KAPAK – Nasihat ve Samimiyet

İnsanlar, eşref-i mahlûkat olarak yaratılmıştır. Kendilerine verilen bu paye akıllı ve idrak sahibi olmaları hasebiyledir. Bu da söz ve fiillerinden mesul olmalarını gerekli kılar. Büyük bir sorumluluk altına giren insanlardan kimi sahip oldukları ilim, irfan ve tabi tutuldukları nefsî terbiye ile kalbî ilhamlara nail olup karşılaştıkları olaylara dirayet, basiret ve firasetle bakabilmişken, kimi de nefsinin arzuları doğrultusunda hareket ederek hayvanî derekelerde yaşayacakları biçimde tercih ettikleri bir hayatla içi içe kalmışlardır. Bu nedenle doğru ile yanlışı ayırt etmede kararsızlıklar içinde olan insan, aklının her hususta hakikate ulaşmada tek başına yeterli olmayacağını anlamıştır. Bu düşünceden hareketle kendisinden daha basiretli ve ilmî dirayeti olanın nasihatine ihtiyaç duyacağı aşikârdır.
Bunun için İmam Müslim’in İman bahsinde rivayet ettiğine göre Peygamber Efendimiz: “Din Nasihattir (ihlas ve hayırhahlıktır).” buyurdu. Biz kendisine: Kim için (yahut kime karşı) ya Resulullah, diye sorduk. Allah’a, Resulüne, kitabına, Müslümanların yöneticilerine ve bütün Müslümanlara” buyurdu. Allah’a kullukta samimi olmanın alameti, bir kulun Kur’an-ı Kerim’i ihlasla okuması, anlaması, Resulullah’a ve O’nun sünnetine sımsıkı bağlanması ve onları tatbik ederek gösterdiği gayretlerinden anlaşılır.
Samimiyet
Hadis-i şerifte geçen “ed dinu’n nasiha” ifadesinin “din nasihattir” veya “din öğüt vermektir” şeklinde tercüme edilen ibaresinde “nush” kökünden türetilen nasihat kelimesi, samimiyet, ihlas, hayırhahlık ve öğüt manasına gelirken diğer taraftan, bir şeyi veya bir kimseyi içten ve gönülden sevmek, ona bağlanmak, ihlaslı, sadakatli ve samimi olmak anlamına da gelmektedir. Zamanla bu ifadenin nasihat, insanları iyiye ve güzele sevk etmek için yapılan güzel konuşma, vaaz, öğüt, tavsiye, ihtar ve ibret verici dersler anlamında kullanışı da yaygınlık kazanmıştır. Yani nasihat edilen kişinin iyiliğini, hayrını istemek ve onun hayra irşadını dilemektir. Kısaca nasihat, dinin tüm emir ve yasaklarını ihtiva eden bir manzume, gidilen yol, tüm varlıklar için samimiyet, gönülden sevmek ve bağlılık olarak kullanılan birçok manaya gelebilmektedir.
Mana ve muhteva bakımından İslam’ın temel dayanağı (medâru’l-İslâm) olarak kabul edilen hadislerden birisi olması bakımından söz konusu hadiste geçen nasihat kavramının çerçevesi oldukça geniştir. Zira nasihat kelimesine, niyet cihetinde her türlü muamelede kötü şaibelerden arınmak ve kim olursa olsun kalben bağlanmak diye de bir mananın verildiğini görüyoruz. Ayrıca nasihat, kalbin Müslümanların elem ve kederlerinden dolayı hüzün duyması, acılarına rağmen, onları faydalı olan her maslahata irşad etmek ve yol göstermektir. Öyleyse din nasihattir, nasihat ise samimiyettir. Nasihatin zıttı ise aldatmak, ihanet, ikiyüzlülük ve düşmanlıktır. Kur’an’da; “Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ondan hesaba çekileceksiniz.” buyurulmuştur. (Zuhruf: 44)
Haliyle, bir kimseye dinine ve dünyasına faydalı olması için yapılan nasihatler, kişilerin dağınıklığını giderir, içine sürüklendiği açmazdan kurtulmasına yardımcı olduğu gibi yanlışa düşmemesi için kendisine bir uyarı da olmuş olur. Çünkü kalbe incelik veren hususları hatırlatmak ve şereflendirmek mesabesinde bulunan nasihatten uzak kalan kalp zamanla kararır. Zira dinin temeli nasihattir. Kur’an’da; “Allah’tan korkan öğüt alacaktır.” (A’lâ: 10) buyurulur. Doğru olan öğüdü kabul edenler iyi kimseler olmaktadır. Bu itibarla tarihimizde yer alan irşad faaliyetleri incelendiğinde daha çok çözülme dönemlerinde, özellikle bozulma alanlarında iyi insan olma yollarının gösterildiği ve irşadın yapıldığı nasihatnâme tarzı eserlerin kaleme alındığını görürüz.
