Aydın-lık

Kutsal zihin kehanetlerinin döndüğü ve bilgi kaynağının, nice bozuk akıllı provokatör kültür düşmanın elinde olduğu ve muhtemelen gelişim aşamalarının icatlara yanlış izanlarla yansıdığı bu çok güneşsiz, çok aşksız, çok ezbersiz ve çok kitapsız günlerde, genç statüsünde hayatına ve ülkesine yön vermek adına nice safi niyetlerle yola çıkmış lakin çağın başlangıcında dahi ideolojisi ile hep var olmuş nice bozuk felsefik yaratıkların elinde, aklıyla ve gelecek idealleri ile oyuncak olmuş bu koca gençliğin içinde, gelecek yılların münevverleri yatmaktadır. Zira her aydın fikirli ve felsefesi ile geleceğe ve dahi geleceğin yegane kurucularına yön verecek bu münevver zatlar; ancak gerçek ateşlerin içinde kavrulup, bildiği onca hakikatin, gönlünde ve aklında neşv-ü nema bulması ile ve dahi neden ve nasıl sorularına gerçekten yanıt bulacak kadar kendisiyle baş başa kalabilmiş ve düşünme ve fikir üretme sancılarının tıpkı bir bebeği dünyaya getirirken bir annenin çektiği acılar kadar dayanılmaz ve kasvetli olduğunu, bizzat kendi tecrübeleri ile kanıksadıklarında, ancak bir toplumun münevveri sayılabilirler. Ve bu zatlar kendi devirlerinin yalnız bırakılmış, terk edilmiş ve boşluğa itilmiş sözde bozguncu kesimidir ki insan gibi; putperest yaşam tarzını yalnızca helvadan, dağ kovuklarından ve yahut türlü metallerden heykel yapmak gibi acemice tapınış ritüellerine sığdırdığını zannederken, bunun insan kalbindeki sarsılmaz ve yıkılması belki imkansıza yakın ritüel ve tabu takıntısından ileri gelen bir dışavurum olduğunu göremeyecek kadar kör bir varlığın, hala çocuk şiirlerinden şarkı yazan yahut aynı düzensiz ve anlamsız senaryoları ile pişirilip önüne konan amaçsız ve bozuk dizaynı ile ekin ve ideal düşmanı nice senaristin lanet sözde sanatlarını, bu denli zihnini ve aklının en ücra köşesini dahi evrenin ve tevhidin sırlarına açmış münevverlere tercih etmiş olmasına elbette darılmıyoruz. Zira çeşitli ton farklılıklarına bağlı algıladığımız renk değişiklikleri de bize kanıtlar ki belki gül bahçesi içinde varlığını dahi fark edemeyeceğimiz çiçekler böylesi bataklık ve boşluk içinde yetişip büyüdüğünde çağın önde gelen damgacıları olacak ve kurulan o büyük tevhid medeniyetinin isimli ve isimsiz kahramanları olacaklardır. Furkan suresinin o meşhur ayetinde geçen ve zahirdeki liderlik arzusundan ziyade özünde devasa bir tevazu taşıyan ifadesi, o büyük tevhid medeniyetine liderlik etmenin değil kurulmasına öncülük etmenin ve dahi bu yüce sistemin isimsiz bir kahramanı olmanın ne denli paha biçilmez bir onur olacağını vurguladığı gibi… Biz Müslüman topluma aradığı yönü çizmekte ve yine varlık mottosunu ilimle ve cihadla çizmenin ve dahi belki torunları tarafından bilinmese de göklerde onulmaz bir şöhrete sahip olmanın, evrenin her güzelliğinden daha değerli ve nefes almaya değer olduğunu kanıtlar niteliktedir.
