Bedevilere Muhtaç Medeniyet

Bedevilere Muhtaç Medeniyet

Bedevi topluluklar genelde medeni toplulukları yener, ele geçirir. Fazlası ile iddialı bir söz söylemiş olduk galiba. En iyisi bu ifadeyi biraz törpüleyelim ve daha uygun bir hale getirelim. Bedevi topluluklara sahip olmayan devletlerin birkaç nesil içerisinde çökeceğini iddia etsek. Bu sefer de iddialı oldu ama dinlenmeye değer bir iddia gibi duruyor. Sizce de öyleyse buyurun yazıyı sonuna kadar okuyabilirsiniz.

Öncelikle toplumları bedevi, az medeni, orta medeni ve çok medeni şeklinde sınıflandırabiliriz. Her devlette bu 4 gruptan da insana rastlanır. Şimdi gelin bu grupları gözümüzde canlandıralım.

Çok medeni dediğimiz grupta bilim adamı, sanatçı ya da ileri düzey devlet yöneticileri gibi kişiler vardır. Bunlar entelektüel yetenekleri zirvede olan ve toplumu yönlendiren kesimdir. Bu grubun bir diğer ortak özelliği ise günlük hayatlarını köleleri, işçileri ya da çalışanları vasıtası ile yaşamalarıdır. Yani tek başlarına kaldıklarında günlük hayatlarını bile idare edemeyecek seviyededirler. Basit işlerdeki yeteneksizliklerinin yanında her biri binlerce insanın hayatını, düşüncelerini, duygularını şekillendirecek kadar entelektüel yeteneğe sahiptir.

Orta medeni dediğimiz grup ise entelektüel yetenekleri açısından bir derece daha aşağıdadır. Hatta bu grup genelde entelektüel yetenekleri üzerinden kazandığı parayla geçimini sağlayan kesimdir. Akademisyen, esnaf, memur, tüccar olarak karşımıza çıkabilirler. Bunlar günlük hayatlarını kendi başlarına idare ettirebilir ama hayatın temel ihtiyacı olan çiftçilik, hayvancılık, inşaat gibi işlerde yeteneksiz olduklarından uzun süre tek başlarına bir hayat süremezler.

Az medeni dediğimiz grup ise toplum hayatına uyum sağlayacak minimum seviyede entelektüel yeteneğe sahip kesimdir. Genel olarak çiftçilik, hayvancılık ve inşaat gibi hayatın temel ihtiyaçlarını sağlayan kesimdir. Bunlar toplumu yönlendirme gibi bir yeteneğe sahip olmamakla beraber hayatın en temel ihtiyaçlarını temin eden kesimdirler. Bu sebeple diğer toplum kesimleri olmadan kendi başına hayatını devam ettirmede en yetenekli kesimdir.

Bedevi dediğimiz grup ise toplumsal hayatta bir yer edinememiş, diğer toplum kesimlerinin emirleri altında yaşayan, ne toplum için ne de kendi hayatları için karar verici noktada olmayan kesimdir. Bunlar diğer toplum kesimlerinden mutlaka bir efendiye, yöneticiye ya da patrona sahip olurlar. Genelde fiziki olarak ağır işlerde çalışır ve çalıştıkları işler hayati olarak yüksek risk içerir.

Bir devlette ciddi kast sistemi yoksa bu gruplar arasında geçişler de kaçınılmaz olur. Mesela bugün çok medeni sınıfta olan bir insanın babası orta medeni, dedesi az medeni olabilirken büyük ihtimalle 2 asır önceki atası da bedevi çıkacaktır. Her nesil geçişinde sınıf değişmese de sınıf değişikliği olan nesillerde bu değişim yüzde 99 oranla daha da medenileşme şeklinde olur. Peki, sürekli daha medeni olunuyorsa neden çok medeni dediğimiz kesim hep azınlıkta kalıyor? İşte burada önemli bir ayrıntı var.

Medenileşme arttıkça bireye yüklenen anlam da arttığı için çocuk sahibi olmak artık ciddi bir iş haline geliyor. Bu yüzden de çok medeni dediğimiz kesim birkaç nesil içerisinde tarih sahnesinden kendi kendine silinmiş oluyor. Bedevi kesim ise doğurganlıkta zirve olan topluluktur. Sürekli sayısı artan daha az medeni toplulukların içerisinden birilerinin üst medeniyet seviyesine çıktığını da hesap edelim. Böylece dünyanın sürekli bu 4 kesime nasıl sahip olduğunu anlayabiliyoruz.

