MAVERADAN MACERAYA-Güneş Balçıkla Sıvanmaz

Teknofest yarışmalarına katılan sevgili gençler! Yıldız kayması, ay ve güneş tutulması hep dikkatimi çekmiştir. Gök cisimleri niçin ve nasıl tutulur, bunları kim tutabilir? Göklerin ve yerin anahtarları kimdedir? Derin şifreleri ve gizemli kodları bulunan kozmik aleme sensör ayarı veren güç ve kumanda kimin elindedir? Birinci kat semanın kandillerinden aya ışığını veren güneşin nuru ve enerjisi nerden ve kimden geliyor? Çağımızın en önemli ihtiyacı enerji kaynaklarından güneş panelleri ile yenilenebilir ve yeşil enerji hususunda bilim insanları neden geç kalmıştır?
İnsanlar bir zamanlar ulaşmadığı gök cisimlerini kutsamıştı. Saba Melikesi Belkıs ve halkı Müslüman olmadan önce aya ve güneşe tapardı. İbrahim (as)’ın putperest kavmi de öyleydi. Fakat; Hz. İbrahim daha rüştüne ermeden yıldızların, ayın ve güneşin Rab olmayacağını selim aklı ile idrak etmiş ve alemlerin Rabbine iman etmişti. Eski Mısır’da Amon Ra ve Ptah isimli güneş tanrılarına inanılır, İran’da Mitra adına Mihrican bayramı düzenlenirdi. Yunan kültünde Apollo ve Helios adında güneş tanrılarına tapılırdı. Eski Türklerin totemleri arasında gök cisimleri de vardı. Ülkemizde faaliyet gösteren birçok idari kurum, zirai işletme, sınaî kuruluş, ticari firma, askeri birlik ve siyasi parti amblemlerinin varlığı eski inancın kalıntılarıdır.
Bilim insanları aya ayak bastığı ve marsa sefer düzenlediği gibi güneşe yolculuk yapamamıştır. Anladım ki; arının sırrını vızıltısında gizleyen Allah, güneşin sırrını da nurunda saklamıştır. Göklerin ve yerin nurunu yaratan Allah’tır. O’nun bir güzel ismi de “en Nur”dur. O eserleri ile ez Zahir, zatı ile el Batın (cc)’dur. Nur aydınlık, ziya ışık, nar ise ateş demektir. Kur’an-ı Hakim’in 24. suresi Nur Suresidir. Allah göklerin ve yerin nurunun asıl kaynağıdır. Surede ilahi nurun feyziyle aydınlanan evlerde oturanların dünya işiyle meşgul oldukları, fakat bunun Allah’ı anma ve yüceltmelerine, namaz kılıp zekât vermelerine, sorumluluk duygusu ile rızık ve ahiret endişesi taşımalarına engel olmadığı beyan edilir. Manevi ilim ve hikmet ışığını Tebriz’den doğan Şems’ten alan Mevlâna; İslam güneşine perde gerip gecenin karanlığında şemsiye kullananların evlerine tabiplerin gireceğini söyler.
Göklerin ve yerin aydınlığı Allah’ın bir lütfu, ihsanıdır. Yasin Suresi’nin 38-40. ayetlerinde ifade edildiği üzere güneş; kendisine tayin edilen yörüngede, belirlenen bir eğim ve hızla, takdir edilen düzen ve ahenkle milim sapma yapmadan evrende yüzen, dünyamızı aydınlatan, ısısı ve ışığıyla doğal hayatı canlandıran, canlılara yaşama zevki veren en büyük bir enerji kütlesidir. Ne güneş aya yetişebilir ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzerler. Allah’ın bedi sanatı eserleri üzerinde akıl sahibi varlıklar için O’nun kudretine işaret eden ayetler vardır.
Kuşçu Ali ve Uluğ Bey gibi alimler bir yana, Allah’ın ihsan ettiği akıl nimetini, sağlık ve diğer imkanları unutup kendi elleriyle icat ettiği teknolojik eserleri ile kibirlenip alnını secdeye koymayan münkirler ve bu kardan adamların peşine düşenler bilsinler ki; öyle kum saatiyle oynamakla, dikili taşı Greenwich’e taşımakla, saatleri ileri-geri almakla, akrep ve yelkovanın yerini değiştirmekle zamana hükmedemez ve güneşe komut veremezler. Nemrut bunu denemiş, ahalisine madara olmuştur. Şair ne güzel söylemiştir; “doğ ey güneş erit taştan adamı. Ve kurut o taşı diken elleri.” Mızrak çuvala sığmaz, güneş balçıkla sıvanmaz. Hak batıl ile zail olmaz. Altın kenefe düşünce penes olmaz.