İslam her devirde, nispî şeriat farklılıkları göstermiş olsa da akaid düzleminde her daim kadim ve neodur. Eskisi ile yenisi farksızdır yani. Göklerin ötesinden gelen her vahiy; tek bir yaratanı ve onun zatındaki değişmezliği ve sıfatlarını sanki ayrılabilir cüzler gibi görmeyi yasaklayan kadim Allah Akaidi’nin dünyanın ve evrenin sonunda halen dahi varlığını aynı saflık ve ilimle korunacağını insanoğluna bildirmiş ve yürünecek ve uğruna nefes almaya değecek tek yüce sıratın ancak tevhid sıratı olduğunu göstermiştir. İşte münevver ecdad-dost-torun nesillerinin toplumda varlığını bir yol gösterici gibi sürdürmesine engel teşkil eden nokta da burasıdır. İnsanoğlunun kalbindeki o derin obsesyonlar, onu kadim bir itikadın aynı zamanda asrî olamayacağı yanılgısına düşürmekte ve daima neo-reformist hareketlerin çekiciliğinde hakikati bulabileceği itikadına itmektedir. Bu geleceksiz mezhepler günümüzde farklı tahripçilik hareketleriyle var olduğu gibi geçmişte de var olagelmiş ve daima kendine ehli sünnetten kopardığı parçalardan yandaş bulabilmiş ve bazı kof softaların isimlerini dahi günümüze taşıyabilmiştir. Ancak deneyimleri ile düştüğü çukurlarda hatasını fark eden lakin akıllandı sanıldığı her seferinde aynı çukura tekrar düşüp tekrar tevbeye yönelirken koca İslam medeniyetlerinin de çöküşüne zemin hazırlamış yahut doğrudan rol oynamış nice bedbaht kişilik, ilim ve getirdiği furkanî melekelerden mahrum nice gafil zat, bir şekilde(!) kanaat önderi olabilmiş adalet ve terazi düşmanı nice lider; sanki el ele verip darmadağın ettiği medeniyetlerin enkazında pişmanlık içinde can vermiş ki Allah onların nasıl hatırlandığını onlara göstermemiş ve acılarını misliyle katlamamıştır.
İlim ve irfan ile yola çıkıp yaratılışa ve varlığın nice harikulade formuna şahit olmuş eski Anadolu kavmi, havası ve avamı ile saygı ve hakikat yolundan sapmayarak, karşısına dikilmiş katı şeytani ideolojileri bertaraf edebilmiş ve zamanın ahirî alametler gösterdiği çağımızda varlığını sürdürmeyi başarabilmişken, şehir insanı aynı sebatı gösterememiş ve dijital dünyada kaybolduğu halde ancak sorguladığını ve okuduğu zanneden, gerçekte ise ilimden ve öğretimden uzak, ezberden zayıf, akıldan ve furkanî melekeden yoksun, medeniyet ve ekin kavramlarına ve dahi dinin ve kültürün kompleks terminolojisinden mahrum halde topluma sunulan aydın(!) ve sanatçı(!) kişilerin kof ve temelsiz sözlerinden aforizma kamusları oluşturup onlara tapacak kadar akılsızlaşmış hale gelmiştir.
Devrimlerin temel taşları ve büyük değişimlerin akıl hocaları olan münevver ordusu, bugün dahi günümüzde hakikat yolunda yürümekte olduğu gibi, her daim artarak yürüyecek ve kendine uzanan her namahrem eli önce nezaket ve uslanmaz ise dehşet içinde karşılayacak akla ve irfana sahiptir. Tek aklî davranışın ise bu yüce ve belki insanlar içinde isimsiz yahut göklerde şöhret sahibi topluluğun parçası olmayı dilemek ve hayatımıza ilim ve kuran ile yön vermek olduğunu elbet biz de ve ardımızdan gelen nice nesiller de kavrayacak ve elbet bir gün ve mutlaka bir zaman gelecek, o yüce devrim önce insanların aklında sonra gönüllerinde sonra bedenlerinde sonra ailelerinde sonra elinin değdiği her zaman ve mekânda ve en son toplumun her zerresinde gerçekleşecek, gönüllerde yıkılmaz denilen her put yıkılacak ve her ruh kendini tevhidin sonsuz adalet ve huzur dolu medeniyetine teslim edecek İnşallah.
Vesselam