Peygamberlerin gönderiliş gayeleri de budur. Yani insanlığı irşad etmektir. Bu manada Nuh aleyhisselam, bir Peygamber olarak kendisinin kavmine karşı vazifesinin nasihatte bulunmak olduğunu şöyle ifade eder; “Size Rabbimin vahyettiklerini duyuruyorum, size öğüt veriyorum ve ben sizin bilmediklerinizi Allah’tan (gelen vahiy ile) biliyorum.” (A’râf: 62), “Size Rabbimin vahyettiklerini duyuruyorum ve ben sizin için güvenilir bir nasihatçiyim.” (A’râf: 68)
Salih aleyhisselam da; “Sâlih o zaman onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi: Ey kavmim! And olsun ki ben size Rabbimin vahyettiklerini tebliğ ettim ve size nasihat ettim; fakat siz nasihat edenleri sevmiyorsunuz.” (A’râf: 79) dedi. Nuh, Hud, Sâlih ve Şuayb gibi birçok peygamberin gönderildikleri kavimlerine ilâhî emirleri duyurduktan sonra hemen hemen aynı ifadelerle Allah’ın mesajlarını tebliğ ettiklerini ve onlara nasihatçi olduklarını söyledikleri anlatılmaktadır.
İnsani ilişkilerde meselenin özüne inecek olursak bir toplumda fertlerin birbirlerini kandırmalarının altında yatan sebebin, yoksun kalınmış nasihatten ileri geldiği anlaşılacaktır. Hangi yönden bakılırsa bakılsın bu, helak olan kavimlerin ortak bir özelliği olarak karşımıza çıkar. Kurtubi’de Allah’a, Resulüne ve kitabına karşı nasihatte bulunmayanların ihanet içinde olduklarına dikkat çekilmektedir. Sonuç itibariyle nasihat düşmanlığı, din düşmanlığındandır. Çünkü nasihat dinden gelir. Hatta dinin ta kendisidir.
Nasihat
Yer verdiğimiz bu izahattan sonra hadiste geçen nasihatlerin ne olduğu hususunda kısa beyanlarla ve maddeler halinde şunları sıralayabiliriz:
1- Allah’a nasihat (samimiyet); O’nun varlığına ve birliğine, samimi ve içten iman etmek; O’na şirk koşmamaktır. O’nun bütün kemal ve cemal sıfatlarının kendisinde bulunduğuna inanmaktır. Diyebiliriz ki, halis niyet ile sadece O’na ibadet etmeye, gücü yettiği kadar O’nun rızasını kazanmak için emirlerine itaat etmeye, yasaklarından şiddetle kaçınmaya, sevdiklerini sevmeye, sevmediklerinden uzak durmaya, nimetlerine şükretmeye, bütün mahlûkatına şefkat göstermeye çalışanlar, Allah’ın rızasına kavuşurlar. Dolasıyla Allah’a samimiyetlerini izhar etmeleri hem dünyada hem de ahirette kendilerine fayda sağlar.
2- Allah’ın Kitabına nasihat; Kur’an’ın ve haber verdiği tüm bilgelerin doğruluğuna iman edip hükümleriyle amel etmektir. Şek ve şüphesiz Kur’an’ın Allah kelamı ve insanlığın dünya ve ahiret saadetini temin edecek ilahi tek kaynak olduğuna inanmak, Kur’an’a samimiyettir.