Güneş; Allah’ın en Nur ismi ile tekvin ve kudret sıfatının bir tecellisidir. Güneş, Rabbimizin kozmik alemde göğe yazdığı aşikâr ayetlerinden biridir. Dünya; güneş sistemi içinde yüzen bir seyyare ve sefinedir. Güneş ve ay zaman sarkacını hesap etmek için yaratılmış cisimlerdir.
Güneş tutulması aslında güneşin enerji depolaması ve esas nurun sahibi tarafından yenilenmesi için bataryaya yatırılması halidir. Rabbimizin ara sıra kullarına ışığınızı söndürürsem size kim ısı ve ışık verebilir diye kibarca sormasıdır. Güneş, din istismarı seansları düzenleyenlerin ışık evlerinde maklube ve pasta yapıp yenilmesi için yaratılmamıştır.
Çırağan Sarayının Nedim Gençleri! Güneş enerjisi sonsuz ve sınırsız ilahi bir gücün örneğidir. Allah Resulünün ve Rahmanın has kullarının ay ve güneş tutulmaları esnasında tekbirlerle secdeye kapanıp husuf ve küsuf namazı kılmalarının hikmeti budur. Güneş dil teorisine/aynı güneşin altında yaşayan toplumların ortak diline inandıkları halde aya-güneşe ve gök cisimlerine tapmış hatta kendilerini gök veya güneş tanrısı ilan eden kefereye rağmen “Çöle inen nurun” etrafında oluşan vahadan istifade eden bahtiyar zümreler de olmuştur.
İnsan, Cenab-ı Hakkın kendisine bahşettiği akıl nimeti sayesinde denizde ağır tonajlı gemilerle yüzmeyi ve havanın katında sesten hızlı uçaklarla uçmayı başarmıştır. Maalesef herkes Süleyman (a.s) gibi “Haza min fazlı Rabbi” diyememiştir. Öyle okuyuş, anlayış ve tefsir hataları vardır ki; Galata Kulesinden büyüktür ve gemici fenerini gölgede bırakmıştır. Örneğin; sarf ve nahiv nedir bilmeyen acemi kurradan, harekesiz yazılan “nurun ala nur” ibaresini “ne var Ali ne var” şeklinde okuyanlar olmuştur. Özrü mazeretinden büyük vezirler de yok değildir. Nasreddin Hoca merhum, Timur döneminde uygulanan “sokağa çıkma ve kılıç kuşanma” yasağını delerek Cuma hutbesini kılıçla okuduğu için mahkemeye çıkarıldığında kitaptaki hataları işte bu kılıcımın ucuyla düzeltiyorum demiştir.
Nimet azgını ve günah sarhoşu bir toplum tevbe kapıları kapanmadan, güneş batıdan doğmadan çöle inen nura yönelmeli ve derhal kendini Kur’an ile check-up in etmelidir. Tıpkı ayın ve güneşin tutulması gibi. İşte yenilenebilir enerjinin aslı budur. Yenilenmesi gereken insanın kendisidir. İnsan, yapay zekadan sıyrılıp mekanik aygıt olmadan fabrika ayarına geri dönmelidir. İnsan değişirse her şey değişir. İklim de değişir bitki örtüsü de. İnsanı sahte Hitit Güneşi ısıtmaz ve suni çıra dibini aydınlatmaz. Allah’ın nurunun bir parçası olan güneş ışınlarının tavana yansıması ile gök kubbenin mavi atlasa dönüşmesi O’nun eşsiz bir sanat harikasıdır. Maazallah gece olmasaydı insan kurbağa gibi, gündüz olmasa yarasa gibi olurdu. Allah, alemi birinci kat semaya astığı güneş, ay ve yıldızlar ile donatmış, Ademi ise akıl ve iman nuru ile aydınlatmıştır. Her şeyi aydınlatan O’dur. O nurdan yoksun insan onursuzdur. Güneşin, ayın ve yıldızların varlığı gözle temaşa edilir. Kur’an-ı Kerim’in nuru ise akıl, zihin ve kalp ile idrak edilir. Güneş, Allah’ın varlığının bir belgesidir, insanlığa hizmet için yaratılmıştır. Bir gün sahabeden Ebu Zer (r.a):” Ya Rasulallah! Rabbini gördün mü?” diye sormuş. Rasulullah (s.a.v) Efendimiz: “O bir nurdur, nasıl görebilirim?” diye cevap vermiştir.
Güneş; insanların Allah’tan korkmadan istedikleri her şeyi yapar hale gelinceye kadar döner durur. Allah’ın cehennem ateşine biri yazın diğeri kışın iki defa nefes almasına izin vermesi ile zemheri oluşur. Cennet ehli ne güneş ile yanar ne de zemheri ile üşür.
Allah’ım! Mutlak övgü ve sena sana mahsustur. Sen göklerin ve yerin Rabbi, yöneticisi ve nurusun. Alnımızdaki iman nurunu giderip sıfatımızı zulümat içinde bırakma. Bize şefkat ve merhamette güneş gibi olmayı nasip eyle. Amin.