satırlardakilerin muhatap zihinlere bilgi aktarımından öte dertli gönüllere girmek, yaralı kalbe dokunmak olduğunu öğrettiler. Bir başka genç grubu ise kendi aralarında organize olarak hastanenin acilinde kimsesi olmayan tanımadıkları depremzede hastaların tüm bakımları için koşturuyordu, liseli gençlerin heyecan dolu bu çabaları bizlere de güç verdi.

Üstündeki elbiseleri dışında tüm varını enkaz altında bırakmış insanımızın aç ve ihtiyaç halinde olmasına rağmen dağıtılan yardımları almaktan çekinmesi, utanması ve bir şeyler isterken zorlanması, veren el olmaya alışmış milletimizin alırken yüzünde ki hüzün ve diğer insanları düşünerek yardımları alışı toplumumuzda halen canlı olan birçok güzel hasletin olduğunu gösterdi. Aynı kadraja biraz daha geriden baktığımızda normal zamanda insanlar arasına karışmaktan, bir araya gelmekten imtina edenlerin, kendilerini toplumdan yükseklerde kabul edenlerin, paranın geçmediği deprem sonrası olağanüstü durumda aynı çorba, mont ve battaniye sırasında bir araya gelebildiklerini görmüş olduk.

Cadde ve sokaklardaki enkaz alanlarında ve dağıtım yerlerinde hemen her yerde Müslümanlara ait STK’ları görmek mümkündü. Yardım refleksini ilk anda gösterebildikleri gibi halen sahada aktif olarak devam ediyorlar. Devlet gibi hemen ilk anda sahaya inip koordineli insani yardım faaliyeti yapabilmeleri her yıl devam ettikleri zekât, aşevi, kurban, sadaka ve diğer yardım organizasyonları ile ilgili olsa gerek. Yani normal zamanlarda rutin olarak sahada yapageldikleri faaliyetler, STK’larımıza hem tecrübe hem organizasyon becerisi hem de hızlı aksiyon alabilme yetisini kazandırdığını gözlemlemiş olduk.

İnsanı ölümden eceli korur hakikatini onlarca hatta yüzlerce kez görebildik. Allah ölümünü takdir etmedikçe günlerce enkaz altında kalsa bile bir kimsenin burnu kanamadan kurtulacağını gördük. Yetişkinlerden farklı olarak hekimlerin en az iki saat aralıklarla beslenmesini istedikleri yeni doğan bebeklerin, günlerce emzirme ve beslenme olmaksızın sağ çıkabildiğine hepimiz şahit olduk.

Özetle, deprem ardında ibretlik birçok hikâye bıraktı bizlere. Yaratanın karşısındaki acizliğimizi hücrelerimize kadar hissettik. Her moloz yığını, her enkaz fani olanı değil baki olanın esas hedef olması gerektiğini, benim dediğimiz her ne varsa emanet olduğunu anlatıyordu. Ol emriyle hayatın akışının hemencecik değişip, bitiverdiğini söylüyordu. Bütün bunlara rağmen yeryüzünün imarı ve ihyası bizim sorumluluğumuzdadır. Son olarak şehirleri, caddeleri, binaları, evleri depreme dayanıklı olacak en uygun şekilde inşa ederken imanımız, insanlığımız, fedakârlığımız ve cömertliğimizle de ihya etmeliyiz.    

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.