İşte bu döngüyü anladığımız zaman tarihteki çok medeni devletlerin bir anda nasıl yıkıldıklarını anlayabiliriz. Halkının büyük bir bölümü medenileşmiş toplumlar günlük hayatlarını idare etmekten aciz kaldıkları gibi diğer yandan güç olarak da bedevi topluluklarla mücadele edecek dirayeti gösteremezler. Tarihteki Endülüs ve Bağdat gibi zirveye ulaşmış medeniyetlerin vahşi bedevi istilaları karşısında nasıl bir anda yıkıldıkları buna iyi birer örnektir.

Diğer taraftan Selçuklu ve Osmanlı gibi medeniyetlerin uzun soluklu hayatta kalmalarının altında yatan en büyük sebep de Türkmen göçleri sayesinde sürekli bir şekilde bedevi toplum havuzuna sahip olmalarıdır. Tarihi değerlendirirken Türkler sanki bir kere göç ettiler o göç edenler de önce Selçuklu arkasından Osmanlı’yı kurmuş gibi yorumluyoruz. Oysaki Türklerin göçü nerdeyse bin yıllık bir sürece yayılmıştır. Bu şekilde de önden gelenler medenileştikçe sonradan gelenler bedevi toplum açığını kapatmış ve Selçukluyla başlayan bu medeniyet bin yıl kadar ayakta durmayı başarmıştır. Selçuklu ve Osmanlı arasında kalan kısa bir boşlukta ise bu bedevi Türkmenlerin Moğollarla birlikte medeni toplulukları nasıl yıktıklarına şahit oluyoruz. Bu açıdan baktığımızda bu bedevi Türkmen topluluklarının tarih boyunca hep güçlü taraf olduğunu fark ediyoruz.

Medeni topluluklar bedevi toplulukları kendi içlerine alıp medenileşme sürecine sokarlarsa birkaç nesil sonra bu bedeviler medenileşip yönetime gelirler. Diğer yandan medeni topluluklar bu bedevi toplulukları kendi içinde yönetmeyi başaramazlarsa dışarıdan büyük bir güç olarak gelip medeni toplumu ve onun kurduğu medeniyeti yıkıp geçiyorlar. Yani medeni topluluklar için bedevi toplumları yönetmek ve onların medenileşme sürecinde yol gösterici olmak bir tercih değil zorunluluktur. Bedeviler kendilerini yöneten medeniyetin bugün fiziki koruyucusu yarın ise geliştiricisi olurlar.

Bu durum sadece bizim tarihimizde değil batı medeniyetlerinde de aynı şekilde karşımıza çıkıyor. Roma yıllarca barbar denen Avrupa toplumlarını kendi içinde yöneterek ayakta kalmış sonrasında da şimdiki Avrupa toplumlarının medeniyet noktasında atası konumunda kalmıştır. Mevcut Avrupa toplumları soy olarak tarihteki barbar toplumlardan gelmekte ama medeniyet olarak Roma medeniyetini devam ettirmekteler. Diğer yandan Avrupa’da medenileşememiş kesimlerin Amerika’ya göçleri ile şimdiki Amerika’nın kökleri atılmış sonrasında ise tüm dünyadan göçlerle her zaman medeni olmayan insan açığını kapatmıştır.

Sahip olduğunuz medeniyeti asırlar sonrasına taşımak istiyorsanız bedevi toplumlara ihtiyacınız vardır. Bu da medeniyet kavramının belki de en ilginç yanlarından biridir. Sahip olduğunuz bedevi toplulukları hızlı bir şekilde medenileştirmek, doğum kontrol yöntemleri ile çoğalmalarını engellemek ya da dışarıdan gelen az medeni ve bedevi göçlerinin önüne geçmek bir devletin kendi kendini imha etmesi demektir.

Tarihteki devamlı olan medeniyetlerin, medeni bireylerine hitap ettiği gibi bedevi bireylerine de hitap edebilmesi gerekir. Toplumun her kesimine özel kendi yaşam alanlarında ödevler sunamayan medeniyetler yok olmaya mahkûmdur. Peygamber efendimiz aleyhisselamın uygulamalarında da kendisine gelen bedevileri hemen medenileştirme çabasına girmediğini ve onların yaşam alanlarına göre yükümlülükler verdiğini görüyoruz. Bu sebeple de İslam’ı sunarken de kendi medeniyet seviyemizi temel almak yerine her seviyeye hitap eden ayrı bir Müslüman yaşantısı olduğunu hatırlamamız gerekiyor.

Bir Müslümanın medenileşme çabasını farz-ı ayn olarak değerlendiremeyiz. Hatta komple medeni insanlardan oluşmuş bir Müslüman toplum kurduysak oturup bunu sorgulamamız gerekir.

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.