3- Resulüne nasihat; Peygamberimizin Allah’ın elçisi olduğuna iman edip, bildirdiklerinin doğruluğunu tasdik etmek suretiyle O’nun sünnetine tabi olup, üstün ahlakıyla ahlaklanmak ve örnek hayatını yaşarken insanların da böyle bir hayat yaşamalarını teşvik etmek, Resulü için nasihat ve samimiyet manasına gelir.
4- Müminlerin emirine nasihat; Hayırlı işlerinde onlara yardımcı olmak, desteklemek ve önlerini açmaktır. Gaflete düştüklerinde ve yanlış işlerinde onlara engel olmaktır. Anlaşılan odur ki, idareci yanlışa saptığı an çevresi onu ikaz etmeli ve hemen yanlıştan döndürmenin yollarını bulmalıdır. Haklı meselelerde onlara itaat etmek, zulmettiklerinde ise onlara nasihatte bulunmak samimiyettir. Hz. Ömer radıyallahu anh bir hutbesinde halkına şöyle seslenmiştir: “Gıyabımızda bize karşı samimi olmanız ve hayırlı işlerde bize yardım etmeniz bizim sizin üzerinizdeki hakkımızdır.”
5- Müminlere nasihat; İnsanlara dünyada ve ahirette faydalı olan şeyleri yapmaları ve zararlı olan şeylerden uzak durmaları hususunda yardımcı olmaktır. Hiçbir kimseye eziyet etmemeyi, kalp kırmamayı, bilmediklerini öğretmeyi, kusurlarını örtmeyi, iyiliği emretmeyi, kötülükten alı koymayı tatlılıkla yapmaktır. Ayrıca küçüklere merhamet, büyüklere hürmet etmek, her halükârda onların iyiliği için çalışmak da onlara samimiyetle nasihat etmektir. Müslümanın Müslüman üzerindeki haklarından biri olan nasihat, din kardeşliğinin bir vecibesidir. İslâm toplumu; bir nasihat toplumudur denilebilir. Kur’an’da “Ama (alanlar için) öğüt vermeye devam et, zira öğüt inananlara fayda verir.” (Zâriyât: 55) buyurulur. Peygamber Efendimiz ise şöyle buyurmuştur: “Müslümanın Müslüman üzerinde altı hakkı vardır: Selam verdiğinde selamını almak, aksırdığında kendisine dua etmek, hastalandığında ziyaret etmek, davet ettiğinde icabet etmek, öldüğünde cenazesine iştirak etmek ve gıyabından ona karşı samimiyeti elden bırakmamak.” Müslümanların sadece birbirlerinin yüzlerine karşı değil, gıyabında da birbirlerini savunmaları samimiyetin bir göstergesidir.
“Duyduğu hak sözü, bir Müslüman kardeşine söylemek ne güzel hediyedir.” “Hayra sebep olana, bunu yapanın ecri kadar sevap verilir.” “Kendi için istediğini din kardeşi için de istemeyen, iman etmiş olmaz.” “Allah Teâlâ’nın en çok sevdiği kimse, çok nasihat edendir.” buyuran Efendimizin pek çok hadisinde insanlara doğru yolu göstermeyi ve onlara yardımcı olmayı öğütlediğini biliyoruz. Asr Suresi’nde belirtilen birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye etmek de nasihat ve samimiyettendir.
Netice itibariyle nasihat, hayra açılan bir kapıdır. Bu kapıdan geçmeyenler, huzurlu gün geçiremezler. Nasihat, maddi bedel istemeyen bir tebessüm seferberliğidir. Bu nedenle yediden yetmişe hepimizin her zaman nasihate ihtiyacı bulunmaktadır. Müslüman olarak hepimizin görevi Allah’ın rızasına uygun olarak, insanca yaşamaktır. Nasihat, bir umut çığırı olduğundan Müslümanlar her fırsatta birbirlerine nasihat etmelidir.
Rabbim bizleri nasihat dinleyen ve yeri geldiğinde de yılmadan nasihat eden samimi kullarından eylesin.