Hedefi İçin Y/Ürürken Kör-Leş-Enler

Hedefi İçin Y/Ürürken Kör-Leş-Enler

Evren, belirli bir düzen içerisinde işleyişini sürdürürken insana bazı şeyler öğretiyor. Dünya, Ay, Güneş, Yıldızlar ve diğer bütün gezegenler aslında kendileri için biçilmiş rolleri, adeta insanlığın dikkatine sunarcasına tamamlıyor. Bütün bu evren düşünüldüğünde sebepsiz bir varoluş düşünülemez herhalde. Her şeyin bir sebebi, bütün yaratılmışların bir görevi vardır. İnsanoğlunun da yaratılmasının elbet sebepleri ve hikmetleri var. Nasıl ki dünya kendi ekseni etrafında dönerek görevini tamamlıyorsa insanoğlu da yeryüzünde kulluk vazifesini gerçekleştirerek görevini yerine getiriyor.

Hiç kuşkusuz bütün insanlar imtihana tabi tutulur. Kimi elde etmek istedikleri ile kimi de elde ettikleriyle imtihan olur. Ulaşılmaza ulaşmak için sarf edilen emek bazen karşımıza imtihan sonucumuzu önümüze koyacak kadar net sonuçlar verebilir. Ya da elde edilmiş bir mal veya evlat aynı şekilde insanın kabullerini zorlayan bir imtihana dönüşebilir. Dünyanın meşgalesiyle uğraşırken imtihanın her seferinde farklı bir şekilde veya farklı bir yolla gelebileceğini akıldan çıkarmamak gerekir. İmtihanın büyüklüğü veya küçüklüğü bizi ilgilendirmez. Nasıl bir sınavın ya da sorgunun içerisinde olacağımızı da bilemeyiz. Bundan dolayı yavru bir kediye verilen bir parça ekmeğin kişinin ahiretini düzeltmeye yetebilme ihtimaline karşın; şehirler kurup, ülkeler yönetenlerin ahiretlerini kurtarma garantileri de olmayabilir. Bundan dolayı bütün hayatımızın bir sınav ve her nefesimizin bir sorumluluk olduğu bilinciyle yaşama odaklanmamız gerekiyor.

Evren misali insanların da bir düzene ihtiyacı vardır. Bazı insanlar geçmişten günümüze süregelen bu dünya düzeninde kendilerine biçilen idare etme ve yöneticilik görevlerini üstlenirler. İlim insanları bu gibi görevlerin büyük sorumluluk gerektirdiği ve büyük sonuçlar doğurduğunu bildikleri için göreve asla talip olmadıkları gibi, teklif edilen bu tarz işlerden de uzak durduklarını görmekteyiz. Bunun tam aksine günümüz insanlarının ise yöneticilik işleri için can attığını hatta bunun için kendilerini heba ettiklerini çoğu zaman görüyoruz. Bunun sonucunda ise şu kısacık ömrümüzde bu tarz uğraşlar için sevdiklerimizin kalbini kırıyoruz, insanlarla ilişkilerimizi bozuyoruz ya da aile bireyleri veya çok yakın akrabalarımızla küslükler meydana getirebiliyoruz. Bu tarz problemler toplumun her kesimini ilgilendiren meseleler haline geliyor. Bu durum daha küçük yaşlarda başlayan; kendisini görmek istediği bir ortam veya grubun içerisinde yer almak için kendi değerlerine aykırı, farklı örf ve kültürün benimsendiği eylemleri çekinmeden gerçekleştirebilen bireyler haline getirebiliyor.

Ergenlik döneminden çalışma hayatına kadar süren bu dönemde, gençler birçok sınava muhatap oluyor ve bu sınavlara çalışma süreci iki, üç yıl sürebiliyor. Bu süreç içerisinde hedefine ulaşıncaya kadar bütün dini görev ve sorumluluklarından sanki sorumlu değilmiş gibi hiç düşünmeden terk edebiliyorlar. Bu yaşlarda yaptığı bu tarz tercihler gençlerin ileriki yaşlarda da daha büyük sorumluluklarını bertaraf etmesine yol açıyor. Gençler bu süreçte düzgün bir aile, İslami bir hayat kurmak istiyor olabilirler. Ancak sürecin uzun ve yorucu olması, hedef için çabalayan bir çok kişinin olması bu süreci makam hırsı, liderlik mücadelesine sürükleyebiliyor işte bu nokta da hırsa kapılmadan sadece işini iyi yaparak nefsine hâkim olmak ve ne olursa olsun doğru yolda olduğu sürece istenilen mevkie sabırla gelinebileceğini bilincinde olmak insana kuvvet verebilir. Bazı insanlar bir makama ulaşmak için birçok şeyi terk edebiliyor. O makam için yıllarca uğraşılar verdiği ve terk etmediği dini hassasiyetleri olsa bile dünyevi bir makam için hemen terk edebiliyor. Makama ulaşmak için vazgeçtiği her şey makam sahibi olduktan sonra ona imtihan olarak mutlaka dönüyor. Dolayısıyla dünyalık hedeflerimiz için çalışırken asıl hedefimizi asla unutmayalım. Dünyalık hedeflerimiz için ahiretimizi heba etmeyelim.

Efendimizin aleyhisselamın bu konuda bizlere söylediği şu sözler hedefine ulaşsa bile insanoğlunun doyumsuzluğunu bizlere açık bir şekilde ifade ediyor. “İnsanoğlunun bir vadi dolusu altını olsa, bir vadi daha ister. Onun gözünü topraktan başka bir şey doyurmaz.” Hedefin birini elde etse bile başka bir makama göz dikeceğini bunun her durum ve koşulda sürüp gideceğini Efendimiz bizlere açıklıyor. Hâlbuki mevcut görevini layıkıyla yerine getirse kendisinden önce başkaları onun yerini daha güzeli ile değiştirmeyi teklif eder.

Makam sahibi insanların kendisinin göremediği olayları görmesi, kendisine bilgi vermesi amacıyla mutlaka yardımcıları olmalıdır ki makam sahibi kişiler koltuklarının büyüsüne kapılıp kendilerini kusursuz ve vazgeçilemez olarak görmesinler. O yardımcılar makam sahibi insanı ya yaptığı yanlışların daha da fazla artırmasına ya da onun kendisini düzeltmesine sebep olur. Hz. Ömer halife olunca kendisine ‘”Ölüm var ya Ömer!” diyerek ona ahireti hatırlatacak birisini görevlendirir. Bu minval üzerinden kendisine hakkı tavsiye eden, yanlış yaptığı zaman onu uyaracak birisini görevlendirmesi ehliyeti artıracak önemli bir meseledir. Firavunun yardımcısı ve sarayının yetkilisi Hâman onun yaptığı yanlış işlerde bile kendisini överek tazim etmiş ve onun daha çok yanlış yapmasına sebebiyet vermiştir. Hâlbuki Hâman firavunun yanlış yaptığı işlerde onu uyarsa firavunu düzeltme ihtimali olmasa bile Rabbi karşısında kendisini kurtarmış olacaktır.

Nefsi arzularımızı bir kenara bırakarak makam peşinde koşmayalım. Ehil ve liyakat sahibi kimseysek o makamın bizi zaten bulacağını da unutmayalım. Elde ettiğimiz makamlar içinde gereken hassasiyeti göstererek üzerimize verilmiş olan görevleri layıkıyla yerine getirmeye çalışalım. Mutlaka Allah korkusu olan bize doğruyu yanlışı söyleyebilecek yardımcılar edinelim. 

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.