İLMİHAL- İslam Aile Hukukunda Örfün Talak’a Olan Etkisi*

Sözlükte tahliye, gönderme, sevk etme, serbest kalmak, serbest bırakmak, bağını çözmek manalarına gelen talak, “ister hissi olsun, ister manevi olsun bağı çözmek, serbest bırakmak, terk etmek anlamına gelir.”[1] Terim manası ise tek taraflı olarak yapılan irade beyanı veya “belli lafızlarla nikâh akdinin bozulması” şeklinde tarif edilmiştir.[2]
Bu durumda talak genel çerçevede kocanın, karısını boşamayla neticelendirecek olan bir ifadeyle ya da onun yerine geçebilecek başka bir sözle nikâh bağını hemen veya gelecekte sona erdirmesidir. Dolayısıyla talak kastedilen bir sözün boşama yerine geçebilmesi için bu sözle neyin kastedildiği bilinmelidir. Bu da hâkim örf ile bilinebilecek bir husustur. Boşama lafızları örfte kazanmış oldukları anlamlara göre değerlendirilir. “Sen bana haramsın” lafzı bir beldede talak anlamında kullanılıyorsa burada niyete bakılmaksızın boşama gerçekleşmiş olur. Çünkü lafızların kastını anlamak bazen mevcut örf ve âdetlerle bilinebilir.
Zifaf olmadan boşanan kadınlar için verilecek olan “mut`a”nın şekli ve miktarı için hem kocanın ekonomik durumu hem de yaşadığı yerin örf ve âdeti ile ilgisi vardır. Kur’ân’da: “Onları, nikâhtan sonra henüz dokunmadan veya onlar için belli bir mehir tayin etmeden (kadınları) boşarsanız bunda size mehir zorunluluğu yoktur. Bu durumda onlara mut`a (hediye cinsinden bir şeyler) verin. Zengin olan durumuna göre, fakir de durumuna göre vermelidir. Örfe uygun (ma`ruf) bir mut`a vermek iyiler için bir borçtur”[3] ayetinde, verilecek mut`a’nın miktarını tayin konusunda kocanın haline göre verilecek olması ve bir de örfe uygun olmasına dikkat çekilmiştir.
Boşamayı gerçekleştiren lafızlar konusunda da ittifak edilen ve ihtilaf edilen kısımlar vardır. Sarih lafızlar açık olarak boşamaya delalet ettiği için bunda örfün kesin kabulü vardır. “Seni boşadım”, “boşsun”, “Sen bana haramsın”, “Senden ayrıldım” gibi lafızlar sarih boşama lafızlarındandır.[4] Bu açık ifadelerde niyete bakılmaksızın örfen bilinen manasıyla boşamanın gerçekleştiği kabul edilir. Kinâye olan lafızlarda ise örfün farklı kabulleri vardır. Çünkü boşama sadece niyetle gerçekleşmez. Ancak boşama kastı ile söylenen lafızlarla talak mümkün olur.[5] Bu da bazen net olarak değil kişinin niyeti veya hâkimin bu lafızların örfte nasıl kullanıldığına ve bunlarla ne kast edildiğine bakılarak tespit edilir.
Hz. Ebubekir zamanına kadar bir defada söylenilen üç talak bir boşama sayılırken, Hz. Ömer b. Hattab zamanında insanlar talâka düşkünlük gösterince o da üç talâkı aleyhlerine (üç talak olarak) geçerli kıldı.[6] Bu hükmün bu şekilde değişmesinde toplumun ve ona bağlı olarak örfün değişmesinin de etkili olduğu söylenmiştir. Bir kavimde sarih olan bir lafız, diğer bir kavme göre kinâye olabilir. Ayrıca zamana ve mekâna bağlı olarak sarih olan bir lafzın diğer bir zaman ve mekânda aynı manada kullanılmadığı da görülmektedir. Sonuç olarak boşanmada kullanılan bir lafız örfe göre değerlendirilir. Çünkü lafzın kastı mevcut örf ve adetle anlaşılır.
*Oğuzhan Cücük, Kırıkkale Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi, İslam Hukuku Yüksek Lisans Öğrencisi.
[1] İbni Manzûr, c. 10, 226.; Abdolikolankouh, “İslam Aile Hukuku Açısından Hanefi ve Caferilere Göre
Talak”, (Yüksek Lisans Tezi), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü Temel İslam Bilimleri
Anabilim Dalı, Erzurum 2012, 5.
[2] el-Babertî, Ekmelüddîn Mahmûd b. Ahmed er-Rûmî el-Mısrî, (Ö. H. 786), el-İnâyetü Şerhü’l Hidaye,
Dâru’l Fikr, bsm.y.y., T.y., c. 3, 463.; Acar, “Talak” md., DİA, XXXIX, 496.
[3] Bakara: 2/236.
[4] Karapıçak, Rukiye, “Tefvizi Talak”, (Yüksek Lisans Tezi), Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimleri
Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı, Konya 2006, 17.
[5] Bâcinid, “Eserü’l Urf fi’l Fureki ve Müte`allakâtüha Min Ahkami Fıkh’il Üsreh”, (Yüksek Lisans
Tezi), Câmiatü Ümmü’l Kura, Külliyyetü’ş-Şerîati ve’d-Dirâsâti’l İslamiyye, Mekke 2003, 174.
[6] Abdolikolankouh, “İslam Aile Hukuku Açısından Hanefi ve Caferilere Göre Talak”, (Yüksek Lisans
Tezi), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı, Erzurum
2012, 27.